Akp’li belediye başkanı, orman yangınında evi kül olan vatandaşlara müjde verdi, “Toki yirmi yıl ödemeli evler yapacak, evleri yanmayan vatandaşlar keşke bizim evimiz de yansaydı diyecekler” dedi.



Evi barkı yanana ne mutlu yani!



Kendi çocuğuna bedelli askerlik yaptırıp, “ne mutlu size çocuğunuz şehit oldu” diye şehit ailesinin sırtını sıvazlayan zihniyettir bu.



Et fiyatları uçuyor mesela, asrın liderimiz izah ediyor... “Refah seviyemiz arttığı için kırmızı ete talep arttı, sebebi bu” diyor.



Refah seviyemiz artmasa ne olacak demek ki?

Et ucuz olacak.

E, hamdolsun ki, refah seviyemiz artıyor.



Niye saman ithal ediyoruz diye soruyorlar, tarım bakanımız cevap veriyor... “Paramız var ki ithal edebiliyoruz” diyor.

Domates zam rekortmeni oluyor, ekonomi bakanına “niye?” diye soruyorlar, “domatese itibar kazandırdığımız için” diyor.

Dünya lideriyiz diyenler devlet manavı açıyor, işporta tezgahlarında karneyle sebze satıyor, millet iki kilo ucuza patlıcan domates alabilmek için saatlerce kuyruğa giriyor, asrın liderimiz övünüyor... “Bizimkisi varlık kuyruğu, eskisi gibi yokluk kuyruğu değil” diyor.

Uzaktan eğitim başlatıyorlar, bismillah başlar başlamaz sistem çöküyor, ders başlamadan duruyor, milli eğitim bakanı gurur duyuyor... “Sistemin çökmesi aslında bizim açımızdan olumlu bir gelişme, demek ki bu kadar yoğun bir talep var” diyor.

“Niye otomobil üretemiyoruz?” diye soruyorlar, memleketi 20 yıldır yöneten Akp’nin milletvekili cevap veriyor... “Almanya araba yapıyor, biz daha bir araba yapamadık, utanmıyor muyuz, sıkılmıyor muyuz, yazıklar olsun şu Chp’ye!”

Emeklilikte yaşa takılanları niye süründürüyorsunuz diye soruyorlar, asrın liderimiz ibret veriyor... “İskandinav ülkeleri bundan iflas etti” diyor. Yandaş medya, maazallah İsveç, Norveç, Danimarka gibi olmadığımız için şükretmemiz gerektiğini yazıyor.

“Kuru ekmek yiyen aç değildir” diyorlar.

“Aç olan açım diye bağırmaz” diyorlar.

“Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı” diyorlar.

“İşsizlik azaldı” diyorlar.

“Aslında işsizlik artmıyor, sadece daha çok iş arandığı dönemlerde artıyor” diyorlar.

“Asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok, gayet güzel geçinilir, ekmeğin fiyatı belli, zeytinin fiyatı belli, asgari ücret büyük paradır” diyorlar.

Koronavirüs salgınında ölü sayılarını niye gizliyorsunuz diye soruyorlar, sağlık bakanımız “salgın başladığından beri, geçen yıla göre Türkiye’deki toplam ölüm sayısının bile azaldığını” söylüyor. Yani, koronavirüs Türkiye’de ömrü uzatıyor.

Madencilerimiz katlediliyor, “güzel öldüler” deniyor, “fıtrat” deniyor, “iş kazaları medeniyet göstergesidir” deniyor.

İşçiye niye az maaş veriyorsunuz diye soruluyor, bu ülkenin başbakanı “işçiye çok para verirseniz, özel sektör zarar görür” diyor.

Vergilere zam yapılıyor, “zam değil, güncelleme” deniyor.

Dolar yükseliyor, “eskiden tuvalete bir milyon liraya gidiliyordu, şimdi artık bir liraya gidiliyor, biz işte buyuz” diyorlar, dolar yükseliyor, “paramız küresel bir aktör oldu” diyorlar, dolar yükseliyor, “dolar alanların elinde patladı” diyorlar, dolar yükseliyor, “dolara yatırım yapanlar yaya kaldı” diyorlar, dolar yükseliyor, “kurlar dengeye oturdu” diyorlar, dolar yükseliyor, “dolardan bize ne, dolsa ne olur dolmasa ne olur” diyorlar, dolar yükseliyor, “onların doları varsa bizim Allahımız var” diyorlar.

Alt tarafı dört küsur büyüklüğünde deprem oluyor, binalarımız yerlebir oluyor... Şehircilik bakanı “enkaz kaldırmada dünyaya parmak ısırtacak kadar başarılıyız” diyor.

