Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahreyn’de Uluslararası Barış Konferansı’nda katılımcıların sorularını yanıtladı.
"Biz Suriye'nin parçalanmasını istemiyoruz. Suriye'nin bölünmesine karşıyız ama biliniz ki birileri de hem Suriye'nin hem Irak'ın bölünmesini istiyorlar. Irak'ın bölünmesi çalışmalarını yapanlar da var. Orada ki mezhebi mücadele aynı zamanda etnik mücadele... Çünkü orada da bir Pers milliyetçiliği olayı var. Bu Pers milliyetçiliği olayıyla da bir bölünme orada da söz konusu. Bunların önünü kesmemiz önünü almamız gerekiyor, benzer durum Suriye'de var."
Cumhurbaşkanı Erdoğan “askeri yöntemler dışında hangi yöntemleri kullanmalıyız” diyen bir katılımcının sorusu üzerine şöyle yanıt verdi: "Bu tür adımlarda askeri yöntemin başarılı olmaması halinde, hatta hatta askeri yönteme başvurulmadan önce siyasi yöntemle, diplomatik ilişkilerle bu tür gelişmeleri çözmek en ideal olanıdır. Ne yazık ki Suriye’de bu başarılamadı." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Tabi üzülerek söyleyeceğim Esed doğrusu ailece görüştüğüm bir kişiydi ve kendisiyle bütün bu gelişmeleri, Tunus'ta başlayan gelişmelerden sonra paylaştığımda, kendisi önceleri farklı bir yaklaşım içerisindeydi ama maalesef daha sonra olaylar farklı gelişmeye başladı. O gücüne çok çok inanıyordu, kendi ülkesinde bu tür gelişmelerin olmayacağını zannediyordu. Ben kendisiyle birkaç kez artık arkadaşlarımı gönderdim, Dışişleri Bakanımı gönderdim, saatlerce görüşmeler yaptılar. Daha sonra kendisini bir ramazan ayıydı, gece kendisini aradım ve dedim ki 'Beşar, bu gidiş iyi değil. Kendi halkına, kendi vatandaşına bombalar yağdırıyorsun, tanklarla vatandaşının üzerine gidiyorsun. Yarın cuma, bu başlangıç olsun, bu işi bitir. Artık vatandaşının tanklarla üzerine gitme, huzurlu bir şekilde vatandaşın bir cuma namazı kılsın.' Sağa vurdu, sola vurdu,
'Benden gelmiyor bu, bunlar terörist.' dedi. Dedim, 'Ben sizi yakından takip ediyorum yanlış yapıyorsun, gel bu işten vazgeç.', Ertesi gün 360 kişiyi öldürdüler ve bu acımasız gidiş, bakın cuma namazında olan insanları bunlar şehit ettiler, öldürdüler ve bu süreç devam etmedi. Tabi ilişkilerimizi kestik.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Astana görüşmelerine de değinerek şunları kaydetti:
"Cenevre süreci başladı, Astana’dan sonra. Bu sürecin içerisinde bildiğiniz gibi Türkiye-Rusya-İran, tabi bunu üst düzeyde yürütmedik, en üst düzey burada dışişleri bakanlarıyla oldu ve Cenevre süreciyle bunu biraz daha yükseltmek istiyoruz ve Cenevre’de atılacak adımlarla birlikte, o arada tabii Amerika'nın da katılımı söz konusu, özellikle bölgeden de yine katılımlar söz konusu olacak. Buradaki siyasi sürecin temenni ederim ki inşallah bu bölgedeki ateşkesi sağlamlaştırıcı bir süreç olur."
Diplomatik çözümün önemine değinen Cumhurbaşkanı şunları kaydetti: "Bu süreci hep birlikte bizler de İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanlığı olarak bu işi yakın takibe almamız lazım ve bunun en ideal yolu siyasi dayanışmayla, diplomatik yollarla bu işi tabii ki çözmektir ve askeri müdahaleleri kalıcı hale dönüştürmektir. Şu anda tabii ki bizim güvenlik güçlerimiz Özgür Suriye Ordusu’yla özellikle terör örgütlerine karşı orada önemli bir mücadeleyi sürdürüyoruz. Bu terör örgütlerinden de Suriye’yi, Irak’ı buraları tabi temizlememiz de şart."
Erdoğan, sığınmacılara ilişkin bir soru üzerine ise şu yanıtı verdi: "Şu anda ağırlıklı olan sayı bizde, 2 milyon 800 bin. Avrupa'nın ve
Kanada'ya gidenlerin toplam şöyle sayısına baksak 1 milyonu bile bulmaz. Böyle bir durum ortada ve biz bütün bunlara rağmen şu anda gelebilecek olan mültecileri yine alabileceğimizi söylüyoruz. Çünkü, onları biz varil bombalarına terk edemeyiz, onları biz ölüme mahkum edemeyiz. Gelme durumunda olanlar varsa yine alacağız. Ama Batı almaktan kaçıyor, dikenli tellerle duvarlar örüyor ve dikenli teller yetmiyor normal duvarlar örüyor, 'Biz alamayız.' diyor. Bunlar insan değil mi Bizim Uluslararası İnsan Hakları Beyannamemiz nerede Vicdan nerede Bunlar vicdanlarının sesini de dinlemiyor."
Cumhurbaşkanı ülkedeki sığınmacıların istihdamı konusuna da dikkat çekerek: "Bu çalışmayla birlikte hatta belli bir kısmını vatandaş da yapacağız. Çünkü rahatlıkla iş bulsunlar, çünkü bunların içerisinde kalifiye elemanlar var, kariyer sahibi insanlar var, doktor var, mühendis var, avukat var, öğretmen var, bütün bunlara yönelik çalışma yapacağız. Çünkü bu insanlar Suriye'de yaşarken çok farklı yaşadılar. Şimdi bu tür insanları çadıra mahkum etmek doğru olur mu Bu insanları konteynerlere mahkum etmek doğru olur mu Bunlara adeta normal yaşamına döndürecek bir ortamı bir zemini hazırlamayı biz insani, vicdani ve kardeşlik görevi olarak biliyoruz. Şu anda bunun da inşallah adımını atacağız. Dolayısıyla bizler tabi Avrupa’ya, vesaireye gidenlerden bu dediğim, terörden arındırılmış güvenli bölge eğer inşa edilir, yapılırsa buraya döneceklerine inanıyorum." dedi.
Suriye’nin toprak bütünlüğü konusuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı şunları kaydetti:
"Bunların tabi dışında çok daha önemlisi biz Suriye'nin parçalanmasını istemiyoruz. Suriye'nin bölünmesine karşıyız ama biliniz ki birileri de hem
Suriye'nin hem Irak’ın bölünmesini istiyorlar. Irak'ın bölünmesi çalışmalarını yapanlar da var. Orada ki mezhebi mücadele aynı zamanda etnik mücadele çünkü orada da bir Pers milliyetçiliği olayı var. Bu Pers milliyetçiliği olayıyla da bir bölünme orada da söz konusu. Bunların önünü kesmemiz önünü almamız gerekiyor, benzer durum Suriye'de var. Suriye'deki gelişmenin de önünü almamız lazım bunun için de tabi Körfez’in, bizim üzerimize düşen neyse bunları hep beraber yapmamız gerekiyor. Çünkü biz zulme seyirci kalamayız, kalmayacağız."
Görüntü Dökümü:
- Erdoğan’ın konuşması
- Katılımcıların soruları
(Görüntüler dış haber sırasına geçildi)