Sevgili okurlarım, burada gerektiği zaman Diyanet’in o ipe sapa gelmez hutbelerinden ve özellikle de bu kuruluşun yıllardır başında olan Ali Erbaş isimli şahıstan söz eder ve hep söylerim...

“Bu şahıs devlet içinde ayrı bir devlet olmuştur. Ona hiç kimse söz geçiremez.”

Daha doğrusu Recep Tayyip’in gölgesine sığındığı için kimse dokunamaz.

Adamın emrinde para bol...

Kendisine emanet edilen paraları istediği gibi harcar, keyfine göre yaşar ve yaşatır.

Bu paralar devletin ve milletindir ama babasının parası gibi harcamayı sürdürür.

★★★

Diyanet’in her cuma günü Türkiye’deki bütün camilerde okunan hutbeleri vardır.

Ali Erbaş isimli bu şahıs tarafından hazırlanan hutbelerde her konuya değinilir ama bir tek kişinin ismi asla geçmez.

Mustafa Kemal Atatürk.

Ulusal bayram günlerine denk gelen cuma hutbelerinde bile durum aynıdır.

Atatürk, bu Ali Erbaş tarafından kara listeye alınmıştır ve o gitmeden bir daha anılması asla söz konusu değildir!

Türkiye camilerinde okunan dünkü 2 Mayıs 2025 tarihli son hutbesinde bu şahıs bakınız neler diyor:

“Nefsi ve nesli ifsat eden (bozan) en büyük günah zinadır. Zinaya yaklaşmayın çünkü o hayasızlıktır. Çok kötü ve çirkin bir yoldur...”

Ve devam ediyor:

“Dolayısıyla kişiyi zinaya götüren söz, tutum ve davranışların tamamı haramdır. Allah’ın insana emanet olarak verdiği bedenin teşhir edilmesi, tesettüre uygun olmayan elbiselerin giyilmesi, bir erkek ve kadının baş başa kalması ya da ev arkadaşlığı adı altında bir arada bulunması haramdır.

Flört, dost hayatı, arkadaşlık, kaçamak, gönül ilişkisi, gençlik hevesi gibi kavramlarla zinayı meşru kılmakla bu büyük günah asla masum gösterilemez ve haramdır.

Sözümün sonu Peygamber efendimizin şu uyarısı olsun. Hiçbir erkek mahremi olmayan bir kadınla yalnız başına kalmasın. Zira yanlarındaki üçüncü kişi şeytandır.”

★★★

İktidarın gölgesine sığınmış olan Ali Erbaş isimli şahıs din işlerini çoktan bir yana bıraktı, çok sevdiği dünya işleriyle ilgileniyor!

Sekiz yıllık görev süresi boyunca toplam 45 ülkeye, tam 120 ayrı ziyarette bulundu ve böylece, yurt dışı gezilerinde 520 bin kilometre yol yaptı. Dünyanın çevresinde

tam 13 tur atmış oldu.

İç ve dış bütün gezilerinde beş yıldızlı otellerde devletin ve milletin parasıyla kaldı.

Buna karşın Başkanlık binasına sadece 11 kilometre mesafede olan Anıtkabir’e bir kez olsun uğramadı.

Evet yanlış okumadınız...Bir kez uğramadı!

Hep diyorum ya, bu şahıs devlet içinde devlet! Karışanı yok.

Makam otoları da ilginç!..

Kapısında Mercedes, Audi, BMW gibi lüks makam araçları var ve onlara biniyor.

★★★

Beyzademize burada bir soru sormak istiyorum...

Zina, Türk Ceza Kanunu’nda suç değil mi?!

Tam olacaktı ki devreye AB girdi ve zina devre dışı bırakıldı.

Ben bu Ali Erbaş’ın yerinde olsam sık sık görüştüğüm ve birlikte dualar ettiğim Recep Tayyip’e bir soru sorarım:

“Sayın cumhurbaşkanım ben burada bağırıp çağırıyorum, milleti zinadan uzaklaştırmaya çalışıyorum ama beni kimse takmıyor. Zina çok yaygın. Bunlar harama giriyor! Peki ama siz bu suçu niçin TCK’ya koydurmuyorsunuz? Avrupa bu konuda nasıl oldu da size geri adım attırdı?”

Valla hoş bir soru olurdu!

Sevgili okurlarım dünkü “Kanal İstanbul Rezaleti” başlıklı yazımda anlatmıştım...

Önce Çevre Bakanı Murat Kurum konuştu:

“Gündemimizde Kanal İstanbul konusu yoktur.”

Ertesi gün bu kez Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu konuştu:

“Bu konuda net bir irademiz var. Kanal İstanbul’u biz kesinlikle yapacağız. Bu konunun tartışılmasını doğru bulmuyoruz ama doğru zamanda inşallah yapacağız...”

Bu tutarsız ve çelişkili açıklamalar sonrasında dünkü yazımda şöyle demiştim:

“Bu nasıl ciddiyetsiz bir iştir? Bu nasıl devlet yönetimidir? İkiniz de aynı hükümette görevlisiniz ama birbirinizden haberiniz yok. Bu durumda hanginize inanmalı!”

★★★

Şimdi başımıza bir süredir yeni bir ‘merkez’ çıktı! İsmi çok iddialı:

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi.

Kalabalık bir kadrosu, başında Fahrettin Altun isimli bir ‘gazeteci’ var.

Görevi medyada yer alan, ancak iktidarın hoşuna gitmeyen bütün haberleri anında yalanlamak.

Dünkü açıklaması özetle şöyle:

“Açıklamaların birbiri ile çeliştiği yönündeki iddialar manipülasyondur. (Saptırmadır.) Kamuoyunu manipüle etmeye yönelik kampanyalara itibar etmeyiniz.”

İki Bakan Bey aynı konuda farklı şeyler söylüyor, bu çelişkiler medyada yer alınca bizim Saray’a bağlı ofis hemen yalanlama yapmaya soyunuyor!

Alın size bir ciddiyetsizlik örneği daha!