Altın Koza Film Festivali, Lezzet Festivali, Tespih Festivali, Nisan’da Adana’da Sokak Karnavalı gibi birçok etkinliklere ev sahipliği yapan Adana, adeta bir “festivaller kenti” olma unvanını eline aldı gibi.
Her festival öncesi ve sonrasında birçok ağızdan hem eleştiri hem de övgü uyarız.
Kimi festivallere harcanan bütçelerin kaynağını sorar, kimi yapılan festivallerin Adana’da kazandırdıkları ile ilgilenir.
Elbette bir etkinlik yaparken, herkesi memnun etmek mümkün değil.
Hele de bu kentin tamamını ilgilendiren etkinlikse, o zaman çatlak seslerin çıkması son derece doğaldır. Tabi alkışlayanların da aynı oranda ya da daha fazla olması gibi…
Önemli olan bu tür etkinlikleri yaparken, son derece şeffaf olmaya gayret göstermektir.
Geçtiğimiz Eylül ayında Türkiye’de sinema sektörünün dikkatle takip ettiği Altın Koza Film Festivali yapıldı. Festival nedeniyle birçok sanatçı Adana’ya geldi, hayranları ile hasret giderdi.
Festival öncesinde ve sonrasında yine bir yığın tartışmalar oldu. Festivalin en iyi film ödülü “Sanki her şey biraz felaket” adlı yapıma gitti. Umut Subaşı’nın yönetmenliğini üstlendiği film, jüri tarafından çok beğenildi. Sinemanın iki devi Türkan Şoray ile Kadir İnanır, yaşam boyu onur ödülüne layık bulundu.
Bunun hemen ardından lezzet festivali düzenlendi. Adana Valiliği ile Büyükşehir Belediyesi’nin lokomotif olduğu bu festivale birçok kurum ve kuruluş destek verdi. Festival nedeniyle oteller dolup taştı. Yaklaşık bir milyon insanın festival süresince Adana’ya geldiği bildirildi. Düşünün şimdi, üç gün süreyle bir milyon insanı ağırlayan Adana’da, oteller, pansiyonlar, günlük kiraya erilen evler, restoranlar, kafeler, kebapçılar, taksiciler özetle kent ekonomisi taze para ile canlandı.
Hemen ardından tespih festivali geliyor. Türkiye’nin dört bir yanından tespih düşkünü insanlar yine bu festivale koşacaklar. Daha sonra da tüm Türkiye’nin iple çektiği Nisan’da
Adana’da Sokak Karnavalı olacak.
Şimdi bu festivallerle ilgili birçok şey söylenebilir.
Festival için ayrılan bütçeler tartışılabilir. Paranın nerelere harcandığı, Adanalı firmalar varken neden Antalyalı firmaların tercih ettiği sorulabilir. Adana’da o kadar organizasyon şirketi, ajans varken neden İstanbul’daki emekli sinema oyuncuları ile emekli gazetecilerin oluşturduğu bir şirkete iş veriliği sorulabilir. Festival için milyonlarca lirayı gözden çıkaran belediyelerin, odaların hizmet üretmeye gelince kılı kırka yarmasının çok doğru olmadığı tartışılabilir.
Bu örnekleri uzatmak mümkün.
Ama şunu unutmamak gerekir ki; festivaller Adana’ya canlılık kazandırıyor. Var olan eksikler gün yüzüne çıkıyor. Bu kenti yöneten yöneticiler, bu etkinlikler aracılığı ile neye sahip olup olmadığımızı çok daha net gözlemleyebiliyor. Kent ekonomisi hatırı sayılır derecede canlanıyor. Birçok insan bu etkinliklerle evine, çocuğuna ekmek götürüyor.
Bazen bardağın dolu tarafından da bakmak gerek.
Eleştirmek, haklı olduğu sürece çok önemli.
Ancak eleştiri yaparken de bazı gerçekleri göz ardı etmemeliyiz.
Ben Adana’ya yeni gelen Vali Yavuz Selim Köşger başta olmak üzere kent yöneticilerinin sağduyulu olduğunu, amaçlarının Adana’nın tanıtımını en iyi şekilde yapmayı hedeflediklerini biliyorum.
Tek dileğimiz bu tür etkinlikler yapılırken, kamuoyunun beklentilerine de kulak verilmesi, festival bütçelerinin şeffaf olarak açıklanması, kime ne kadar ödeme yapıldığını toplumla paylaşılması, bu tür etkinliklerde mümkün olduğunca Adanalı firmalarla işbirliği yapılmasıdır.