Önce kötüsü... Belgin Doruk, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın, Kartal Tibet, Zeki Müren hatta Kıvanç Tatlıtuğ filmlerde yakalandı bu hastalığa... Hıçkırık, Son Beste, Hicran Yarası, Beyaz Güller, Boş Çerçeve, Kelebeğin Rüyası ağlattı bizi.


Şarkılar yazıldı, bestelendi. Şair Abdülhak Hamid, eşi Fatma Hanım illet hastalık yüzünden ölünce yazdı meşhur Makber’i. Hacı Arif Bey, eşi Zülf-i Nigar Hanım amansız hastalığa yenik düşünce güftesi Namık Kemal’e ait olan şarkıyı besteledi: Olmaz ilaç sine-i pareme...


Tanımı şöyle: Belirtiler hafif başlar, yavaş yavaş ilerler. İnsan hastalığını fark edemez doktora gitmekte çok geç kalır. Tüberküloz, yani verem... Halkın dediği ince hastalık.


2017’de dünyada veremden 1 milyon 300 bin kişi öldü. Aynı yıl 10 milyon kişi verem oldu. 2018’de dünyanın yüzde 23’ü, 1 milyar 700 milyon kişinin verem mikrobu taşıdığı saptandı... 2020 sayıları açıklanmadı ama ölümler 2 milyonu çok çok aşacak! Dünyanın dengesini bozan koronavirüsten kaybettiğimiz insan sayısı ise 4.5 milyon.


Aslında tüberkülozlu hasta sayısı her yıl azalıyordu. Türkiye’de 2005’te 20 bin 535 olan sayı 2019 yılında 11 bin 401’e düştü. Aynı yıl kırılma yaşandı veremle savaşta... Çünkü, koronavirüs çıktı. Üstelik belirtileri vereme çok benziyor. İnsanlar koronavirüs korkusundan sağlık kurumlarına gitmemeye başladı. Hastalar, yakınları ve onlarla temas edenler risk altına girdi. Verem kontrolden çıktı! Uzmanlara göre koronavirüsün ilk yılında veremle savaşta 12 yıl geriye gidildi!


Hastaneye gitmeyen, tanısı konulmamış, tedavi edilmeyen milyonlar aramızda dolaşırken bir kötü haber daha geldi. Veremin tek bir aşısı var, 100 yaşında. Biz koronavirüsle boğuşurken verem mikrobu eskiyen aşıya direnç geliştirdi!


Son yıllarda veremde bir değişiklik yaşanıyor üstelik. Artık bir büyükşehir hastalığı o. New York, Paris, Yeni Delhi. Yani nerede çokluk...


Mesela İstanbul! Türkiye genelinde görülme sıklığı yüz binde 20, İstanbul’da ise yüz binde 50... Yüzbinde 50’yi şöyle anlatayım. Koronavirüs haritasında aşılama oranlarına göre ‘mavi’ sınıftaki İzmir’de koronavirüs görülme sıklığı 100 binde 50! Yani, İstanbul’da bu kadar yüksek...


Türkiye’de veremle savaşan bir dernek var. Türk Toraks... Acil uyarı yayınladı: “2020 verileri ile 2019 karşılaştırılmış. Verem savaşı dispanserlerinde yapılan muayene sayısı, korumaya alınan kişi sayısı, yapılan temaslı muayene sayısı ve test sayıları yüzde 40 azalmıştır! Yeni kaydedilen tüberkülozlu hasta sayısı ise yüzde 26 azalmıştır! Yetersizlik uzun dönemde olumsuz etkiler doğuracak...”


Yeşilçam filmlerinde kavuşamayan aşıkların hastalığı olsa da gerçek öyle değil. Kalabalık şehirlerde solunum yoluyla, kötü yaşam koşulları, altyapı sorunları ve de yoksullukla birleşip ölüm olup kol geziyor. Evet, verem fakir hastalığı! Hindistan’da, ABD’de, İngiltere’de ya da Türkiye’de hastalığa yakalananların ortak özelliği yoksul olmaları.


Bu konudaki görüş uzman görüşleri net: Hastalığı saptanan kişilere sadece ilaç verilerek veremle savaşılamaz. Fakirlik kalın, onu vuran hastalık ince...


En etkin tedavi yöntemi aşı ve beslenme. 5 temel besin grubu veremin adeta ilacı: Süt ve süt ürünleri... Et, balık, tavuk ve yumurta... Tahıllar, kuru baklagiller... Mevsiminde sebze ve meyve... Yağ...


Bakın burası çok önemli!


Pazarda bir amcaya, Cemal Tayyaroğulları’na mikrofon uzattı muhabir, “Et tüketiminiz nasıl” diye sordu. Emekli Cemal Amca tane tane anlattı durumu:


“Efendim, ben et yiyemiyorum! Yalnız kemik alıyorum! Kasaba söylüyorum kemiğin kilosu 15-20 lira. Parça et almaya kalksan 80-100 lira. Yemeklerde kemik suyu, içine ekmek doğruyorum...”


Ne demişti uzmanlar? İnce hastalığın ilacı dengeli beslenme, et, süt, yumurta! O zaman bir de Kamu-İş’in araştırmasına bakalım. Et-balık yüzde 18.9, süt-süt ürünü ve yumurta yüzde 24.7, yağ yüzde 30.4, meyve yüzde 49.1, sebze yüzde 58.1, bakliyat yüzde 24.7 zamlanmış. Bir ailenin sadece gıda harcaması son bir yıl içinde en az yüzde 30 artmış.


Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği ise, bu ayın ortasında satışlarına bakıp durum raporu verdi. Dört kişilik bir Türk ailesi 2019’da yıllık 48 kilo et tüketirken, 2020 yılında sadece 28 kilo tüketebilmiş! Aynı dönemde başka bir şeyin tüketimi artmış ama: Makarna!


Ve iyi haber! Maaş yetişmiyor, alamıyorsak ilaç niyetine bile eti, sütü, yararlı besinleri? Umutsuzluğa yer yok... Cemal Amca diyeti var! Bulabilirsen alıyorsun kasaptan kemiği kaynatıyorsun. Suyuna doğruyorsun bayat ekmeği, üç öğün mis... Kim korkar veremden?