Pkk’yla masaya oturuyorlar, “İmralı’yla müzakereler şehitlerimizin yattıkları yerden sevineceği bir süreçtir” diyorlar.

Tecavüzde dünya şampiyonu oluyoruz, “tecavüze uğrayanlar doğursun, devlet bakar” diyorlar.

Bibergazı sıkarak, vatandaşı kalp krizinden öldürüyorlar, bibergazı kapsülleriyle kafalarından vurarak öldürüyorlar, içişleri bakanı “bibergazımız organiktir” diyor.

Bu ülkenin milli eğitim bakanı “Einstein de atanamayan öğretmendi” dedi kardeşim!

Suriye’ye silah gönderdik mi diye soruluyor, bu ülkenin milli savunma bakanı Tbmm’de cevap veriyor... “Türkiye’den Suriye’ye giden silahlar spor amaçlıdır, kurusıkıdır” diyor.

Nükleer santral patlarsa ne olacak diye soruyorlar, asrın liderimiz “ha nükleer santral kurmuşsun, ha evine mutfak tüpü bağlatmışsın, riski aynı” diyor. Enerji bakanımız daha şık açıklıyor, “ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, bekarların ölüm oranı daha yüksek, bekarlık nükleer santralden daha tehlikeli” diyor.

Akp milletvekiline “neden hep solcular siyasetten, sağcılar hırsızlıktan hapse giriyor” diye soruyorlar, Akp milletvekili gayet pişkin cevap veriyor, “solcular ne zaman hükümet olmuş ki çalsınlar” diyor!

“17 Aralık insanların günah işleme özgürlüğüne müdahaledir, Allah’ın hududuna müdahaledir” deniyor.

Üniversite sınav sorularının çalındığı ortaya çıkıyor, bu ülkenin başbakanı “hile hurda işi yeni değil, bizim zamanımızda da vardı” diyor.

1.150 küsur odalı saray yaptırıyorlar, “itibardan tasarruf olmaz” diyorlar, “Osmanlı dar yerlerde yaşamayı sevmezdi” diyorlar.

Akp’li belediye başkanı, kendine servet değerinde makam otomobili alıyor, “bütün belediye başkanları Mercedes’le Audi’yle gelsin, ben Passat mı çekeyim yanlarına” diyor.

Boşanmalar artıyor, bu ülkenin aile bakanı bilimsel olarak izah ediyor, “kadın börek yapmasını bilmiyorsa o aile dağılır” diyor.

5.5 milyon Suriyeliyi hobaraa diye memlekete doldurdular... Asrın liderimiz “Suriyelilerin arasında kalifikasyonu yüksek insanlar var, biz almayalım da İngiltere’ye Kanada’ya şuraya buraya mı gitsinler” diyor!

“Sanayiyi mülteciler ayakta tutuyor” diyorlar.

“Suriyelileri gönderirsek ülke ekonomisi çöker” diyorlar.

Deprem oluyor, arama kurtarmada yetersiz kalıyorlar, insanlar enkaz altında bağıra bağıra can veriyor, yabancı ülkelerden gelen yardım ekiplerini niye kabul etmedik diye soruyorlar, “kendi potansiyelimizi görmek istedik” deniyor.

Ya bugün? Orman yangınlarındaki potansiyelimizi görmek için yabancı ülkelerden uçak istemiyorlar!

Türk Hava Kurumu kayyumuna, memleket cayır cayır yanarken düğüne gitmeye utanmadınız mı diye soruyorlar, “düğüne değil, nikaha gittim, halay çekmedim, göbek atmadım, nikahta olmamla makamımda olmam arasında fark yok” diyor... Sen ne biçim başkansın diye soruyorlar, “ben Türk Hava Kurumu başkanı değilim, Türk Hava Kurumu kayyum heyeti başkanıyım” diyor.



Türkiye yirmi yıldır bu zihniyeti dinliyor.



Senin ölmeni, çocuğunun ölmesini, evinin barkının yanmasını, yıkılmasını, işinin gücünün mahvolmasını, soyulmanı, sürünmeni, zamları, skandalları, rezaletleri “başarı” olarak anlatıyorlar.

Başına bunlar geldiği için “şanslı” olduğunu anlatıyorlar.



“Evleri yanmayanlar üzülecekler” diyen arkadaşa baktım mesela...

Son seçimde yüzde 60 oy almış, yüzde 60!



E, kendilerine kendi elleriyle böyle bir başkan seçtikleri için, böyle bir başkana sahip oldukları için, kendilerini ne kadar şanslı hissetseler az hakikaten.