TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi “Yabancı hakem getirebiliriz” dedi ve yeni bir tartışma başlattı. Bence son derece yanlış bir düşünce. Türk futbolunda yabancı hakeme ihtiyaç yok. Asıl sorun kulüp yöneticilerinin kötü sonuçlardan sonra “Bize bu hakemi asla veremezsiniz, ben bu hakeme düdük astıracağım, bana şu 3 hakemden birini yollayacaksın” gibi söylemlerle baskılar yaparak, bunları yerine getirerek Türk futbolundaki hakemlere olan güven ve saygıyı bitirmesidir.

Bazı çaylak hakemlerimizin geçmişte kulüplerle kendi ismini özdeşleştirerek daha sonra o müsabakalara giderek yanlı ve taraflı maç yönetmeleri buna çanak tutmuştu. Hakemlerimiz çok dikkatli olmalı, büyük takım küçük takım diye taraflı maç yönetmemeli. Hiçbir kulüple kendini özdeşleştirmemeli. Bu konuda da en iyi örnek Halil Umut Meler’dir. Yanlış düdük çalabilir, hata da yapabilir fakat hiçbir kulüple özdeşleşmemiştir.

Böylece UEFA’da sürekli görev almaktadır. Genç hakemlerimizin Meler’i örnek almaları, o anlayışla düdük çalmaları büyük kazanç olacaktır. Unutmadan; TFF’nin Türk futboluna büyük emekler vermiş Fırat Aydınus’u onore ederek emekliye ayırması da takdire şayandı.

Diğer bir konu ise yöneticilerin bir futbol adamı değil de amigo gibi davranmaları. Futbolun kendi içindeki felsefeyi ve kültürü, yapmadığı ve yaşamadığı için bir kötü sonuçtan sonra hakemlere ve federasyona haksızca yüklenmelerini de sık sık görmekteyiz. Bu tür anlayışta olan yöneticiler rakibe ve kazanana saygı göstermeli, amigo gibi davranmamalı, kazananı alkışlayan anlayışla sezona başlanmalı. Yoksa bu iki paydaşı bu yazdığımız felsefe içine sokamazsak yeni sezonda bizi büyük bir kaos ve kargaşa beklemektedir. Kulüpler mutlaka uzun yıllar futbol oynamış, bu işi yapmış, yaşamış futbolcuları yönetimlerine almalılar. Futbolu yaşamayan, yapmayan nasıl yönetecek?