Halen uygulanmakta olan enflasyonu düşürme programıyla, enflasyonun pek de düşmeden milli gelir büyümesini yavaşlatıp devam etmesi tehlikesi var. Buna iktisat yazınında “durgunlukta enflasyon” (stagflation) deniyor. Bu ülkemize mahsus bir olgu değildir. Başka ülkelerde de görülmüş, istenmeyen bir neticedir. Değerli arkadaşım Mahfi Eğilmez bu tehlikeyi daha da ileri götürüp, yaşanan sürecin bir “küçülme içinde enflasyon” anlamına gelen “slumpflation” ile sonuçlanabileceğini söylüyor. Böyle bir tablo ortaya çıkarsa, siyasi iktidar enflasyonla mücadeleyi hepten gevşetebilir. Dezenflasyon programlarının bilimsel dayanağı Irving Fisher’in “Paranın Miktar Kuramı”dır. Bu kuram dolaşımdaki para miktarı ve devir hızına bağlı olarak “GSYH (milli gelir diye okuyun) ve fiyatlar genel düzeyi değişir” der. Yani para miktarını kısarsan sadece fiyat artışları yavaşlamaz, eş zamanlı olarak GSYH de düşer. Bu değişimlerden hangisinin daha fazla olacağını o ülkenin a) ahlak-hukuk anlayışı, b) sosyo-ekonomik yapısı, c) yasal parasının niteliği belirler. Enflasyonu kalıcı olarak indirmek, hem parası yumuşak (soft currency) hem de sürekli cari açık veren ülkelerde imkansız denecek kadar zordur. Türkiye’nin neye mal olursa olsun TL’yi sert para Euro’ya bağlaması gerektir. Ancak bu şekilde enflasyon düşüşü kalıcı olur.

FİYAT MEKANİZMASININ ALTYAPISI

Sıkı para politikası ile enflasyonun düşmesi arasında bir aktarma mekanizması olması şarttır. Aksi takdirde para, boşu boşuna sıkılmış olur. Halen ahlaki esaslarını benimsememiş olsak da ekonomik sistem tercimiz “kapitalizm”dir (serbest piyasa). Bu sistemin, kendisinden beklenen “düşük enflasyon, yüksek büyüme hızı ve adil gelir dağılımı” gibi iyi sonuçları vermesi için fiyat mekanizmasının doğru işlemesi gerekir. Doğru işlemesi için de mal ve hizmet üreticilerinin “adil şartlar içinde” rekabet etmesi ve tüketicilerin de üreticiler kadar piyasa bilgisine sahip olması şarttır. Rekabet zayıf, bilgi bölüşümü sınırlıysa, fiyat mekanizması üretici ve tüketicilere yanlış fiyat sinyali verir. İşletme sahiplerinin amacı kâr maksimizasyonudur. “Maksimum kâr, maksimum fiyatla değil optimum fiyatla elde edilir.” Optimum fiyat uygulamak, birimden değil sürümden kazanmaktır. Bunun için, tüketicinin almak istediği malın nerde en ucuza satıldığını bilmesi gerekir. Bilirse o firmanın satış miktarı artar, birim fiyatı rakibinden düşük de olsa kârı ondan yüksek olur. O zaman sıkı para durgunluk yaratmadan fiyatların baskılanmasını temin eder.

TÜKETİCİ FİYATI SORMADAN ÖĞRENEBİLMELİDİR

Hayal bu ya, bir gün ekonomi yönetimini üstlensem ilk yapacağım şey “fiyatsız reklamları yasaklamak” olacaktır. Lokantadan kazıklanmadan çıkmak çok zor. Ya miktardan ya fiyattan mutlaka kazıklıyorlar. Market raflarındaki ürünlerin kg fiyatı büyüteçle bile zor okunuyor. Esnaf kendini cesur avcı, müşteriyi aptal av olarak görüyor. Satıcının amacı çok iş yapıp çok para kazanmak değil, az iş yapıp aynı parayı kazanmak.  Siz, siz olun, üç yerden fiyat öğrenmeden mal veya hizmet almayın.

SON SÖZ: Fiyatı soran değil, fiyatı söylemeyen utansın.