Türk futbolunun son dönemdeki en ikonik yabancı isimlerinden biri hiç şüphesiz Fernando Muslera. 2011 yılında İtalya'dan Galatasaray'a transfer olan Uruguaylı kaleci, o günden bu yana hem sarı-kırmızılı formayla adeta bütünleşti hem de Türk futbol tarihine adını altın harflerle yazdırdı. 

Muslera, 2011 yılında Lazio'dan 6.75 milyon euro karşılığında Galatasaray'a transfer olduğunda, kimse onun bu kadar uzun süre kulübün belkemiği olacağını tahmin edemezdi. O dönemde henüz 25 yaşında olan Uruguaylı kaleci, Fatih Terim'in güveniyle kısa sürede takımın vazgeçilmezi haline geldi.

Muslera'nın Galatasaray'daki ilk büyük başarısı, 2011-2012 sezonunda Süper Lig şampiyonluğu oldu. Ancak asıl büyük sıçrama, 2012-2013 sezonunda yaşandı. O sezon, Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale yükselmesinde kilit rol oynadı. Özellikle Schalke 04 maçındaki kritik kurtarışları, onun ne kadar özel bir kaleci olduğunu tüm Avrupa'ya gösterdi.

Muslera, Galatasaray'ın her başarısında pay sahibi oldu. Galatasaray forması altında toplam 19 kupa kazanan Uruguaylı kaleci, kulübün efsane ismi Bülent Korkmaz geride bıraktı.

Muslera, sadece yeteneğiyle değil, karakteriyle de Galatasaray taraftarının gönlünde taht kurdu. 2019 yılında takımın kaptanı olarak armayı devralması, onun kulüple olan bağını daha da güçlendirdi. Sahadaki soğukkanlılığı, genç oyunculara verdiği destek ve taraftarla kurduğu güçlü iletişim, onu gerçek bir lider haline getirdi.

Muslera'nın kariyeri elbette sadece zaferlerle dolu olmadı. 2020 yılında Malatyaspor maçında yaşadığı ciddi sakatlık (ayak bileği kırığı), kariyerinin en zorlu dönemlerinden biri oldu. Ancak o, fiziksel ve mental olarak güçlü duruşuyla sadece 6 ay içinde sahalara döndü ve adeta "efsane" statüsünü perçinledi.

Onun en büyük özelliği, sadece iyi bir kaleci olması değil, aynı zamanda Galatasaray kültürünü içselleştirmesi ve taraftarın duygularına tercüman olabilmesiydi.

Fernando Muslera, modern Türk futbolunun yetiştirdiği en büyük yabancı oyunculardan biri. Onun Galatasaray'daki kariyeri, sadece istatistiklerle ölçülemez. O, bir dönemin simgesi, taraftarın gözünde "kaleci" değil, "aile"den biri.

Galatasaraylılar onu asla unutmayacak. Çünkü bazı oyuncular gelir geçer, ama efsaneler sonsuza kadar hatırlanır.