Sevgili okuyucularım, çok derin duygularla bayrama girmiş olduk. En büyük deprem felaketlerinden birini, 6 Şubat’ta saat 04.17’de yaşadık. Resmi rakamlara göre 50 binin üstündeki kaybımızın acısı, yüreğimize kor bir ateş bıraktı. Yaklaşık 2.5 ay geçmesine rağmen hala kendimizde değiliz. Ramazan Bayramı’nı şeker tadında geçirmek dileği ile 25 yıl evvelki bayramların duygularını arar olduk. Telekomünikasyon, fiziki bayramlaşma adetlerini nerdeyse askıya alıp, duygularımıza da adeta bloke koydu diyebiliriz. Yaşlılarımızın bu mübarek bayram günlerinde tek bekledikleri mutluluktur. Yavrularının veya torunlarının kendilerine gelip el öpmeleridir.
Aslında düşlerimizde çok şeyler var nostaljiye dair. Zaman tünelinin, Düşler Sokağı’na gidecek kadar özlemler içimizde... Arnavut kaldırımlı, engebeli mevcudiyete sahip, çınar ağacının diplerinin yosunlaştığı, ayrıca da hafif bir rampası olan geniş bir sokaktı... Malum 11 yaşında 1.50 boylarındaki bir çocuğun bakış açısıyla geniş bir sokak... Beyazlaşmış sakalı, gevrek simitleri ile meşhur Avni Ağabey’in sandalyesinin bir tarafının kırık olduğunu, oturduğu kaldırım taşına sırtını dayamasıyla görmüştü. 11 yaşında iyi ki taşa dayamıştı sırtını, belki de ömür boyunca bulamayacağı bir destekti. Hayat nazireleri, o sokakta başlamasına rağmen, yıllar geçtikçe dilindeki soyut nağmeleri hiç mi hiç ezberlemedi. Bilirdi! Umut türküleri, gerçek! Latifeler ise nafile...
Düşler Sokağı’nda doğdu ve büyüdü... Yorgo babanın, sinekli bakkal dükkanında kokulu sakızlarla başlayan tatlı hayat rüyaları yaşam tarlasında, genç bir delikanlının istek listesine dönmüştü. Mavi gökyüzünün her karardığı akşam, bilirdi bir sonraki gün daha zor olacağını. Yakamoz hayalleri, delikanlı çağda mücadele ritmine döndü. Vatani görevi sonrası “Delikanlı” doğduğu ve büyüdüğü o geniş Arnavut kaldırımlı sokağı bile, gözüne dar görünürdü. Hayalleri büyümüştü, umut köprülerini yüreğinde uyumdan her akşam inşa ederdi... Kalbindeki büyük haykırışlar, şimşekleri çaktırır. Gökyüzü adeta ağlar, ağacın dallarındaki yapraklar, göz yaşlarını tutamazdı. Sabah uyandığında mis gibi toprak kokusu ve dinginlik... Delikanlılık yıllarının coşkusu, deniz girdaplarına bile kafa tutarcasına heybetli olduğundan, korkusuzluk gömleğini hep dik yakasıyla giydi. Başkaldırdığı, uğruna canını verme pahasına, arkasında durduğu tüm kaya parçacıklarının çakıl taşı olduğunu, orta yaş sonrası anladı. Sırtını dayadığı düşler sokağındaki duvarın sadece boyaları değil, alçıları bile sökülmüştü. “Vazgeçme” türküsünü mırıldanırken, Avni Ağabey’in simitçi tezgahının kırık sandalyesi modernleşmişti...
Gözlerini hafifçe kapattı, 11 yaşında kurduğu hayalleri kıvrak bir şekilde pırrr oldu! Uçtu gitti...
Gözlerinin içinde, buz kesmiş yalnızlık göstergesi, Düşler Sokağı’nda yanan loş lambaları ağır ağır söndürdü. Bayram nostaljini yaptıktan sonra SÖZCÜ TV’nin çok kısa sürede yaptığı başarıyı tebrik ederiz. Müthiş transferlerle başladığı yayın hayatında, süper reytinglerle büyüyor. Sevgi ile kalın...
Bayram nostaljisi
Haber Merkezi
- Yazıları büyüt
- Yazıları küçült
- Standart boyut