Belgelere tek tek ulaşıp Türk tezini delilleriyle ortaya koyan tarihçi ve siyasetçi Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, SÖZCÜ’ye konuştu


Biden’ın 1915 olayları için mahkeme kararı olmaksızın “soykırım” nitelemesi yapmasının suç olduğunu kaydeden Yusuf Halaçoğlu, “Tehcir kararlarını imzalayan kişilerin varisleri tazminat davası açıp kazanabilirler. Bu Türkiye’nin kazanması demektir” dedi


Ermeni soykırım iddiası üzerinde mutlaka durulması gereken bir konu çünkü bu iddiayı ortaya atanlar ve benimseyenler hiç boş durmuyor, soykırım iddiasının dünya ülkeleri tarafından kabul edilmesi için konferanslar, filmler, belgeseller yapılıyor, kitaplar yazılıyor, yüzlerce Ermeni derneği bunları finanse ediyor. Bugüne kadar -isimleri bilinen ve benim de birçok kez köşe yazılarımda kendi ülkeleri aleyhinde yaptıklarını anlattığım- bazı Türk akademisyen ve yazarlar bu konferanslara katıldılar, hatta “1915 olaylarını bilmem” diyerek konuşanlar, kaynak göstermeden sayı vererek dünya çapında ödül alanlar, aralarında bana dava açıp kaybedenler oldu. Bunlara karşılık dünyaca ünlü yabancı tarihçiler “Bu iddia doğru değildir” diyerek tarihi anlattılar. Justin McCarthy ile Andrew Mango’nun Türkiye’deki konferanslarına gittim, onlarla röportajlar yaptım. İkisi de “Soykırım diye bir şey yok, Türkiye’de bu suçu kabul edenler ülkelerine ihanet etmiş sayılırlar” dedi.

Şimdi biz her yıl 24 Nisan Ermeni -sözde- soykırımını anma gününde acaba ABD başkanları “soykırım” diyecek mi diye bekliyoruz.

REAGAN’DAN SONRA BİR İLK

Ronald Reagan’dan bu yana ABD başkanları stratejik önemi yüksek NATO müttefiki Türkiye’nin tepkisini çekmemek, “soykırım” dememek için dikkat etmişlerdi. Oysa geçen ay 24 Nisan’da ABD Başkanı Joe Biden 1915 olayları için “20’nci yüzyılın en büyük mezalimi, Ermenilerin kitlesel şekilde öldürülmesi soykırımdı” dedi ve ABD medyası da diğer ülkeler de bunu haber yaptılar. Televizyon tartışmalarında omuzlarını silkerek “Ne önemi var, bizim için ne değişti ki” diyenlerin “Hitler Almanyası’ndan önce 20’nci yüzyılın ilk soykırımcı ülkesi” olarak etiketlendiğimiz zaman bu haksızlığın her an karşımıza çıkarılabileceğini unutmaması gerekiyor. Türkiye’nin nasıl bir çözüm bulması gerektiğini uzun yıllar Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapmış ve bu konuda en yetkili isimlerin başında gelen ve TTK Başkanı iken dünya tarihçilerini arşivleri incelemeye davet eden deneyimli tarihçi ve siyasetçi, eski MHP Grup başkanvekili Prof. Dr. Sayın Yusuf Halaçoğlu ile konuştum.

- Sayın Halaçoğlu, ABD basını da Joe Biden’ın “soykırım” ifadesini kullandığını yazdı. “Meds yeghern” ifadesi soykırım demek mi? Bunu yapmasının nasıl bir sonucu olacak, iddiayı kabul etmeyen diğer ülkeleri de etkileyecek mi?

Ermeniler soykırımı “büyük felaket-meds yeghern” olarak nitelendiriyorlar, bir yerde hep “soykırım vardı” demeye getirdiler, Biden son olarak Türkiye’yle S 400 krizi, Doğu Akdeniz krizi, Yunanistan’la olan krizler dolayısıyla, bir de tabii İsrail lobisinin Türkiye’yi desteklemediğini göz önüne alarak “soykırım” kelimesini kullandı. Aslında Biden’ın bu şekilde söz etmesinin hukuki bir dayanak noktası yok, hukuken de geçerliliği yok. Ama bunun tabii ki siyasi yanları var, ABD’nin eğitim kurumlarında, özellikle tarih kitaplarına bunların “soykırım” olarak girmesiyle Amerika’daki gençler arasında yaygınlaşma riski var. Biden hiçbir mahkeme kararı olmaksızın bu sözü sarf etti, dolayısıyla aslında önemli ölçüde bir nefret suçu işledi. Ben Amerika’daki Türk asıllı ABD vatandaşı bazı hukukçularla yaptığım görüşmelerde “Biden’ı nefret suçlamasıyla suçlayalım” demiştim, bana şunu söylediler; Amerika’da başkanlar nefret suçuyla suçlanamıyor, onun yerine “Tehcir dediğimiz Osmanlı dönemindeki Sevk ve İskan Kanunu’nu imzalayan kişilerin varisleri, akrabaları Biden’ın bir mahkeme kararı olmaksızın bu şekilde iftira atmasının kendilerini toplum nezdinde itibarsızlaştırmaya yol açtığını ve suçlar bir pozisyona düşürüldüğü için tazminat davası açabilirler ve kazanırlar” dedi.

