Yağmur yağıyor/ Seller akıyor/ Arap kızı/ Camdan bakıyor...

Çocukluğumun meşhur, günler süren İzmir yağmurlarında, birikintilerde hatta çatıların, terasların olukları altında bu tekerlemeyi söyleyip, sucuk gibi ıslandıktan sonra eve dönünce annemden epey dayak yemişliğim vardır.

Ne o tekerlemeyi söylerken ne de ıslanırken hiçbir art niyetimiz yoktu. Fakat, Sunay Akın’ın ‘Arap Kızı’ öyküsünü dinleyince öğrendik gerçeği, yüreğimiz burkuldu. Meğer, Osmanlı döneminde İstanbul’daki siyahi kölelerin çocuklarına bakarak tekerlenmiş! Yağmurda bizim çocuklarla birlikte oynayamadıkları, sadece pencereden bakabildikleri için...

Pencereden bakan o Arap kızı çok çaresizmiş!

Gerçeği üzücü de olsa benim çocukluk anım. Kimse alamaz... Tekerlemenin can alıcı kısmını değiştirmişler zaten, artık pencereden ‘komşu kızı’ bakıyor!

Birkaç gündür yurdun büyük bölümünde sicim gibi yağmur yağarken, pencereden bakıyoruz milletçe. Milyonlarcamız dışarıda şimşek çakar, gökyüzünde kavga çıkarken Arap kızı gibi çaresiz, belirsiz geleceğimize bakıyoruz!

Dolar, euro almış başını gidiyor, zamlar bardaktan boşanır gibi tepemize yağıyor; benzin, mazot ‘kuruşla’ değil ‘birer lira birer lira’ artıyor. Pahalılık sel olmuş evlere hücum ederken memlekette yaşayan herkes Arap kızı gibi sadece bakmakla yetiniyoruz...

Hadi biz 20 yıldır uyuşmuş şekilde alıştırıldık pencereden bakmaya! Ya Merkez Bankası’ndakiler, bankanın başkanı niye Arap kızı gibi bankanın pencerelerinde kaldı?

Bakmamalı... Tuzu kurular, sırça köşklerde yaşayanlar ve herkes bakabilir ama, Merkez Bankası başkanı bakamaz! 

Çünkü, kapı gibi yasa ve o yasanın verdiği görevleri var! Ve o görevlerden belki de en önemlisi ‘yağmur yağdığında Arap kızı gibi’ pencereden bakmaması emri! Emir öyle saraylardan da gelmiyor, bu ülkenin gerçek sahibi milletin emri!

Girin Merkez Bankası’nın resmi internet sayfasına, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tarihçesi ve Görevleri bölümünü bulun, okuyun. 32 sayfa... 

Merkez Bankası’nın eski köşe yazarı başkanı görmemiş olabilir henüz, bakın ne yazıyor orada:

“Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Merkez Bankası temel olarak para ve kur politikalarını düzenlemekten sorumludur... Merkez Bankası, ülkenin para politikasından sorumlu kurumdur... Diğer bankalardan farklı olan Merkez Bankası, faaliyetleri ile her bir bireyin günlük hayatını yakından etkiler... 3 Ekim 1931 yılında Lozan Üniversitesi’nden Prof. Leon Morf’un katkıları ile hazırlanan bir yasa tasarısı ile kurulduğunda, Türkiye Cumhuriyeti’nden bile bağımsız olduğu vurgulanarak adı Cumhuriyet Merkez Bankası olarak konulmuştur!”

Arap kızları dahil dışarıda sel gibi taşa köpüre gelen zam dalgalarında, çakan şimşekler ve düşen yıldırımlar gibi dolar, euro anamızı ağlatıp, bırak bizi çocuklarımızı ve hatta henüz doğmamış torunlarımızı bile fakirleştirip, zenginler için üç otuza çalışacak köleler haline getiriyor.

Avrupa’nın en düşük asgari ücreti 245 euro ile Arnavutluk’ta idi, pencereden bakarken sen, bak bizim 10 milyonu aşkın asgari ücretlimizin maaşı ne oldu: 201 euro! En düşük SGK emeklisinin eline artık ‘artışın 14 lirada durduğunu kabul etsek bile’ 116 euro geçiyor... Köle ücreti değil de ne bunlar!

Daha ne bekliyorsun?

Millet sana tee 1931’de yasa ile emir vermiş işte, hala niye bakıyorsun Arap kızı gibi pencereden?

Ya gir içeri utançla ya da çık sokağa, şarkıyı değiştirip beraber ıslanalım!