Sevgili okurlarım her gece yatıyoruz, sabahları kalkıyoruz ama yaşantılar hiç değişmiyor. Suratımızdan düşen bin parça...
Ve bu olumsuz koşullara her gün yenileri ekleniyor.
Milletin sinirleri gergin, sinirleri bozuk.
Diploma töreninde kılıç çatan, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diye slogan atan genç teğmenlerin başı şimdi derde girmek üzere.
★★★
O törende Mustafa Kemal’e bir çeşit bağlılık yemini ettiler.
Evet, başları derde girecek.
Komutanlık düzeyinde belki en ağır cezayı alacaklar. Elleri mahkûm, bu işten yarasız beresiz kurtulmaları mümkün değil.
Cezalarını askeriyenin Yüksek Disiplin Kurulu verecekmiş.
Biletleri kesilmek üzere.
İhraç edilmeseler bile (eğer bana soracak olursanız!) öyle bir ceza alacaklar ki, o cezalar TSK’da kaldıkları sürece üzerlerine zamk gibi yapışık olarak kalacak.
Bilmiyoruz, belki görevde oldukları sürece en etkisiz, en kötü görevlere atanacaklar.
Belki bazı amirleri onlara laf çakacak!
“Vay bee, demek sen Mustafa Kemal’in askerisin haaa!”
Olur mu olur yani!
★★★
Milli Savunma Bakanlığı bu olayda hiç değilse TSK’nın saygınlığını korumakla yükümlüdür.
Bu pırıl pırıl genç teğmenler yüz kızartıcı suç işlemedi.
Ama gelin görün ki olayda işaret fişeğini Recep Tayyip ateşledi.
Teğmenleri resmen, hem de çok ağır sözlerle suçladı.
Bir anlamda TSK’yı bir kez daha kendi siyasetine alet etti.
Onun bu gibi davranışları nedeniyle TSK (ne yazık ki) giderek yıpranıyor ve saygınlığını yitiriyor.
Milyonlarca insanımız artık şunu soruyor:
“Yoksa ordumuzu da ele mi geçirdiler, askeriyeye de siyaset mi soktular?”
Bu sorulara herkes istediği gibi yanıt verebilir.
Önemli olan bu son olayda teğmenlerin daha fazla yara bere almasının önlenmesidir.
Anlı şanlı komutanlarımız herhalde insafa gelecektir, gelmesi gerekir.
Uçak soruları
Sevgili okurlarım, gazetecilik dünyanın her yerinde kuralları aynı olan bir meslektir... O kurallar asla değişmez.
Gazeteci araştırır, ilgili kimselere soru sorar ve verilen yanıtları yazar.
Bizde ise bu kurallar hızla değiştiriliyor.
Bir bakıyorsunuz ortada sorulmuş sorular yokken dışarıdan birileri sizin adınıza sözüm ona sorular sormuş, sözüm ona verilen yanıtları da altına ekleyip yayın kuruluşlarına servis etmiş.
Çok ayıptır.
Yutturmacadır.
Hele bu işin içinde Cumhurbaşkanının adı kullanılıyorsa daha da ayıptır.
★★★
Bunları neden söylediğimi belki tahmin etmişsinizdir.
Ortalıkta oynanan bir oyun var ve bu oyuna Cumhurbaşkanı da özellikle dış gezilerinde (uçakta) alet ediliyor.
O gezilerin her birine seçmece yandaş gazeteciler davet ediliyor. Onlar Cumhurbaşkanının uçağında ağırlanıyor.
Dünyanın dört bir yanına düzenlenen bu dış gezilerde o gazeteciler için her şey beleş. Ceplerinden bir kuruş çıkmıyor.
★★★
Fonksiyonları ise son derece ilginç!
Kendilerine birazdan soru cevaplar dağıtılacak.
Yani gazeteciler tarafından uçakta Cumhurbaşkanına sorulan sorular ve onun verdiği yanıtlar!..
Ve eline tutuşturulan metni gören istisnasız her gazeteci bunu kendi yayın kuruluşuna haber olarak geçecek! Daha doğrusu Saray geçecek.
“Sayın Cumhurbaşkanımız uçakta gazeteciler tarafından sorulan sorulara yanıt verdi ve şunları söyledi!...”
★★★
Oysa o davetli gazeteciler tarafından kendisine sorulmuş olan bir tek soru bile yok.
Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki ‘o halde her dış gezisi sonrasında bizim okuduğumuz o soru cevaplar neyin nesidir.’
Hemen söyleyeyim, o yazılı soru cevapların gerçekle hiçbir ilgisi yok.
Onları Recep Tayyip’in Saray danışmanları önceden hazırlıyor. Davetli, beleşçi gazetecilere dağıtıp “bu metin kullanılacak” diye talimat veriyor ve iş bitiyor!
Pardon, eksik söyledim...
İş o kadarla bitmiyor. Geriye o uzun toplantı masasında hep birlikte fotoğraf çektirmek, yiyip içmek ve biraz da beyefendi ile muhabbet edip onurlanmak kalıyor!
★★★
Sevgili okurlarım, bu yapılan ayıptır ama ayıbı ikiye ayırmak gerekir.
Saray danışmanları Cumhurbaşkanı adına hayali ve düzmece soru cevap metinleri hazırlıyor. Soruyu kimin sorduğu bilinmiyor.
İkincisi, bu süreçte isimleri kullanılan ve soru sormuş gibi gösterilen bizim ‘acar gazetecilerden’ bir tanesi bile (olanları bildiği halde) asla itiraz edemiyor.
Beleş bir dış gezi uğruna bizim mesleğin saygınlığı göz göre göre yok ediliyor.
Böylesine, bu kadarına Türkiye’de bu döneme kadar hiç denk gelmemiştik.
Helal olsun yapanlara da, yaptıranlara da, bu rezaleti görmezden gelip göz yuman sayın ve muhterem uçak gazetecilerine de!