Depremli bir günde 23 Nisan Ulusal Egemenlik (Milli Hakimiyet) ve Çocuk Bayramı’nın 105’incisini idrak ettik. İlk defa 1924’te kutlanan bu bayramın adı başlangıçta sadece “Milli Hakimiyet” idi. Atatürk 1927’de bu bayramı çocuklara armağan edince, ismi bugünkü şeklini aldı. “Hakimiyet bilâ kayd-u şart (kayıtsız şartsız) milletindir” sloganı bu bayramla özdeştir. Henüz Atatürk soyadını almamış olan Mustafa Kemal Paşa’nın, bu özdeyişi 23 Nisan 1920’de meclis salonunun duvarına yazdırmasının bir amacı vardı. Bunu aşağıdaki paragrafta anlatacağım. O günden bugüne, köprülerin altından çok sular aktı. Milletin hakimiyeti, demokrasi ve cumhuriyet kavramları tüm dünyada siyasi yaşamın testlerinden geçti ve değişti. Hukuk devleti kavramı öne çıktı. Anlaşıldı ki;  isterse milletin kahir ekseriyeti tarafından seçilerek iktidara gelmiş olsun, bir şahsa veya adı millet meclisi de olsa, bir heyete “kayıtsız şartsız egemenlik” vermek diktatörlük anlamına gelir. Bunu yaklaşık iki yıl önce 18 Mayıs 2023 tarihli Sözcü’de yayınlanan “Mesuliyet bilâ kayd-u şart milletindir” başlıklı yazımda anlatmaya çalışmıştım. Benden önce SBF hocalarından Sayın Mehmet Yazar’ın 20 Nisan 2020’de aynı görüşü savunan bir makale yazmış olduğunu daha sonra öğrendim.

HAKİMİYET MİLLETİNDİR

Devleti Âliyye-i Osmaniyye, adeta bir kolonisi olduğu Almanya pes edince, Birinci Dünya Savaşı’nı yenilmiş olarak bitirir. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalar. Galip devletler Osmanlı devletinden, ordularını terhis etmesini ve silahlarını teslim etmesini ister. Komutanlar buna ayak direr. Mustafa Kemal Paşa “gücünü kısmen soyundan ve kısmen de Halife olarak Allah’tan alan” Padişah’ın verdiği olağanüstü yetki ve İşgal Kuvvetleri’nin onayı ile bunu teminle görevlendirilir. Ancak 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkınca, bu görevi yapmayacağını ilan eder. O an elindeki yetki belgesini iptal etmiş olur. Mücadeleyi sürdürmek için kendine yetki verecek bir güç kaynağı oluşturmak ister. Bu kaynak da millettir. Eğer milletin meşru temsilcisi olursa, kimse ona “sen yetkisizsin” diyemeyecektir. 22 Ekim 1919’da seçim yaptırır. Kendisi Erzurum mebusu olur. Vahdettin halen padişahtır. Meclisi Mebusan başkentte toplanır. İsyancı sayıldığı için Mustafa Kemal İstanbul’a gelemez. Meclis Ankara’ya gelsin ister. 28 Ocak 1920’de Meclis, Mondros’u yok sayan Misak-ı Milli kararını alır. İşgalciler çıldırır. 11 Nisan 1920’de Meclisi Mebusan Padişah tarafından kapatılır. 23 Nisan 1920’de “Hakimiyet Milletindir” ilkesiyle Ankara’da açılır. Mustafa Kemal Paşa Meclis Reisi seçilir. Bu sıfatıyla İstiklal mücadelesini yürütür ve zaferle taçlandırır.

MİLLET DEĞİL VEKİLİ

Hem “hak, hukuk, adalet” üçlemesi yapmak hem de “hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” demek yaman bir çelişkidir. Bu, belli bir süre için seçilmişleri süresiz yetkilendirmedir. Böylesi bir yetkinin ne kadar büyük adaletsizlikler yaratabileceğini bizden iyi kestirebilecek bir toplum olamaz. Millet uzaktan bakınca tek ama yakından bakınca çoktur. İçinde ekonomik çıkarları ve sosyal tercihleri birbirine zıt yüzlerce küme vardır. Bunların mümkün mertebe barış içinde yaşaması için, millet hakimiyetinin, “kayıtlı ve şartlı” (restricted and conditional) olması gerekir. Bunu da değiştirilemez anayasa, uluslararası anlaşmalar ile evrensel hukuk normları belirler.

Son Söz: Dün için doğru olan hâlâ doğru olabilir, ama dün için.