Sevgili okurlarım, sorunlarla dolu bir ülke düşünün ki, o ülkeyle tam 911 kilometrelik sınırınız var.
Ülke fakir.
Milyonlarca insanı Türkiye dahil bir sürü ülkeye göç etmiş, yeni hayat düzenini oralarda kurmuş.
Ülkede kimin eli kimin cebinde belli değil.
Yatırım yok.
Kamu düzeni derseniz o hiç yok.
İşte böyle bir Suriye ile komşuyuz ve onun büyük ağabeyliğine soyunmuşuz!
★★★
Günün birinde bu ülkede hareketlenmeler başlıyor ve Esad isimli diktatör yurt dışına kaçmak zorunda kalıyor.
Onun yerine İslamcı, şeriatçı bir örgütün başı olan Colani kod isimli biri çöküyor.
Dünyaya hoş görünmek için sarığını çıkarıp kravat takıyor!..
★★★
Bizim yandaş medya her gün haykırıyor:
‘Suriyeliler artık dönüşe geçti. Üç haftada 200 bin kişi sınırdan geçip kendi ülkesine döndü!’
Yalanlar böyle başlatıldı.
Hemen ardından ikinci yalan kampanyası devreye sokuldu:
“Barışa hasret olan Suriye’de hiçbir olay çıkmıyor. Herkes son derece mutlu!’
Fakat gel zaman git zaman, bizim yandaş medya tarafından üfürülen renkli rüyaların palavra olduğu ortaya çıktı.
Suriye’de çatışmalar başladı.
Ne zaman biter, nasıl biter bilinmiyor.
★★★
Biz, Suriye konusunda bizi bekleyen büyük tehlike konusunda henüz uyanmış değiliz.
İktidar medyası sürekli olumlu mesajlar verme peşinde.
Yalanlar, palavralar bu konuda da birbirini izliyor.
Oysa durum hiç de öyle değil.
Yeni yönetim kim olursa olsun bizden her türlü yardımı ve desteği isteyecek.
Daha da Türkçesi, para isteyecek!
Onların koruyuculuğunu üstlenen Türkiye’ye ise bu taleplere olumlu yanıt vermek yakışacak!
★★★
Silahım bitti yardım et...
Askerim azaldı çözüm bul...
Hastaneler ve okullar lâzım bina yaptır...
Yollar bozuk araç gereç gönder...
Memur maaşları için acele para gerek...
Adeta rehin alınmış gibi Suriye tarafından kaynaklanan bu büyük sömürüye alet olmak zorunda kalacağız.
Bizimkiler kafamızda çok yakında patlayacak olan bu bombaların acaba farkında mı?
Suriye’nin ‘sahipliğine’ kağıt üzerinde soyunmak kolay da iş onların sonsuz taleplerine gelince ötesi biraz zor görünüyor.
KİTAP PİYASASINDA ÇÖKÜNTÜLER
Sevgili okurlarım arada sırada veya sürekli olarak kitap satın alanlar iyi bilecektir...
Kitap fiyatları da piyasaya uydu ve rakamlar inanılmaz boyutlarda artış gösterdi.
Kitap almak zorlaştı.
Dolayısıyla okumak da bir anlamda zorlaştı ve neredeyse lüks oldu.
İstisnasız bütün yayınevleri zor durumda.
Bazıları zaten kapandı gitti.
Birkaç büyük yayınevi dışında yazarlara telif hakları ya hiç ödenmiyor, ya da binbir güçlükle ödenmeye çalışılıyor.
★★★
Elime iki cilt kitabın arasında dün ulaşan son mektupta aynen şu ifadeler yer alıyordu:
“Sevgili Emin abi, size gönderdiğim ve üzerinde iki yıl çalıştığım bu kitabım 300 adet basıldı.
15 adet ben satın aldım.
9 adedini ise yakınlarım satın aldı...”
Gerisi elde kalmış.
★★★
Yazarı olan Sözer Akyıldırım Iğdır da, bir Anadolu üniversitesinde görevli genç bir öğretim üyesi. Kendisini tanımıyorum...
İsmini özellikle veriyorum.
Kendisini telefonla arayıp teşekkür ettim, bana kitap piyasasındaki durumları anlattı.
Cumhuriyet dönemini anlatan ve iki ciltten oluşan bir kitap.
“Yüzyılın Hikayesi. Türkiye Tarihi. 1923-2023”
Aslında Türkiye gibi bir ülkede böyle kitapların binlerce satılması gerekir ama bizim koşullar 180 derece değişti.
Bu pahalılık ortamında diğer mal ve hizmetler gibi kitap fiyatları da aşırı zamlandı ve milletin ‘okuma süreci’ büyük ölçüde sona erdirildi.
Yazarı kendi kitabından 15 adet satın almak zorunda kalıyor.
Yarattıkları ortamla gurur duysunlar.