Ekonomist Atilla Yeşilada, ‘Ekonomi nasıl kurtulur’un formülünü SÖZCÜ’ye anlattı ve iddiasını ortaya koydu


Yeşilada, 3 ayda Türkiye’ye 20 milyar dolar getirecek formülü şöyle açıkladı:


1- Bağımsız Merkez Bankası.


2 - Kamu İhale Kanunu’nu AB standardına çekmek.


3 - HSK’dan Adalet Bakanı ve Adalet Bakanı’nın Müsteşarı’nı göndermek


Konumuz geçim sıkıntısı, her gün artan faturalar, ekonomi, ekonomi ve yine ekonomi! Türkiye’nin iç ve dış sorunları başından aşmış ama bakıyoruz ki dönüp dolaşıp enflasyondan, yaşamın giderek zorlaşmasından daha fazla düşündüğümüz bir konu yok. Ülkeyi adeta bir ekonomik fırtına kasıp kavurmakta. Bu konuyu tartışmak ve bundan sonra neler olacağını en net şekilde anlamak için son videolarında “yakında Türkiye’nin yaşayacağı döviz şoku” gibi çok önemli konulara değinen, Türkiye’de ekonomi alanındaki otorite isimlerden biriyle, uluslararası başarıya ve üne sahip Sayın Atilla Yeşilada ile konuştum. Anlattıkları tek tek her vatandaşımızı ilgilendiriyor. Konuşmasının sonunda net bir çözüm önerisi de sunan Sayın Yeşilada’nın açıklamalarını büyük bir ilgiyle okuyacağınıza eminim. Bu arada Sayın Yeşilada’nın kendi videoları dışında medyada pek konuşmadığını, buna zamanı da olmadığını bize açıkladığı görüşlerin önemi açısından vurgulamak isterim.

3 HANELİ ENFLASYONA GİDİYORUZ

- Mart enflasyonu açıklandı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 61.14, bağımsız bir kuruluş olan ENAG 142.63 olarak bildirdi ki 61.14 de son 20 yılın en yüksek enflasyonuymuş. Son olarak ulaşıma da yüzde 40 zam geldi ama bizim ekonomist yöneticilerimiz hala “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” ısrarına devam ediyor. 

ENAG 142 ölçüyor, TÜİK 61 ölçüyor, öyle bir noktaya geldik ki artık fark etmiyor. Zaten ne TÜİK, ne ENAG nasıl veri topladıklarını açıklamıyorlar. O yüzden hangisi doğru karar veremem. Açıkçası ENAG’ı çok takdir ederim, saygın bilim insanları var hepsi hocalarımdır ama tarafsız bir yorumcu olarak herhalde gerçek ikisinin ortasında bir yerde diyorum. 90’lara dönüyoruz, o zaman da enflasyon bir yıl 90, bir yıl 70 olurdu. Halkın durumu fark etmezdi ki enflasyonda herkes tedbirini enflasyon daha yüksek olacakmış gibi alırdı. Ama burada artık ip koptu, buradan 3 haneli enflasyona gidiyoruz, bu politikalarla bunun engellenmesi imkansız. AKP’nin kafasındaki şu; Biz doların artmasına müsaade etmezsek enflasyon da yatışır. Bu da ekonomik cehaletin derecesini gösteriyor çünkü şu anda Türkiye’de tabii ki dolar kurunun artışı enflasyon için önemlidir ama asıl önemlisi beklentiler değişti. İnsanlar, şirketler, işçiler, doktorlar, herkes enflasyonun yükselmesini beklediği için, “enflasyon yükselecekmiş gibi fiyat” talep ediyor. Ve siz bu beklentiyi kıramadığınız sürece Türk Lirası değer kazansa da enflasyon düşmeyecek! Size bir örnek vereyim; bakın 6’ncı ayda asgari ücrete yeniden “enflasyonun üstünde zam” konuşulmaya başlandı. Bunu yaptığınız zaman enflasyon kemikleşmiş oluyor. Çünkü o zammı aldığında insanlar harcıyor, yine ürünlerin fiyatı artıyor, yine gelirleri aşıyor, 3’üncü ayın sonunda yine zam istiyor. Artık bu noktaya geldikten sonra radikal bir operasyon lazım, yani kol kesmek lazım aksi halde enflasyonu durduramazsınız.

- Kol kesmek dediğiniz bu radikal operasyon nedir?

Kol kesmek çok basit, ilk önce faizleri yükselteceksiniz, ikincisi bütçe harcamaları sonuna kadar kesilecek, üçüncüsü bir takım politik fedakarlıklar yapılacak. Mesela; milletvekilleri, cumhurbaşkanı, kamu bürokrasisinin maaşlarının dondurulması gibi, en önemlisi bu yap-işlet-devret projeleri şimdi kamuyla da ortaklık aldı, orada da bunları işleten kimler varsa onlardan da “dolardan bir süreliğine vazgeçin, 20 yıldır siz halkın sırtından yaşıyorsunuz, bir-iki yıl da siz enflasyonun düşmesine destek vermek için bütün geçiş ücretlerini sabit tutun” denecek. Tabii yani bunun sembolik bir değeri var, burada asıl yapacağınız mücadele şu: Bütçe harcamalarını kesmek ve faizleri arttırmak.

