2006 yılıydı.

İstanbul’u Londra yapacağız dediler.

Londra ayaklarıyla çift katlı otobüs getirdiler.

Ama, Londra’da trafik tersten akıyor, duraklar solda, dolayısıyla ithal ettikleri çift katlı otobüslerin kapıları da soldaydı.

E, İstanbul’da sağdan gidecekler, duraklar da sağda duruyor.

Düşündüler taşındılar.

Gıcır gıcır otobüslerin soldaki kapılarını söktüler iyi mi, kaynakla parça ekleyip kapıları söktükleri yerleri kapattılar, sağ tarafı kaynakla kestiler, soldan sökülen kapıları sağa taktılar.

Oldu sana çakma Londra!



Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklersen, silsile halinde gerisi de yanlış gider... Metrobüs silsilesinin ilk düğmesini yanlış iliklemişlerdi, bundan sonraki rezaletler elbette kaçınılmazdı.



Yolun ortasına yol yaptılar.

Durakları da yolun ortasına yaptıkları yolun ortasına diktiler.

Böylece, yolun ortasına diktikleri duraklar otobüslerin solunda kaldı!

Otobüslerin kapısını soldan söküp sağa taktıkları için, duraklar da solda kaldığı için, indirme bindirmeye yanaşamıyorlardı.

Düşündüler taşındılar.

Trafiğin akışını ters yönden yürütelim dediler!

Otobüsleri yolun sağından değil, solundan götürmeye başladılar.

Oldu sana tam çakma Londra.



Tek hat üstünde, dosdoğru gayet güzel gidiyorlardı.

Ama gelemiyorlardı.

Yol bitince, kafayı asansörün kapısına sıkıştırmış gibi sıkışıp kalıyor, dönemiyorlardı.

Çünkü, ilerizekalı yöneticilerimiz hattın başladığı ve bittiği yere U dönüşü yapmak için kavşak yapmayı unutmuşlardı!

Derhal kriz masası topladılar.

Düşündüler taşındılar.

Zabıtaları devreye soktular.

Zabıtaları semt pazarlarından çekip, E5’e gönderdiler.

Zabıtalar E5’e fırladı...

El kol işaretleriyle E5’teki trafiği durduruyor, balina ebatlarındaki metrobüsleri geniş bir kavisle manevra yaptırarak E5’e çıkarıyor, gene geniş bir kavisle tekrardan metrobüs hattına sokuyorlardı.



Böylece, güya trafik keşmekeşine çözüm olarak icat ettikleri metrobüsler, trafiği komaya soktu.

Zabıta marifetiyle metrobüs hattından çıkıp, tekrardan metrobüs hattına girme manevrası yaparken, İstanbul trafiğini tarihte hiç görülmediği kadar felç ediyorlardı.

Yumruklaşmalar başladı.

Direksiyon başında sinir krizi geçiren asabi vatandaşlarımız, zabıtaları dövdü.



Derhal kriz masası topladılar.

Düşündüler taşındılar.

Trafik sıkışıklığına çözüm olarak icat ettikleri metrobüsleri, trafiğin yoğun olduğu saatlerde seferden çekme kararı aldılar!

Gerçekten süperzekaydılar.

Gündüz çalıştırmadılar.

Hava kararınca trafik rahatlıyordu, metrobüsleri hava kararınca sefere koyuyorlardı.



Gayet başarılı bir karardı!

Ama, hava kararınca vatandaş zaten evine gitmiş olduğu için, metrobüsler boş boş gidip geliyordu.

Baktılar ki, şoförden başka kimse metrobüse binmiyor, derhal kriz masasını topladılar, düşündüler taşındılar.

E5’in ortasına uçan daire gibi havada duran U dönüşü yerleri yaptılar.



Çok şükür, U dönüşü yapılacak yerleri nihayet akıl etmişlerdi.

Ama, duraklar yolun ortasındaydı, vatandaşların yolun ortasına diktikleri duraklara nasıl geleceğini düşünmemişlerdi.

Metrobüsler şakır şakır gidip geliyor, ahali uzaktan seyrediyordu.

Metrobüs hattının kenarlarında duvar gibi bariyer vardı.

Gözü karartıp E5’ten koşarak geçmeye kalkışsan bile, duvar gibi bariyerleri nasıl atlayacaksın?

