Tarikat-cemaat-zırcahil atmosferinde, dünyanın ürpererek takip ettiği bir vahşet daha yaşandı... Tarikat yurdunda aşçı olarak çalışan ruh hastası herif, yurtta kalan 18 yaşındaki gariban üniversite öğrencisinin kafasını satırla kesti, gövdesinden ayırdı, göğsünün üstüne koydu, deccali vurdum diye bağırdı.



Çünkü...



Cumhuriyet ilan edilir edilmez, toplumu içten içe kemiren tarikatların üstüne yürünmüş, tekkeler zaviyeler kapatılmış, şeyhlik, müritlik, üfürükçülük filan yasaklanmıştı.

1950’den itibaren neredeyse bütün sağ partiler tarikatların sırtını sıvazladı, hatta milletvekili kontenjanı bile verdiler ama, sağ hükümetler dahil, hiçbir parti bu milletin çocuklarını tarikatların eline vermedi.

2004 yılına kadar, din eğitimi kisvesi altında tarikat kursu açmak, tarikat yurdu açmak, bu milletin çocuklarını tarikat tedrisatına sokmak, Türk Ceza Kanunu’na göre suçtu.

Gizli gizli bu tür yerler açmaya kalkışanlara, buralarda hocalık yapanlara üç yıla kadar hapis cezası veriliyordu, yakalandığı anda kapısına kilit vuruluyordu.

Tarikatlara hoşgörüyle bakan sağ partiler bile bunu asla değiştirmemişti.



Akp iktidara geldi.

Derhal kanun çıkardı.

Tarikat kursu açanlara ceza indirimi getirdi, “üç aydan bir yıla kadar hapis verilir, cezası paraya çevrilir” dedi.

Yani?

Kapatma cezasını ortadan kaldırdı, parayı öde, devam et dedi.

Üstelik, tarikat yuvalarında hocalık yapanları kanun kapsamından çıkardı, sadece kursu açanlar mahkemeye verilecekti, sadece hocalık yapıyorsan, yırtacaktın, artık para cezası bile verilmeyecekti.



Varlığıyla onur duyduğumuz son Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, bu tarikatsever kanunu veto etti.

“Anayasa’ya aykırı” dedi.

“Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine aykırı” dedi.

“Sapkın yöntemlerle çağdışı eğitimin önünü açar” dedi.



Nafile tabii... Cumhurbaşkanımız tarafından yeniden görüşülmesi için Tbmm’ye gönderilen tarikatsever kanun, aynen iade edildi.

Dayatmayla kanunlaştı.



Chp hukuki mücadele başlattı.

Bu tarikatsever kanunun iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

İptal başvurusunu, o dönem sadece milletvekili olan, henüz Chp genel başkanı olmayan Kemal Kılıçdaroğlu yaptı.

Anayasa Mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesinde “laik eğitime aykırıdır” dedi.

“Türk devriminin temel niteliklerine aykırıdır” dedi.

“Sapkın eğitim anlayışının yolunu açar” dedi.



2005

2006

2007

2008

Anayasa Mahkemesi dört yıl kulağının üstüne yattı.

Böylesine kritik bir kanunu görüşmeyi habire erteledi.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin sona ermesini, cumhurbaşkanının değişmesini, Akp’ye geçmesini bekledi.

2009’da Chp’nin iptal istemini reddetti.

Böylece... Anayasa’ya aykırı tarikat kursları, bizzat Anayasa Mahkemesi’nin onayıyla serbest bırakıldı.



Tarikat kursları salgın hızıyla yayıldı.

Salgın hızıyla yurtlara dönüştü.



2013 yılında, Akp bitirici bir hamle daha yaptı, yine kanun çıkardı.

Tarikat kursu açmayı Türk Ceza Kanunu’ndan komple sildi.

“Kanuna aykırı eğitim kurumu” maddesini yürürlükten kaldırdı.

Para cezasını bile kaldırdı.

Tarikat kursları hakkında adli soruşturma yapmayı bile kaldırdı.

Yani?

Kanuna aykırı tarikat yuvası açmayı, kanunla serbest bıraktı!

Açın açabildiğiniz kadar dedi.



Bu dehşet verici kanun Tbmm’de görüşülürken, Chp adına Profesör Nur Serter kürsüye çıktı, tarihi bir konuşma yaptı.

“Kazdığınız kuyuya aslında kendiniz düşüyorsunuz, farkında değilsiniz” dedi.

“Bu ülkede tertemiz yaşanan İslam dinini, dipsiz ve karanlık kuyularda, tekke ve zaviyelerde yapılandırıyorsunuz, dipsiz ve karanlık kuyularda tarikat okullarının kapısını açıyorsunuz” dedi.

“Sapkın gruplara hizmet edecek okulların kapısını açıyorsunuz” dedi.



Nafile tabii...

Cumhurbaşkanı değişmişti.

Bugünlerde gene ambalajlanıp vitrine konulan Abdullah Gül şak diye onayladı.



Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer uyardı, sapkınlara yolaçarsınız dedi, Chp bas bas bağırarak uyardı, sapkınlara yolaçarsınız dedi, Akp bile bile sapkınlara yolaçtı.



E olacağı buydu...

Ruhsatsız, izinsiz, denetimsiz tarikat yurdunda gaz sıkışmasından patlama oldu, bina çöktü, henüz bebe yaşındaki kız çocukları hayatını kaybetti, suçluluk telaşıyla yayın yasağı getirip, üstünü örttüler.

Kontrolsüz tarikat yurdunda 10 yaşındaki gariban oğlan çocuklarına yıllarca tecavüz edildiği ortaya çıktı, suçluluk telaşıyla yayın yasağı getirip, üstünü örttüler.

Kontrolsüz tarikat yurdunda yoksul ailelerin çaresiz kız çocukları diri diri yanarak can verdi, suçluluk telaşıyla yayın yasağı getirip, üstünü örttüler.

Ruhsatsız, izinsiz, denetimsiz tarikat yurdunda gariban üniversite öğrencisinin kafası satırla gövdesinden ayrıldı, suçluluk telaşıyla yayın yasağı getirip, üstünü örtmeye çalışıyorlar.



Akp yönetiminin, bu tarikat yuvalarında yaşanan feci olaylar karşısında en az bizler kadar üzüldüğünden, en az bizler kadar öfkelendiğinden, en az bizler kadar tiksindiğinden eminim.

Ama, bu vebalin kendilerine ait olduğunu gayet iyi biliyorlar.

Suçluluk telaşıyla örtme çabası, ondan.



Ergenlik dönemindeki çocukları, yaşıtlarıyla sağlıklı arkadaşlıklar kurabilecekleri, sağlıklı iletişim kurabilecekleri, şeffaf, gözlemlenebilir, denetlenebilir, laik eğitim kurumlarından koparıp, istismara açık, perdeleri sıkı sıkıya kapalı, toplumdan izole, kuytu, izbe odalara doldurursan...

Cumhuriyet öğretmenleriyle fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek yerine, memleketin yoksul çocuklarını ne idüğü belirsiz, örümcek kafalı yobazların kucağına itersen...

İmbikten süzülmüş eğitim-öğretim deneyimlerini yok sayarsan, pedagojik formasyon kavramından bile haberin yoksa...

Akıldan, bilimden, çağdaşlıktan uzaklaşırsan...

Ortaçağ karanlığından hayalet gibi fışkıran bu korkunç netice kaçınılmazdır.



Kuvvacı yurtseverliğin karşısına, tarikat yurt’severliği koymaya kalkarsan, olacağı budur.