Ankara’da, TBMM’nin açıldığı günün sabahı İçişleri Bakanlığı  önünde PKK tarafından terör eylemi gerçekleştirildi.

Araçtan inen PKK’lı ateş ederek, bakanlığın giriş kapısına kadar kadar geldi ve üzerindeki bombayı patlattı.

Diğer PKK’lı ise vurularak öldürüldü.

İki polis de yaralandı.

Saldırının gelişim ve meydana geliş biçimi, ihmal ihtimali de dahil, yığınla soru işaretinin doğmasına neden oldu.



PKK’LILAR KAYSERİ’YE HANGI YOLLA ULAŞTI?

Emniyet yekilileri, PKK’lıların Suriye’nin kuzeyinden ‘para-motor’ adlı hava aracıyla Türkiye’ye geçtikleri ihtimali üzerinde duruyor. 

Mersin’e mi, yoksa Hatay’a mı indikleri bilinmiyor.

Kimi kaynaklar ise Kayseri’ye kadar gelmiş olabileceklerini savunuyor. Ancak bu, olasılıklı en düşük senaryo.

PKK’lılar saldırıda öldükleri için, içeriden istihbarat olmadıkça  Kayseri’den öncesini öğrenmek zor görünüyor.

320 KİLOMETRELIK YOLU NASIL GELDİLER?

PKK’lılar Kayseri Develi’ye bağlı Avlağa köyünde, saldırıdan bir gün önce, 30 Eylül Cumartesi gecesi saat 20.30’da kendilerine aile süsü vererek, genç veteriner Mikail Bozağan’ın aracına biniyorlar. Bir süre gittikten sonra Bozağan’ı ensesinden vurarak, vahşice öldürüyorlar. Bozağan’ın kullandığı 38 TP 962 plakalı araçla Ankara’ya gelerek, saldırıyı gerçekleştiriyorlar.

Çataloluk Köyü Muhtarı İsmet Yıldırım’ın Aydınlık gazetesine belirttiğine göre Bozağan’ın cesedi, terör eyleminden önce bulundu.

Bu nedenle Emniyet, çalıntı araç kaydının jandarma tarafından Plaka Tanıma Sistemi’ne (PTS) girilmediğini düşünüyor.

Ayrıca 155’e ihbar ulaşmadığını belirtiyorlar.

PTS’ye girilmiş olsaydı araç, Kayseri-Ankara arasındaki 320 kilometrelik yolda ilk kamerada tespit edilmiş olacaktı.

Kayseri Jandarma Komutanlığı ise bu iddiayı redediyor. Jandarma “Dağ yollarından gitmişler” diye savunma yapıyor.

Jandarma çalıntı araç kaydını girmediyse korkunç bir ihmal var.

PKK’lıların dağ yollarını kullanarak, Ankara’ya gitmesi elbette mümkün.

Ancak bir aşamadan sonra otoyola bağlanarak, şehre girmeleri gerektiği için mutlaka yakalanmaları gerekirdi.

Öte yandan, bir bakanlık yetkilisi Kayseri-Ankara karayolunda sahte plaka kullanılmış olabileceğini söylüyor.

PATLAYICI VE SİLAHLAR NEREDE YÜKLENDİ?

İçişleri Bakanlığı’na göre araçta bir cephanelik dolusu patlayıcı ve silah ele geçirildi.

Liste şöyle:

- 9.700 gram RDX ihtiva eden C-4 patlayıcı

- Üç el bombası

- Bir roketatar

- Bir Glock marka susturucu takılı tabanca

- Bir Blow marka tabanca

- Bir M-4 marka Karabina uzun namlulu silah

- Bir AK-47 marka uzun namlulu silah

PKK’lıların patlayıcı ve silahları üzerleri ve yanlarında taşımış olmaları ihtimal dışı. O takdirde bir başka noktaya uğrayıp temin etmiş ve yardım almış olmaları gerekiyor. Saldırıdaki bu karanlık nokta henüz aydınlanmadı.

SALDIRININ SIYASİ HEDEFİ VAR MIYDI?

Emniyet yetkilileri, canlı bombanın amacının bakanlığa girmek ve kendisini içeride patlamak olduğunu düşünüyor.

Bir yetkili şöyle diyor:

“Bu çok profesyonel bir eylem. Eğer içeriye girebilselerdi 8-10 polisi şehit edip pankart açarak, üzerlerindeki bombayı patlasalardı, doğacak provokasyonu siz düşünün. İki kahraman polisimiz bizi büyük badireden korudu. Yumruk atmaya geldiler, yumruk yediler.”

‘ÖLÜMSÜZLER TABURU’ NEDİR?

