Hedef sadece bizi hapse koymak değildi, asıl hedef SÖZCÜ okurlarını gazetesiz bırakmaktı. Bunun için ispatı, şahidi, kanıtı olmayan” bir dava, bir uyduruk bilirkişi ve bir de genç yaşta Birinci Sınıf Hakimliğe terfi ettirilmiş” yargıç gerekiyordu.

Elde bir yargıç vardı.

Bilirkişi peydahlandı.

Dava başladı.

Yargıç beni de Naylon Darbe başlıklı yazı yazdım diye 3 yıl 6 ay 15 gün hapis cezasına mahkum etti. Diğer yazar arkadaşlara ve SÖZCÜ’nün Genel Yayın Müdürü ile sorumlu editörlerine de biraz eksik biraz fazla 3 yıldan başlayan ağır hapis kararları” verdi.

Adalet celladı.

Ayaklı giyotin.

Yeni Zekeriya Öz.

Diye adı çıktı,

“Ayaklı giyotin” deyince, Adalet celladı” deyince ve “Yeni Zekeriya Öz” deyince onun adı; Akın Gürlek, akla gelir oldu.

İnanın.

Ben üzüldüm.

Çok gençti.

★★★

İktidarın yanlışlarını eleştiren ve gerçekleri yazan gazeteciler, yandaş ve borazan gazetelerden atıldıkları için SÖZCÜ’de toplanmışlardı. Okur da gerçekleri gizlemeden ve korkmadan yazıyor” diye SÖZCÜ’ye sahip çıkmıştı. SÖZCÜ Türkiye’nin en çok okura sahip lider gazetesi olmuştu.

Bir yargıç gerekliydi.

26. Ağır Ceza.

14. Ağır Ceza.

37. Ağır Ceza.

Mahkeme mahkeme dolaştırılıyor: iktidar kime kızıyor, susturmak istiyorsa onları bizim yargıç “ağır hapis cezaları” ile cezalandırıyordu. O mahkemeden, bu mahkemeye gezdirildiği için muhalefet partisi sözcüsü Özgür Özel, iktidara seslenerek; “Bir adalet celladını, bir seyyar giyotini mahkeme mahkeme gezdiriyorsunuz demişti. Bizim yargıç da bir seferinde; “Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımıyorum” demişti. Adaletin giyotine çekildiği yere gelmiştik.

★★★

Bizim dava başladı.

Avukatlarımız: SÖZCÜ yayımcısı Burak Akbay’ı, yazarlarını ve Yazı İşleri Müdürü ile diğer editörleri “Fetullah Gülen yapılanmasının üyesi değiller ama bilerek ve isteyerek yardım ettiler” suçlamasında hiçbir delil, şahit, belge, bilgi gösterilmediğini söylediler.

Yargıç dinliyordu.

Dinler görünüyordu.

Avukatlarımız; Soruşturma aşamasında da hiçbir belge, bilgi, kanıt, şahit yoktu. Çocuklarını Fetullah okullarında okutmuş, Fetullah’ın Bankası Bank Asya’dan kredi kullanmış, bilirkişi olabilme şartlarını ve özelliklerini taşımayan ve hayatında hiç bilirkişi raporu yazmamış birine 30 sayfalık rapor yazdırdılar.

Belli ki o yazmamış.

Yazıp eline vermişler.

Kanıt yok.

Bilgi yok.

Şahit yok.

Belge yok.

Avukatlar; “İlk soruşturma aşamasında kanıt, belge, şahit bulunamamış bari siz sayın yargıç, yüce mahkemenizi harekete geçirin de mahkemeniz bilgi, belge, kanıt, şahit bulsun bu dava davaya benzesin” diyorlardı.

Bizim Yargıç!

Bakıyordu...

Donuktu bakışları...

★★★

Savunma sırası bana geldi. Suç aletim yazımdı. Ben bu suçu yazı yazarak işlemiştim. Dedim ki, Sayın Yargıç; “Ben Necati’nin yazısını okudum FETÖ’ye himmet topladım... Ben Necati’nin yazısını okudum FETÖ’nün Bankası’na para yatırdım... Ben Necati’nin yazısını okudum ABD’ye gidip Fetullah’ın elini öptüm, dön gel seni çok özledik dedim... Ben Necati’nin yazısını okudum orduya ve MİT’e sızalım dedim... Ben Necati’nin yazısını okudum hadi 15 Temmuz günü güneş batmadan darbe yapalım diye karar çıkardım...” diyen birisi, birileri var mı?”

Kanıt gösterin.

Belge sunun.

Şahit bulun.

Yargıç, öyle baktı.

Ne kanıt gösterdi.

Ne belge sundu.

Ne şahit buldu.

Bastı cezayı!

★★★

İşte bu yargıcı, Adalet Bakanlığı’nın Bakan Yardımcısı yaptılar. Her bakanlığın eskiden 1 bakan, 1 müsteşarı vardı. Bu iktidar döneminde; müsteşarlık koltuğunu 4’e bölüp, 1 koltuktan 4 koltuk çıkardılar. 4 koltuğa da milletvekili olmak isteyip de seçilemeyen partilileri doldurdular. Adalet celladı, ayaklı giyotin diye adı çıkmış bizim yargıca da en son 4 koltuktan birini verdiler. Bizim yargıç ikramiyeyi kaptı.