Derhal kriz masası topladılar.

Düşündüler taşındılar.

Biri akıl etti, acaba üstgeçit mi yapsak dedi.

Öbürleri alkışladı.



Vatandaşın duraklara gelebilmesi için üst geçitler yaptılar.

Ama bu defa da yüksekliği denk getiremediler!

Çift katlı otobüsler üst geçitlerin altından geçemiyordu.

Üst geçitler alçak kalıyordu.

Çift katlı otobüsler sığmıyordu.

İstanbul’u öylesine liyakat sahibi insanlar yönetiyordu ki, üst geçitleri yapmadan önce otobüslerin yüksekliğini ölçmeyi akıl edememişlerdi!

Derhal kriz masası topladılar.

Düşündüler taşındılar.

Çift katlılar sığmadığına göre, tek katlı otobüs alalım, belki sığar dediler.

Hollanda’dan tek katlı otobüs almaya karar verdiler.

Çok şükür, sığdı.



Hollanda’ya sipariş verdiler.

Ama, Hollanda’nın elinde yeteri kadar tek katlı otobüs yoktu, ha deyince üretilmiyordu, en az üç dört aya ihtiyaç vardı.

Derhal kriz masası topladılar.

Düşündüler taşındılar.

İthal edeceğimiz otobüsler üretilene kadar, Hollanda’nın elinde varolan kullanılmış otobüsleri kiralamaya karar verdiler!



Kiraladılar.

Öylesine titiz (!) planlama yapmışlardı ki, apar topar kiraladıkları otobüslerin, durak levhalarını sökmeyi unutmuşlardı!

Kiminde Utrecht yazıyordu.

Kiminde Eindhoven yazıyordu.

Üstelik, sanki memlekette şoför yokmuş gibi, şoförleri de Hollanda’dan kiralamışlardı.

Hollandalı şoförler güya bizim şoförleri eğiteceklerdi.

Otobüse binerken “birader nereye gidiyor bu?” diye soruyorduk, Hollandalı şoförler “ben anlamiyo Turkce” diye cevap veriyordu.

Deneme yanılma yöntemiyle gidiyordun... Eindhoven’e binersen, Cevizlibağ’a, Utrecht’e binersen, Topkapı’ya gideceğin anlaşıldı!



Bu kepazeliğe “asrın projesi” diyorlardı.



Köprüyü geçirip, Anadolu yakasına da götürmeye karar verdiler.

Hollanda’dan tanesi 1.5 milyon euroya 70 adet otobüs aldılar.

Ama, tanesi 1.5 milyon euroluk otobüsler anca düz yolda gidiyordu.

Yokuşta çekmiyordu!

Kadıköy’den biniyordun mesela, köprü yokuşuna gelince şoför anons yapıyordu, “beyler bi el atalım” diyordu, erkek yolcular iniyordu, otobüsü ittiriyordu, düze çıkınca tekrar biniyorlardı.

Derhal kriz masası topladılar.

Düşündüler taşındılar.

Tanesini 1.5 milyon eurocuğa aldıkları otobüsleri çöpe attılar.

Bildiğin körüklü otobüsleri devreye soktular.

Kırk yıllık körüklü otobüsleri metrobüsmüş gibi yaptılar!



Kış geldi.

Yağmur yağdı.

Metrobüs hattı Fırat nehri’ne döndü.

Zodyaklar çalışıyor, otobüsler çalışamıyordu.

Derhal kriz masası topladılar.

İncelediler.

Yolun ortasına yaptıkları yolu, normal yoldan beş santim aşağı yaptıkları ortaya çıktı!

E, metrobüs hattına rögar da yapmadıkları için, metrobüs hattı “havuz” oluyordu!

Hadi bakalım, seferleri durdurdular.

Asfaltı yükselttiler.



Kar yağdı.

Belediye başkanı muhallebiciydi, asfalt sütlaca döndü.

Hadi bakalım, seferleri gene durdurdular.

Çukurları yamadılar.



Bu tamiratlar sırasında metrobüs hattını bölüm bölüm kapattılar, çift yönlü yolu tek yönlü kullandılar.

Zaten ters yön kullanan şoförlerin iyice nevri döndü.

