Artık şu sözleri ezberledik: Harp Okulu’nda diploma ve sancak devir töreninden sonra teğmenlerin 1923’te yürürlükten kaldırılan subay andı içmeleri, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykırmaları disiplinsizlik olarak değerlendirildi. 5 teğmenle birlikte yemine mani olmadıkları gerekçesiyle 3 komutan hakkında Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayırma cezası verildi.
Ayırma kararı verilen teğmenlerin gerekçeli kararını Kara Kuvvetleri Komutanlığı, üç komutanın kararı ise Milli Savunma Bakanlığı tarafından gönderilecek. Dün, avukatlara, teğmen ve amirlerine bir tebligat gelmedi. Tebligat yapılmadan Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklaması yoluyla “ayırmaları” duyurmasını avukatlar, “Devlet geleneklerine aykırı” diye niteledi. Avukatlar dün gün boyu Bakanlık yetkililerine ulaşıp gerekçeli karar hakkında bilgi almaya çalıştılar. Teğmenlere de, “Siz halen askersiniz. Tebligat gelmedi. Konuşmayın. Daha bunun dava aşamaları var. siyaset malzemesi olmayın” uyarıları yapılıyor. Milli Savunma Bakanlığı yetkilileri teğmenlerin subay yemini etmesini, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözlerini “disiplinsizlik” olarak niteledi ve ayırmanın bu yüzden yapıldığını belirtti.
KARA HARP OKULU ÖĞRENCİ ALAY KOMUTANI
Emekli Orgeneral Hilmi Özkök, 28 Ağustos 2002 - 28 Ağustos 2006 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 24’üncü Genelkurmay Başkanı olarak görev yaptı. Komutanlık döneminde çok önemli görevlerde bulunan Özkök’ün görevlerinden birisi de Kara Harp Okulu Öğrenci Alay Komutanlığıydı. Yani, atılan teğmenlerin ruh halini bilen birisi.
O yüzden kendisine doğrudan, “Paşam, TSK’dan Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla 5 subay ve onların üç amirinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden çıkarılmasını nasıl karşıladınız? Siz de teğmenlik yaptınız, ayırma kararı sizi üzdü mü?” diye sordum. Özkök şunları söyledi:
ÖĞRENCİNİN HALET-İ RUHİYESİNİ BİLİRİM
“Üzülmemek mümkün değil tabii. Mutlaka onları takdir eden, olayları bilenler de çok üzülmüşlerdir. Öyle bir şeyi laf olsun diye yapmazlar. Uzak olduğum için benim bir yargı ortaya koymam mümkün değil ama Harp Okulu’nda Öğrenci Alay Komutanlığı da yaptım. Öğrencilerin halet-i ruhiyesini bilirim. Öyle bir şey olmamıştı ama dediğim gibi detaylı bilgim olmadığı için çok üzüldüğümü söyleyebilirim.”
Kuşkusuz, Kara Harp Okulu öğrencisiyken de ilginç olaylar da yaşamıştır. Öğrenciler hakkında disiplin soruşturması açılıp açılmadığını sorduğumda yaşadığı olayı şöyle anlattı:
“Evet, Harp Okulu öğrencisiyken Menteş kampında bir olay yaşadık. Menteş’te askeri kampı var. Yazın hep oraya gideriz. Daha ilk gittiğimiz sene yemek yiyeceğiz. Hiçbir tesis yok, güneşin alnında masalar, alüminyum kaplarda yemeklerimiz var. Belki de sıkıntıya alıştırmak için bilerek öyle yapıyorlardı ya da aceleden öyle oldu.
Yemek beklerken biraz gecikti. Birisi kaşıkla tabağına tak tak tak diye vurmaya başladı. Arkasından birkaç kişi daha vurdu, vurdukça sayı da arttı. Ondan sonra bir gürültü çıktı nihayet sonrasında yemekler geldi. Yemeğimizi yedik. Kamp dönemimiz bitti, Harp Okulu’na döndük.
ÖZKÖK, DİSİPLİN MAHKEMESİNDE
Yaz bitti. Yeni öğretim yılı başladı. Bir gün beni okulun disiplin mahkemesine çağırdılar. Benden başka çağrılan arkadaşlarımız da olmuştu. Bana da yemek kabına kaşıkla niçin vurduğumuzu sordular. Ben sınıfın çalışkan öğrencilerindendim. O olayın planlı bir olay olup olmadığın, başkaldırı ya da bir şeyi ifade etmek için yapıldığını öğrenmeye çalışıyorlardı.
Ben, ifademde kesinlikle başkaldırı, planlı bir şey olmadığını, bunun için önceden bir hazırlığın, konuşmanın da söz konusu olmadığını anlattım. O araştırma sonunda hiçbirimize hiçbir disiplin cezası verilmedi. Öğrencilikte bu tür şeyler olabilir. Askerde tabii bazı şeylere başka türlü bakılıyor. Sivil olarak bakınca başka, asker olarak bakınca başka, baba olarak bakınca başka.”
KEŞKE DAHA AZ CEZA İLE GEÇİŞTİRSELERDİ
Hilmi Özkök, emekliye ayrıldıktan sonra İzmir’e yerleşmişti. Arkadaşlarıyla oltayla balık tutmaya sık sık gidiyordu. Şimdi, balığa fazla gitmiyor ama yürüyüşlerini de hiç eksik etmiyor. Gelişmeleri emekli bir komutan olarak yakından izliyor. Üzüldüğü olaylar var. Teğmenlere verilen “ayırma” kararını çok yüksek bulmuş olacak ki şunları söyledi:
“Keşke böyle bir olay olmasaydı. Hiç değilse, teğmenlere ve amirlerine daha hafif bir disiplin cezası verilip geçiştirilseydi. Bir de tabii üzücü tarafı herkes kendi görüş açısı yönünden meseleye bakıyor. Bakın ben ‘yargı yürütemem’ diyorum ama bir çok kimse yargı yürütüyor. O bakımdan konuşmamak lazım. Tekrar belirteyim, teğmenlerin ve amirlerinin TSK’dan ayırma cezasına çarptırılmasına üzücü bir şey.”
SIKINTILAR ATLATILIR
Hilmi Paşa, “Vatanımız çok güzel bir vatan” diyor, her şeye katlanan saygı duyulan da bir milletimiz var. Geçmişte yüzde 100 enflasyona dayanmış bir millet inşallah layık olduğu, daha iyi durumlara gelir. Bu sıkıntılar atlatılır” dileklerinde bulunuyor.
1940 yılında doğan Hilmi Özkök, zor bir dönemde görev yapmıştı. O zorlukları eşi Özenç Hanım da yaşamıştı. Emeklilik dönemlerinde Özkök ailesi, sporun yanı sıra bol bol okuyor.…