- Sadece onlar değil ki tüm Türkiye küçük düşürülüyor.

Amerikan kanunları böyle imiş, dolayısıyla bu da yeterli, aslında diyelim ki Talat Paşa’nın veya imzalayan kabine üyelerinin akrabalarını devlet destekler ve hukuken onlara yardımcı olursa Biden’ın mahkum edilmesi demek davayı kazanmak anlamına gelir. ABD’li hukukçular resmen ABD Başkanı hakkında tazminat davası açılabileceğini bildirdiler, hiçbir mahkeme kararı olmaksızın bu şekilde Türkleri suçlamaları kesinlikle tazminata mahkum olmasına yol açar dediler.


Halaçoğlu 1993-2008 yılları arasında 15 yıl Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapmıştır. MHP’den 24, 25 ve 26’ncı dönem Kayseri Milletvekili olan Halaçoğlu’nun “Ermeni Tehciri, Sürgünden Soykırıma, Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, Kayıp Tarihimiz, The Story of 1915, Tarih Gelecektir” isimli kitaplar dahil çok sayıda önemli kitabı vardır.

“Hamdolsun gündeme gelmedi” denilmesi büyük bir skandaldı


- Türkiye’nin ABD’ye ihtiyacı varken onu kızdırmayacaklarını bildiği için mi Biden bu kadar rahat?

Dava açamadılar zaten, hatta Cumhurbaşkanı NATO sebebiyle görüşme safhasında şöyle bir cümle kullandı biliyorsunuz; “Hamdolsun gündeme gelmedi” dedi, bu sözü bir talihsizlikti, aslında kendisinin gündeme getirmesi gerekiyordu zira Biden zaten “soykırım” demişti, soykırım olmadığını gündeme getirecek olan bizim kendi cumhurbaşkanımızdı. Bir de “Hamdolsun gündeme gelmedi” gibi bir skandal söz sarf etmiş olması gerçekten kabul edilebilir bir şey değil. Zira biz Türk Tarih Kurumu olarak gerçekten çok iyi çalışmalar yaptık, dünya arşivlerini inceledik ve olmadığını ispat ettik.

Osmanlı Ermenileri, Rus ve Fransız ordusunda Osmanlı’ya karşı savaştı


Fransız ordusundaki Osmanlı Ermenileri.


- TTK arşivlerinde ciltler dolusu belge var, Alman, Rus arşivlerindeki belgeler tamamen örtüşüyor mu?

Yabancı tarihçileri çağırdık, “Gelin arşivleri birlikte inceleyelim, tarihimizle yüzleşmeye hazırız” dedik, kaçtılar. 4 ay boyunca bütün bu arşivleri taradık, tam 100 bin sayfadan fazla belge topladık ve bu belgelerin hiçbirinde “soykırım yapıldığına dair” bir cümleye rastlamak mümkün olmadı. 1915’te Amerika’ya göç eden Ermeniler Baltimor ve NewYork limanlarına gemiyle gittikleri için gemi yolcu defterlerini inceledik, o tarihte 218 bin kişi Amerika’ya göç etmiş, hangi eyaletlere dağıldıklarına varıncaya kadar tespitini yaptık. Bunların yüzde 67’si yetişkin erkeklerden oluşuyor, kadınları bırakıp gitmişler. Kastamonu’da 13 binden fazla Ermeni var, hiç kimse gönderilmedi, İzmir’den sadece örgüt üyesi 253 kişi nakledildi, Konya’dan, Ankara’dan, Adana’dan, Bursa’da ve İzmit’te özellikle kiliselerde çok sayıda silah yakalandığı için buralardakiler, İstanbul’da ise sadece çetelere mensup olanlar gönderildi. Savaşa girildiğinde Osmanlı Parlamentosu’nda da 33 milletvekili var, şimdi siz soykırımdan bahsediyorsunuz ama o milletvekillerinden hiç söz etmiyorsunuz. Mesela Pastırmacıyan, Rusya tarafına geçiyor ve Osmanlı Devleti’ne karşı mücadele ediyor. Yine Ermenilerden birçoğu Fransız askeri üniforması giyerek savaşıyor. Ermeni Milli Delegasyon Başkanı Bogos Nubar Paşa var, Fransız Dışişleri Bakanı’na yazdığı mektupta “Savaşın başından beri sizin yanınızda savaşan tarafız, Fransız Cumhuriyet Ordusu’nun yarısına yakını Ermeni gönüllülerden oluşmaktadır, keza İngiliz ordusunda da 8 bin Ermeni gönüllü bulunmaktadır” diyor.

