Türk Havacılık ve Uzay Sanayi Anonim Şirketi’ne (TUSAŞ) yapılan terör saldırısı bir günde planlanıp uygulanmadı. Bunun uzun bir hazırlık süreci vardır. O yüzden saldırıyı doğrudan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşmasıyla bağlantılı göstermek doğru olmaz. Teröristler, TUSAŞ’a saldırı planı kapsamında bombalar, uzun namlulu silahlar getirmiş. Kendi açılarından uygun bir zaman bulunca eylemi gerçekleştiler.

PKK’yı da maşa olarak kullanan küresel güçlerin, ülkemizin başkentinde, savunma sanayinin en kritik tesisine saldırtmasını değişik nedenlere bağlayabiliriz. Sonuçta, ne amaçla olursa olsun yüce devletimizin görevi teröristleri eylemi yapamadan önlemekti. Ülkemizde çok sayıda eylem önceden önleniyor. Ancak her eylemin önceden önlenmesi de mümkün olmuyor. Son olayda şunu gördük: Güvenlik görevlileri var ama hemen polis, jandarma isteniyor. Özel harekat polisleri geliyor, 7’si yaralanıyor.  Polise ilk yıllarda eğitim veren bir isim, bugün eğitimin yetersizliğine dikkat çekiyor. 

BAHÇELİ’NİN ŞAŞIRTAN KONUŞMASI

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin şaşırtan konuşmaları olduğunda, partililer o sözlerini benimseme de, “Devlet Bey’in bir bildiği var” denilir. TSK’dan geçen yıl tümgeneral rütbesiyle emekliye ayrılan Rafet Kılıç, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeleri görevi gereği yakından biliyor. Merak edilenleri Rafet Paşa’ya sordum. Cevapları şöyle oldu:  

“TBMM’nin 2024 yasama yılı açılış töreninden itibaren yeni bir açılım süreci ile karşı karşıya kalacağımız belli olmuştu.  Ancak herhalde Türkiye’de hiç kimse son 40 yılda, 40 binden fazla masum insanı katleden, dünyanın en azılı terör örgütlerinden birisi olan, PKK terör örgütünün lideri ve bebek katili, Abdullah Öcalan’ın Gazi Meclis’te konuşma yapmak üzere davet edileceğini beklemiyordu. Nitekim Bahçeli’nin grup konuşmasından hemen sonra DEM Parti adına yapılan açıklamalarda bile bu şaşkınlık ifade edildi.

Bugünlerde Öcalan’ın affına yönelik konular konuşulurken, bu mücadelede kolunu, bacağını, gözünü kaybetmiş, eksik uzuvlarına rağmen vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü için verilen mücadelede kaybettiği uzvunu bir eksiklik değil de bir nişanesi olarak gören, elleri öpülesi gazilerimizin ve şehit yakınlarının neler hissettiğini tahmin edebiliyorum. Halen terörle mücadele kararlılıkla devam etmektedir. ”

ÖRGÜTE CAN SUYU OLUR

Terör örgütlerinin mevcudiyetini sürdürebilmesinin en önemli şartlarından biri eylemlerini yaptığı bölgeden destek alma zorunluluğudur. Devletin PKK ile mücadelede ağırlığını ve kararlılığını ortaya koyduğu, hakimiyetini hissettirdiği dönemlerde bölge halkının da örgüte yönelik desteğinde çok ciddi bir azalma olduğunu, bunun da örgütü eylem yapamaz hale getirdiğini biliyoruz.

Gelinen aşamada terör örgütü yurt içinde eylem yapamaz hale gelmişken, Irak’ın kuzeyinde de faaliyetleri minimize edilmişken olası bir barış veya silah bırakma süreci en fazla eylem yapamaz ve yok olma aşamasına gelen örgüte can suyu vermek anlamına gelecek. Bu süreç yeni eleman bulma başta olmak üzere zorlandığı desteği bölge halkından alabilmesi için uygun zemin yaratılmasına da katkı sağlıyor.

2013-2016 arasında yaşanan, son çözüm sürecinin sonrasında karşı karşıya kaldığımız durum belleklerdedir. Bu süreç örgüt için yeni militan temini başta olmak üzere silah, mühimmat, patlayıcı temini faaliyetlerine olanak sağladı. PKK, Türkiye’nin güneydoğusu, Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin kuzeyi ve İran’ın güney batısında “öz yönetim” yani bağımsız bir devlet oluşturmak amacıyla 1978 yılında Abdullah Öcalan’ın önderliğinde kurulmuştu.

PKK, PYD ADI ALTINDA MEŞRULAŞTIRILIYOR

Suriye’de 2003 yılında kurdurulan PYD ve onun silahlı kanadı YPG, ABD’nin Ortadoğu’daki kara gücü haline geldi. Helikopter, zırhlı araçlar ve hava savunma unsurlarıyla donatıldı. Mevcudu, bazı kaynaklara göre 140 bine ulaştı. Emekli Tümgeneral Rafet Kılıç; gelişmeleri şöyle yorumluyor:

“Konu gündeme getirildiğinden beri bazı kesimlerce büyük bir oyunun bozulmaya çalışıldığı da ifade ediliyor. Elbette ki PKK çok büyük oyunların aparatıdır. Kurulduğu günden beri Suriye, İran, İngiltere, ABD, Fransa başta olmak üzere birçok güç tarafından kendi çıkarlarına uygun olarak kullanılıyor. Ancak T.C. Devleti de bu oyunları bozabilecek güç ve deneyime fazlasıyla sahip. Yeter ki böylesine önemli bir beka meselesi siyasi mülahazalara kurban edilmesin.

Terörle mücadelenin en ön saflarında görev almış, mahiyetinden şehit vermiş emekli bir asker olarak, tüm TSK mensupları gibi terörün bitmesini en fazla isteyecek olanlardan birisi de benimdir. Ancak kan dökülerek, bedel ödenerek öğrenilmiş bir gerçek vardır ki; terörle müzakere olmaz, mücadele olur. Eğer örgütün silah bırakacağı ve barış sağlanacağı söylemleri samimi ise koşulsuz olarak önce silah bırakılmalı, tüm örgüt mensupları yargı önünde hesap vermek üzere teslim olmalı.”

TUSAŞ’a yapılan saldırı terör örgütünün hain yüzünü bir kez daha ortaya koydu, çok farklı dinamiklerin güdümünde hareket ettiğini de gösterdi. Ayrıca PKK’yı da maşa olarak kullanan küresel güçlerin, ülkenin başkentinde, savunma sanayinin en kritik tesislerinden bir tanesine böylesine hain bir saldırı gerçekleştirebildikleri mesajı vermeleri olarak da değerlendirilebilir.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa diliyorum. Bölücü örgütten yeni eylemler bekleniyor. Amaç, devleti baskı altına almak ve çözüm sürecine çekmek. Gelişmeleri izleyelim.