Sağdan mı gidiyorduk, soldan mı filan derken, tek hat üzerinde kafa kafaya tokuşmaya başladılar!

Nasıl becerdiler orasını bilmiyorum, iş makinesi metrobüse patlattı, ölenler oldu.



Tamirat nihayet bitti.

Kalan sağlarla devam edildi.



Asrın projesi dedikleri proje, muhteşem hesap kitap kabiliyetleri nedeniyle, asrın maliyetini yarattı...

Metroymuş gibi metrobüs yapacağımıza, aynı hatta metro yapsaydık, çok daha ucuza gelecekti.



Avcılar’a mesela, tünel yaptılar, milyarlar döktüler, bizzat asrın liderimiz tarafından açılışı yapıldı.

Metrobüsler sığmadı!

Bu defa yüksekliği denk getirmişlerdi ama, yanlardan dar geldi!

Manevra yapamıyorlardı.

Hadi bakalım, milyarlar harcadıkları tüneli beton duvarla kapattılar.

Rahat manevra yapabilmek için, kavşak yaptılar.



Asrın liderimiz, Kadir Topbaş’ı görevden aldı, onun yerine, metrobüse kapı monte eder gibi, Mevlüt Uysal’ı monte etti.

Mevlüt Uysal açık açık söyledi...

“Metroda önceliğimiz en fazla oy aldığımız yerler olacak” dedi.

Akp demokrasisi buydu.

Ya Akp’ye oy verecektin, ya da Akp sana su bile vermeyecekti.



Ama, Mevlüt Uysal da bir nevi metrobüs olduğunu unutmuştu.

Başakşehir hattında çalışırken büyükşehir hattına verilen Mevlüt Uysal, büyükşehir hattından alındı, Büyükçekmece hattına verildi.



Daha önceki belediye başkanlığı seçiminde İzmir’e gönderilen, ama İzmir’in belediye otobüs şirketi Eshot’ta bile işe alınmayan Binali Yıldırım, belki İett’de iş bulur umuduyla İstanbul’a getirildi.



Metrobüsçü Binali bey vaatlerine metrobüsten başladı.

“Otonom metrobüsleri devreye sokacağım” dedi.

Bilgisayarla yönetilen, sürücüsüz metrobüs yapacaklarını söyledi.

“Hayalinizi geniş tutun, akıllı şehir yönetimi budur” dedi.



Metrobüse kapı takmayı beceremeyenler, üst geçidin yüksekliğini, tünelin genişliğini denk getiremeyenler, kavşak yapmayı akıl edemeyenler, “akıllı şehir yönetmek”ten bahsediyordu.

Hollanda’dan şoför getirenler, şoförsüz metrobüs vaadediyordu.



E, İstanbul halkı Binali Yıldırım’ı İett’de bile işe almadı tabii.



Varlığıyla onur duyduğumuz Ekrem İmamoğlu kazandı.

Şak...

Metrobüs hattını iptal eder gibi, seçimi iptal ettiler.

Metrobüs trafiğini ters yönden götürmeye çalışmaları gibi, zabıta marifetiyle trafiği kesmeye çalışmaları gibi, demokrasiyi de yolundan çıkarmaya çalıştılar, demokrasi trafiğini de durdurmaya çalıştılar.



Onu da beceremediler.



Mevlüt Uysal’ın açıkça itiraf ettiği gibi, kendilerine oy vermeyen vatandaşlardan intikam almaya başladılar.

Tam olarak Mevlüt Uysal’ın söylediği gibi “oy alamadıkları yerlere metro yapılmasını engellemeye” çalışıyorlar.



Ekrem İmamoğlu “metroyu yapana kadar bari metrobüs filosunu arttıralım” diyor, onu da engellemeye çalışıyorlar.



Şehre zorla metrobüs dayattılar.

Şimdi o metrobüse binilmesin diye uğraşıyorlar.



Belediyecilik bizim işimiz diyen Akp’nin belediyecilik vizyonunun özeti, metrobüstür.



Akla, mantığa, bilime, hesaba kitaba, hukuka, vicdana, demokrasiye aykırıdır.



Ve, bu arkadaşlar hâlâ “Ay’a gidiyoruz” filan diyor.

Dikkat edin de, uzay mekiğinin kapısını doğru yere takın, Ay’a yanaşırken sıkıntı olmasın.