Kürsülerde bağırıyor:
“Hebunawe, hebuna meye...”
Sizin varlığınız bizim varlığımızdır demekmiş.
O bağırınca partililer de bağırıyor:
“Biji serok Ahmet!..” (Yaşa başkan Ahmet!)
Onların en önemli başkanı Apo.
Demek ki bizim Ahmet ikinci başkanlığa layık görüldü.
Sonra tıraşa devam ediyor:
“Bu al bayrak dünyada mazlumların, tevhidin (Allah’ın birliğine inanmanın) bayrağıdır. Anadolu’nun mayası İslam mayası, tevhid mayasıdır...”
Yanılıyorsun bayım, sözünü ettiğin o al bayrak Türk Milleti’nin bayrağıdır.
* * * *
Sonra inciler saçmayı sürdürüyor:
“Diyarbakır sokaklarında birlikte yürüyeceğiz. Biz güzel Türkçemizi güzel Kürtçemizle kardeş kılmaya geldik. Bu fikre çağdışı ideolojisi olan ulusalcılar karşı çıkıyor...”
“Canımız Diyarbakır’a emanet... Biraz zamanım olsa Kürtçe öğreneceğim. Gramer kitabı aldım, yavaş yavaş öğreniyorum. “
Hiçbiri doğru değil... Sadece ahaliyi uyutmaya kalkışıyor...
Madem Kürtçe öğrenmeye niyetlenmiş, bugüne kadar niye öğrenmemiş!
Amacı böyle okşamalı sözlerle Kürt seçmeni kafakola almak.
* * * *
Ahmet benim tahmin ettiğimden çok daha esnek çıktı...
Şimdi Diyarbakır ve Batman’da Kürtlere mavi boncuk dağıtıp Kürtçe öğrendiği masalları falan okuyor ya...
Seçimler yaklaştıkça göreceksiniz...
Oy toparlamak için örneğin Trakya’ya gittiğinde Rumeli göçmeni olacak.
İzmir, Batı Anadolu, Akdeniz ve Karadeniz’de “Atatürkçü” kesilip “En büyük Atatürk başka büyük yok” diye bağıracak!
Orta Anadolu illerinde Müslümanlık nutukları atacak.
Mardin, Şanlıurfa gibi yörelerde Arap olacak.
Akdeniz’de Türkmenlik, Rize ve Artvin gibi bölgelerde Gürcülük yapacak. Siyasetçi dediğin esnek olmalı, her kalıba girmeli, herkese mavi boncuk dağıtmalı!
Ne kadarını yutturursa o kadar iyidir.
Hayırlı başarılar.
Kimin için yas tuttuk!
Sevgili okuyucularım, Suudi Arabistan’ın hırsız kralı öldü, yerine bir başka hırsız seçildi.
İyi bilelim, İslam kurallarıyla yönetilen hemen bütün ülkelerin yöneticileri hırsızdır. Sadece onlar değil, yönetim katmanlarında yer alan herkes çalıp çırpar... Zira düzen böyle kurulmuştur.
Hiç kimse onlardan hesap soramaz.
Suud’lu hırsız bundan birkaç yıl önce resmi bir ziyaret için Ankara’ya gelmişti.
Swissotel’de kalıyordu.
Zamanın cumhurbaşkanı Bay Abdullah Gül ve başbakanı Tayyip, ikisi birlikte otele gidip odasında kendisini ziyaret ettiler. Başka bir deyişle, devlet protokolünde asla olmaması gereken bir şey yaptılar ve ülkemizi küçük düşürdüler.
Ama hırsız kral onlara çok değerli armağanlar verdi.
Başta Mehmet Yılmaz olmak üzere gazeteci arkadaşlarımız çeşitli zamanlarda bu armağanların ne olduğunu sordular, açıklanmasını istediler, ayrıca yasalar gereği olarak devlete bağışlanmasının zorunlu olduğunu yazdılar.
Öyle ya, Suud kralı Türkiye ziyaretinde bu ikiliye herhalde altı cam bardakla bir sürahi, bir de plastik tesbih hediye edecek değildi.
Bu olay meçhul kaldı. Abdullah-Tayyip ikilisinden bugüne kadar ses çıkmadı.
* * * *
Hırsız geçenlerde öldü... Tayyip Afrika gezisini yarıda kesip apar topar onun cenaze törenine katıldı.
Türkiye’de güya bir günlük yas ilan edildi, tüm bayraklar yarıya indirildi.
Oysa Suudi Arabistan kendi kralı için yas ilan etmemişti.
Şimdi bu adam öldü diye Türkiye’de yas ilan edenler, daha birkaç ay önce adamlarını Ankara’daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği önüne sevk edip protesto gösterisi yaptırıyorlardı!
Niçin?.. Anlatayım.
Filistin konusunda Suud’ların İsrail’e destek verdiğini savunuyorlardı. Doğrudur, Suudi Arabistan, ABD’nin Ortadoğu’daki cambazı ve sağ koludur.
Gösteriler ilginçti!.. İktidarın örgütlediği kitleler Ankara’da iki yerde gösteri yapıyordu. İlki İsrail Büyükelçisi’nin konutu ve ikincisi Suudi Arabistan Büyükelçiliği... Her ikisi de ana caddeler üzerinde.
* * * *
Buralarda ana caddeler polis tarafından kapatılıyor, hoparlörle sabaha kadar Kur’an okunuyor, toplu namaz kılınıyor, tekbir getiriliyordu.
Turan Emeksiz Sokak Ankara’nın ana arterlerinden biri... Gözlerimle gördüğüm manzara şöyleydi:
Bindirilmiş kıtalar AKP minibüs ve otobüsleri ile getirildi... Yollar kapatıldı... Tekbir getirilmeye başlandı.
Bunun ardından asfaltın üzerinde abdestsiz namaza duruldu.
Bu olay çeşitli zamanlarda iki kez tekrarlandı.
Polis sadece seyretmekte yetiniyordu...
Çünkü o kitleleri Suudi Elçiliği’nin önüne protesto etsinler diye yönlendiren, AKP iktidarının ta kendisiydi!
Sen geçmişte adamları böyle arkadan vuracaksın, sonra da kral öldü diye Türkiye’de yas ilan edeceksin!
Nasıl bir iki yüzlülüktür...
Suud kralı hayatta iken bu olanları haber aldığında, Abdullah-Tayyip ikilisine verdiği değerli hediyeleri inşallah haram etmemiş, “Zıkkım olsun, hayrını görmeyin” dememiştir!
* * * *
Niçin yas ilan ettiklerinin bir başka belirtisi daha var!..
Kral, bundan bir süre önce Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV isimli vakfına durup dururken tam 100 milyon (yazıyla yüz milyon) dolar para bağışlamıştı.
Neden, niçin, hangi gerekçeyle ve neyin karşılığında, hiçkimse bilmiyor!
Dün sokakta karşıma çıkan yaşlı okuyucum emekli Nezahat Teyze bu konuda şöyle dedi
“Evladım biz açız... Bırak 100 milyon doları bir yana, o hırsız bana 10 bin dolar bağışlasaydı, onun için ölünceye kadar hem yas tutar, hem de dua ederdim.”