Atilla Yeşilada 2001’den bu yana dünya çapında yüzlerce şirkete danışmanlık yapan Global Source Partners şirketinin Türkiye danışmanlığını yapmakta ve İstanbul Analytics isimli kendi şirketiyle de 30 Türk kuruma danışmanlık hizmeti vermektedir. 1997’de ekip arkadaşlarıyla birlikte “Avrupa’nın En İyi Araştırmacıları” ödülünü alan Yeşilada birçok televizyon kanallarında ekonomi programları yapmış, gazete ve dergilerde köşe yazıları yazmıştır.

Yankı odasında konuşuyor, etrafındakiler tekrarlıyor


- Elektrikte devlet, özel dağıtım şirketlerine satıp sonra kamusal alanların aydınlatılması için geri aldığı elektriğe son 3 ayda yüzde 376 zam yapmış. Devletten alıp üstüne kar koyarak tekrar devlete satan 14 şirketin “millet tarafından ödenecek” olan karı 54 milyon liradan 257 milyon liraya, 4 katına çıkmış. Ve Erdoğan “ortak geleceğimizi düşünmeliyiz” diyerek halktan fedakarlık istiyor. Bu durumda halk ne yapabilir, yoksulu yoksullaştıran ve zengini zenginleştiren bu haksız çelişki nasıl açıklanabilir?

Erdoğan artık bir hayal aleminde yaşıyor, gerçeklerle bağlantısı tamamen koptu, biz buna “yankı odası” diyoruz, yani o konuşuyor, etrafındakiler de aynısını tekrarlıyor. Artık kimse dinlemiyor, ana akım medya Twitter oldu, Youtube oldu, Instagram oldu, buralarda da AKP’nin hiçbir mevcudiyeti yok, halk da aldanmıyor zaten, anketlerden de görüyoruz.

Yeni bir döviz şoku yaşayacağız


- “4-12 hafta içinde Aralık 2021 gibi bir döviz şoku daha yaşayacağız. Döviz depremi yazı beklemez” diye zaman veriyorsunuz. Bu en geç 3 ay içinde mi olacak?

Benim şahsi hesabım; yılbaşından bu yana MB ısrarla reddetmesine rağmen 8 milyar dolardan fazla dolar satarak döviz kurunun yükselmesini engellemiş durumda. Bu da tabii yakında MB’nin cebindeki paranın biteceği anlamına gelir. Ben “Dövizde kriz ya da deprem olacak” derken -artık deprem, buhran, kıyamet hepsi aynı şey- iş buraya geliyor. Bugün MB dese ki “dolar çok yükseldi, bunun da tek çaresi ben gidip dolar satıp fiyatını düşüreceğim”, elinde 35 milyar dolar var, siz bunun ayda net 6 milyar dolarını ithalat için veriyorsunuz, bunun dışında vadesi gelen dış borçlar var, bunlardan da ayda 1-2 milyar dolar gidiyor ve son 2 haftadır da milletimiz ve daha çok şirketler yeniden döviz almaya başladı, o da ayda 3 milyar dolar civarında. Nereden baksanız kaba hesapla ayda 10 milyar dolar gidiyor ve gelen yok. Bir yandan da dövizi kontrol etmek için bozduruyorsunuz, o yüzden “bir ayda da bitebilir” diyorum, çok satıyorsa bir ay, az satıyorsa en fazla 3 ay dayanır. Merkez’in rezervi bitince teslim olacak. Teslim olacak ne demek; sermaye kontrolleri gelecek. Yani; “Türkiye’den artık dışarıya yatırım yapamazsınız” denir, halkın bankadaki döviz çekimi örneğin 10 bin dolarla sınırlandırılır. Bu da tabii Türkiye’de ekonomik bir depreme yol açacak, Türkiye’ye kimse kredi bile vermeyecek “Bizim de paramıza el koyarlar” diye ve oyun bitecek orada.

İki bakan doğruyu söyledi ve kovuldu


- Merkez Bankası’nın elinde 35 milyar dolar kalmışsa dolar yükselmesin diye hangi cesaretle 7-8 milyar dolarlık döviz satıyor?

Bunları bir akıl ve mantık çerçevesine sığdırmanın imkanı yok. O yüzden de Erdoğan’ın bir hayal aleminde yaşadığını düşünüyorum. Bu yalnız Erdoğan’a mahsus değil, belli ki Putin de Şi Cinping de hayal aleminde yaşıyor. Ekonomileri tükenmek üzere. Çok uzun süre öyle diktatör kadar devlet gücü elinde olarak iktidarda kalanların yanında dalkavuklar birikiyor ve bunların istemediği şeyleri söyleyenleri ya kovuyorlar, ya cezalandırıyorlar. Naci Ağbal’a, Lütfü Elvan’a ne oldu? Bunlar devlet adamı, beğenirsiniz beğenmezsiniz ama ekonominin temellerini özümsemiş, bilgisi irfanı olan insanlar, doğruyu söyleyeni kovuyorlar. Sonuçta lider sadece istediğini duyuyor, yani artık uykudaymış, uyanmış fark etmiyor artık iki dünya arasındaki farkı anlayacak düzeyi geçmiş oluyor. Sonunda buraya geldik, o yüzden daha fazla sormanın anlamı yok, bu işlerin arkasında herhangi bir mantık, düzen, fikir yok.