Bogos Nubar Paşa

FRANSA İÇİN ÖLDÜLER


- Yani Osmanlı vatandaşı on binlerce Ermeni, Osmanlı düşmanı orduların içinde…

Evet, aynen böyle. Bogos Nubar Paşa “Ayrıca Rus İmparatorluk Ordusu’ndaki 250 bin Ermeni’nin dışında 40 bin Ermeni, Ermenistan vilayetlerinin kurtuluşu için mücadele etmektedir” diyor. Fransız arşivlerinde 1914-18 arası için “Fransa için ölenler” başlığı altındaki listeler hep Ermeni ve bunların hepsi Türkiye doğumlu. Bu “ihanet” anlamındadır biliyorsunuz, buna rağmen Osmanlı Ermenileri katliama tabi tutmayıp “savaş güzergahlarının haberleşme bölgelerinin merkezlerinden uzakta” bir yerde iskanını sağlıyor. Yani soykırım diye bir şey söz konusu değil.

Ermeni çeteleri, Dünya Savaşı sırasında 518 bin Türk’ü katletti


- Peki, bu soykırım iddiası nereden çıkıyor, camilere doldurup yakılmışlar benzeri iddialar? Bunlar aslında Ermenilerin başlattığı olaylar değil miydi?

Ermeni çetelerinin Dünya Savaşı sırasında katlettikleri Müslüman Türk sayısı 518 bin 105. Buna karşılık yaklaşık 8 bin Ermeni öldürülmüş. 37 bin Ermeni hastalıktan ölmüş, Rus ve Fransız ordusuna katılıp Osmanlı’ya karşı savaşanları ve başka ülkelere göçenleri de eklediğinizde tabii sayı yükseliyor.

Dolayısıyla asıl katliamı ve soykırımı yapanlar Ermeniler. Osmanlı Devleti gerek sevk sırasında, gerekse Ermenilerin geride bıraktıkları mallarla ilgili talimatnameler yayınlamış, vilayetlere Ermenilerin salimen yerlerine varmaları için paralar göndermiş, koruma göndermiş, buna rağmen kafilelere saldırılar olmuş. Bu saldırılara karışanlardan 1603 kişi yakalanıp Divanı Harbe verilmiş, 67 kişi idama mahkum olmuş ve infaz edilmiş… Uluslararası Hukuk, Soykırım Hukuku devlet tarafından suçlular bu şekilde mahkemeye çıkarılıp cezalandırıldıysa o devlete soykırım suçlaması yapamıyor.

Diyarbakır bölgesinde yakalanan Ermeni silahları.

Tarihimizle yüzleşmek istiyoruz


TTK  Başkanlığım sırasında “Buyurun iddiaları birlikte araştıralım, bütün arşivler açılsın” çağrısı yaptım ama Ermenistan ve diğer ülkelerin tarihçileri gelmedi. Cumhurbaşkanlığı da Ermenistan’a arşivleri açma çağrısında bulundu. Ben Birleşmiş Milletler’e başvurulması taraftarıyım. “Biz tarihimizle yüzleşmek istiyoruz, bütün devletler tarihçileriyle katılabilirler. Ermeni arşivleri de dahil bütün arşivler açılmak kaydıyla bir komisyon kuralım ve bütün arşiv araştırmalarını yapalım” demeliyiz.

Ülke nüfusunun yüzde 10’una yakını mülteciyse asıl beka sorunu budur


- Sayın Halaçoğlu, siz bilim insanı olmanızın yanında MHP Grup Başkanvekilliği de yapmış deneyimli bir siyasetçisiniz, uzun bir siyasi yaşamınız var, son günlerde Türkiye siyasetinde olup bitenlere baktığınız zaman neler dikkatinizi çekiyor veya hayrete düşürüyor?

Sadece hayret etmekle kalmıyorum hayret etmenin ötesindeyim, ikincisi de seviyenin bu kadar düşük olması inanılır gibi değil. İçişleri Bakanı’na baksanıza; kim olursa olsun, seversiniz sevmezsiniz ama “hayvandan daha aşağı” diyemezsiniz. İspat etmeden “Soros çocuğu” diyemezsiniz, şimdi bu seviyede konuşma yapan kişinin İçişleri Bakanı olması kabul edilemez bir şey. Diğer taraftan Devlet Bahçeli’ye bakıyoruz aynı şekilde Süleyman Soylu’yu savunacağım diye bütün insani değerlerini bir tarafa atıyor, ortaya koyduğu ilkeleri de ayaklar altına alıyor. Dün “üstü örtülü istila” derken şimdi Soylu’yu savunuyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, ‘Beka sorunu’ dedin, bir ülkenin nüfusunun yüzde 10’una yakını bir göçmen varsa, bu kadar insan elini kolunu sallayıp ülkeye girebiliyorsa asıl beka sorunu budur. Beka sorunu olarak ortaya çıkacaksanız bunu savunmanız lazım. Beka sorunu sebebiyle “hiç desteklemeyeceğim” dediğiniz Cumhurbaşkanı’nı destekliyorsanız, bu beka sorununu gündeme getirip o Cumhurbaşkanı’ndan bu sorunun bir an önce çözülmesini istemeniz gerekir. MHP için söylüyorum, AKP’nin bunu zaten bilinçli yaptığını düşünüyorum, izin vermez yoksa. “Kuş uçmayan” bir ülkeye Afganistan’dan Pakistan’dan binlerce insan yürüyerek geliyor hem de.