Saldırıyı PKK üstlendi. Terör örgütü yaptığı açıklamada, ‘HPG Ölümsüzler Taburu’nun eylemi gerçekleştirdiğini kaydetti.

Sözde tabur, PKK’nın intihar eylemi hücresi...

Bu hücre 2012’de Kayseri Pınarbaşı Emniyeti’ne yönelik canlı bomba saldırısında ortaya çıktı.

Bir polis şehit düştü.

2015’te İstanbul Sultanbeyli Fatih Polis Merkezi’ne yapılan ve bir polisin şehit düştüğü saldırıyı da onlar gerçekleştirdi.

2016’da Ankara Merasim Sokak’ta 29, İstanbul Vezneciler’de altısı polis 11 insanın şehit düştüğü canlı bombalı terör eylemlerinde de aynı hücre vardı.

Kayseri’de, yolda kalmış bir aile sanarak kendilerini arabasına alan, altı aylık bir evladın babasını öldürenler kendisine ‘Ölümsüzler Taburu’ demesin. Bu, olsa olsa ‘Haysiyetsizler Taburu’dur.

YEŞİL SOL NEDEN SUSKUN?

PKK, eylemin ‘özellikle meclisin açılış gününde yapıldığını’ söylüyor.

Bana sorarsanız...

Bombadan saçılan şarapnel parçalarından birisi, hatta en büyüğü Yeşil Sol Parti’ye isabet etti.

PKK, TBMM’nin açıldığı gün canlı bomba patlatarak, gerçekte Yeşil Sol’un siyaset zeminini yok ediyor.

Gerçi Yeşil Sol, PKK tarafından itibarsızlaştırılmayı ne kadar umursuyor, bilmiyorum. Çünkü bazı Yeşil Sol’cular “Parti” denildiğinde PKK’yı anlıyor!

PKK, Kürt sorununun TBMM’de Yeşil Sol muhatap alınarak, demokratik araç ve yöntemlerle çözülmesini istemiyor. O takdirde, silahlarını gömmek zorunda kalacağını ve kanlı saltanatının ortadan kalkacağını biliyor.

Depremde eşini kaybeden hemşire, densiz imama dava açtı


Siz de izlemişsinizdir.

İmam Seyfullah Akyiğit, güya peygamber sevgisinin kıymetini anlatırken, Hataylılara hakaret etti. Hatay’da depremde can veren yurttaşların cesetleri pis kokarken, peygamberi zikreden Suriyelinin misler içinde olduğunu söyledi.

Hoca efendi, kokan bir şey varsa, o da senin bu zihniyetin!

Kendi insanına inançsız demeye getiren, Suriyelileri dindar sayan, küf tutmuş kafandır, koku saçan...

Bu bir değil, iki değil.

Akyiğit gibi sorumsuz imamlar, Instagram vaizleri ve TikTok şeyhleri toplumu kışkırtmak için elinden geleni yapıyor. Her vaazlarında bir provokasyon var.

Nitekim hemşire eşi Asiye Gül’ü Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi ek binasında kaybeden Abdullah Gül, önceki gün Akyiğit’i arayarak, tepki gösterdi.

Gül’ün aktardığına göre aralarında şu diyalog yaşandı:

Gül: Neden böyle yaptınız?

Akyiğit: Maneviyat için.

Gül: Hatay’a depremde geldiniz mi? Kaç cenaze yıkadınız?

Akyiğit: Hiç yıkamadım. Arkadaşlardan duydum

Gül: Biz içecek su bulamazken, onlar nasıl yıkamak için su buldu? Biz cenazeleri yıkamadan defnettik.

Akyiğit: Manevi duyguları artırmak için söyledim, siyasete çektiler.

Gül: Maneviyat peygamberin şehitlikle müjdelediği insanların cenazesine kokmuş demekle mi oluyor? Madem maneviyattan bahsediyorsunuz, bu hafta hutbenizde insanların kokmasına sebep olanlar için de konuşun.

Akyiğit: Siyaset yapmıyoruz.

Gül: Suriyeli Türk ayrımı yaparak, siyaset yaptınız. Dua edin, size müftülük versinler. Öbür dünyada bu vebal sizden sorulacak. Bari bu dünyada yalakalığın mükafatını alın. Size hakkımızı helal etmiyoruz.

Gül, dün Akyiğit hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve görevi kötüye kullanmaktan suç duyurusunda bulundu.

Dilekçede şöyle deniliyor:

“Binlerce insan sevdiklerini yıkamadan defnetmek zorunda kaldı. Çoğu insan kefensiz gömüldü. Tırlarca kefenin yetersiz kaldığı depremde şüphelinin dil, ırk, milliyet, din ve mezhep farklılığından kaynaklanan nefret söylemi depremzedeleri derinden yaralamıştır.”