Üç ayın sonunda kendimi Ahırkapı’dan suya atarım


- Yap-İşlet-Devret projelerinde müteahhitlerin zararını Hazine ödüyor, özel şirketlerin veya şahısların tüm zararı ve elde edecekleri kar millete ödetiliyor. Ve hala bu projeleri eleştirenlere “milli ve yerli yatırımlara karşı çıkıyorlar” diyenler var.

Bunun bile artık yarar sağlamadığını biliyoruz; 4 bin kamu müteahhidi var, iflas etmek üzereler, açık açık söylüyorlar. 5’li çete CHP ile bağlantı kurmanın yollarını arıyormuş, herkes arıyor. Çünkü bu sistemde bütün para Erdoğan’a ait, 5’li çetenin parası da Erdoğan’a ait, sizinki de, benimki de ve Erdoğan bunu şuursuzca harcıyor. Dolayısıyla hiç kimse bu politikaları istemiyor ve desteklemiyor.

- Siz orada olsaydınız, 3 ay içinde bu enflasyonu önleyebilir miydiniz?

Erdoğan olmayacak, ben olacağım değil mi?

- Evet.

Üç tane çok basit şey var, olmazsa üç ayın sonunda kendimi Ahırkapı’dan suya atarım: 1- Merkez Bankası bağımsızdır, istediği kadar faiz artırır, hükümetin söyleyecek hiçbir sözü olamaz. 2- AB’de Kamu İhale Kanunu neyse alıp Türkçe’ye çeviriyorum, bütün ihaleleri şeffaflaştırıyorum. 3- HSK’dan Adalet Bakanı ve Adalet Bakanı’nın Müsteşarı’nı çekiyorum, HSK bütün kararlarında bağımsızdır, karışmıyorum. Bu üçünü yapın, Türkiye’ye 3 ay içinde 20 milyar dolar para girer. Tabii 3 ayda enflasyonu 5’e indiremezsiniz ama halk işlerin süratle iyiye gittiğini görür.

Bu oyun bitti artık ERDOĞAN GİDECEK


- Cumhurbaşkanı Ocak ayında “diğer ülkelerle karşılaştırınca Türkiye güvenle yoluna devam ediyor” dedi, 18 Ocak’ta “2022 en parlak yılımız olacak, enflasyon ve kur düşecek” dedi. Peki bunları neye dayanarak söylüyor?

Mevcut durumda bunları bir siyasetçi söylemez. Bu oyun bitti artık, Türkiye, bir kişinin hayallerini daha fazla kaldıramaz, ilk kaldıramayacak olan da AKP, MHP seçmenidir, çünkü en büyük zararı onlar görüyorlar. AKP ve Sayın Erdoğan ilk seçimde gidecekler, kimse de Orban’la filan karşılaştırmasın. Hayatında Macar ekonomisini okumamış insanlar Orban tartışıyorlar, çok karşıyım. Artık AKP’liler de Erdoğan’ı desteklemiyor ve Erdoğan değişmeyeceğine göre o zaman iktidar değişecek. O seçim yapılacak ve sonuçlar sayılacak, YSK onaylayacak ve Erdoğan gidecek. Ne yapacak yani, polisi mi çağıracak, SADAT’ı mı çağıracak? Onca yılların Türkiye tecrübesi var, gelirler mi? Türkiye’de bürokrasi havayı çok iyi koklar, Erdoğan seçim günü YSK’ya itiraz etsin YSK itirazı reddedecektir. Çünkü onlar da bu işin sürmeyeceğini biliyorlar, o yüzden bu konuda en ufak bir endişem yok.

Enflasyon COVID’den daha kötü bir salgın


- Enflasyon ve elektrik, gaz faturaları korkunç ve gıdaya da her gün zam geliyor. Dün arkadaşım, tiyatro sanatçımız Oya Başar bir haftada domates fiyatının 15 TL’den 30 TL’ye çıktığını hayretle anlatıyordu.

İşte bu bir kısır döngü haline geldi, enflasyon COVID’den daha kötü bir salgındır, bir yerden girdi mi toplumun bütün kademelerine ve bütün sektörlere bulaşır, bize de bu oluyor. Kimsenin enflasyonu diğerinden bağımsız değil ki, benim berber de zam yaptı, çünkü o da doğalgaz, kira ödüyor, onun da tıraş makinası yurt dışından geliyor, hepimiz bir şekilde bu enflasyondan enfekte oluyoruz. O yüzden de böyle saçma sapan tedbirlerle bunu engelleyemezsiniz. Bugün dolar-TL 10 liraya inse enflasyon 60’dan 50’ye düşer ama yine 50’de kalır, daha fazla düşmez.