Hayat pahalılığından canı yanan herkesin dilinde aynı soru:

“Ekonomimiz niçin bu kadar kötü?..”

★★★

Sorunun cevabı biraz uzun.

Anlatalım:

Türkiye petrol ve doğalgaz zengini bir ülke değil. Yeraltından altın da fışkırmıyor.

Bu nedenle yurt dışından yatırım amaçlı sermaye akışına ihtiyaç var.

Bunun gelebilmesi ve kalıcı olabilmesi için de bağımsız yargıya, dış dünyaya güven sunabilen, demokrasiye inanmış, şeffaf, hesap verebilir yönetim biçimine ve plânlı kalkınma modeline ihtiyaç var.

★★★

AKP iktidarı 2002-2008 arasında bu fırsatı yakaladı ama gerektiği gibi değerlendiremedi. 

O yıllarda dünyadaki para bolluğu nedeniyle gidecek liman arayan yabancı kaynakları, teknolojide devrim yaratacak, yükte hafif pahada ağır ürünlerle ihracatı uçuracak, istihdam yaratacak yatırımlara yönlendirmedi.

Bunun yerine yollar, köprüler, toplu konutlar yaptı, hakedilmemiş rantlar yarattı, dönem zenginleri ve ihale çeteleri üretti.

Ayrıca ithalatın önünü açıp üreticiyi, çiftçiyi ve ihracatçıyı mağdur etti.

Gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermek, milli gelirin hakça paylaşılmasını sağlamak için gereken özeni göstermedi.

Sıcak para gelmeye devam edecek, devran hep böyle devam edecek zannetti.

★★★

Pandemide ekonomilerini durgunluğa düşürmemek için bol para basıp maddi yardımlarla yurttaşlarının tüketim gücünü destekleyen gelişmiş ülkeler, şimdi bu paraları toplamaya hazırlanıyorlar.

Aksi takdirde ciddi enflâsyonist baskıyla karşı karşıya kalacaklar.

★★★

Bize gelince...

Tarihi fırsatı heba eden AKP iktidarı için değirmenin suyu tükenmiş durumda.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2015 yılında yaptığı bir açıklama ile, 2023’deki milli gelir hedefinin 2 trilyon dolar olduğunu söylemişti.

Geçenlerde ise 2024 yılı için milli gelir hedeflerinin 1 trilyon dolar olduğunu belirtti.

Aradaki farka, “Bu kadar da olmaz” dedirten yanılgıya bakar mısınız?

Dağlar kadar!..

★★★

O nedenle “Ekonomi şahlandı”, “Ekonomi uçtu” gibi söylemler tüm inandırıcılığını kaybetti.

Çarşıda pazarda cep yakan pahalılık, bugüne kadar AKP’ye oy veren seçmenlerin bile gözlerini açtı.

Tıpkı şu fıkradaki gibi:

★★★

Küçük Ayşecik  merdivenlere oturmuş, kutuya koyduğu minik kedi yavrularını seviyor.

O sırada yoldan geçen lüks bir araba Ayşecik’in önünde duruyor.

Araçtan inen adam Ayşecik’e yaklaşıyor. Kendisinin AKP milletvekili falanca olduğunu söyledikten sonra soruyor.

“Bu güzel kediler kaç yaşındalar?..”

-Yeni doğdular. Baksanıza henüz gözleri bile açılmış değil!..

“Peki cinsleri ne?..”

-AKP’li bunlar!

Milletvekili çok seviniyor. Cep telefonuyla bir video çektikten sonra bir yerlerle konuşuyor.

Ertesi gün Ayşecik ve minik kedilerinin önünde önünde bu kez zırhlı bir otomobil duruyor.

Eskortlar ve korumalar arasında araçtan Beyefendi ile aynı milletvekili iniyorlar.

Beyefendi Ayşecik’e yaklaşıp “Ne güzel kediler bunlar. Cinsleri nedir?” diye soruyor.

Ayşecik “Bunlar CHP’li!..” deyince milletvekili atılıyor:

“Ama sen dün bana AKP’li olduklarını söylemiştin!..”

-O dündü! Bugün gözleri açıldı!