Tiyatro ve sinemanın usta aktörlerinden Levent Üzümcü, aydın bir sanatçı sorumluluğu ile eleştiri hakkını sıklıkla kullanıyor. Bu nedenle başının derde girdiği de alıyor, iktidarın hışmına uğradığı da... Nitekim geçen hafta yine adliyedeydi. Uğradığı baskılara karşın dik duruşunu koruyan ve çizgisinden ödün vermeyen Levent Üzümcü, yaşadıklarını ve fikirlerini SÖZCÜ HaftaSonu’na anlattı. Üç yıl önce Twitter’da yazdığınız bir mesaj nedeni ile ifadeye çağırıldınız. Ne oldu? Sermaye Piyasası Kurulu yazdığım bir tweet ile sansasyon yaratmak suretiyle dolar kurunu artırdığımı iddia ederek savcılığa başvurmuş. İstanbul Mali Şube polisi tarafından arandım, ifadeye çağırıldım. Benim doları artırmak gibi bir etki gücüm olmadığını anlattım. Dolar yatırımcısı bir tiyatrocunun yazdığı ile mi alım satım yapar Allah aşkına? Kaldı ki o mesajımda “Dolar alın veya almayın” dememişim, buram buram yanlış ekonomi politikalarını eleştirmişim. Ben bir vatandaşım. Bu benim devletim. Devlet görevlilerini eleştirmek de en doğal hakkım. Oysa ki, ekonominin bozulmasının en temel nedenlerinden biri yurttaşın Twitter’a eleştirisini yazması değil, adaletin olmamasıdır. Bu ülkede hukukun üstünlüğü tesis edildiği ve adalet geldiği anda dolar hemen ve hızla düşer. ‘SAYISINI UNUTTUM’ Bu, hakkınızdaki kaçıncı soruşturma? Ne bileyim, sayısını unuttum. Sürekli emniyete, adliyelere gidip ifade veriyorum. “Onu niye dedin? Bunu niye dedin? Şöyle derken kimi kast ettin” gibi sorular ile karşılaşıyorum. Beni sürekli buralara çağırıp yıldıracaklarını zannediyorlar ise yanılıyorlar. Anlaşılan hemen her hareketiniz soruşturma kapsamına alınıyor. Türkiye’nin savcılarının, mahkemelerinin uğraşacağı iş mi kalmadı? Suçsuz insanlar siyasi sebepler ile içeride yatarken, suçlular dışarıda elini kolunu sallarken... Bir mafya babası çıkıyor, suç itiraflarında bulunuyor, bir bakan konuşuyor, mafyanın bir siyasetçiyi ayda 10 bin dolar maaşa bağladığını söylüyor, tek bir soruşturma açılmıyor. Vatandaş eleştirel bir tweet attığında ise hemen soruşturma açılıyor.

Bazı şehirlere hiç giremiyorum

Sanat faaliyetlerinizin karşısına engeller çıkarılıyor mu? 2013’ten bu yana TV’de yaşantım yok. Bu sürede, biri yurt dışında olmak üzere üç filmde oynayabildim. Salon bulmakta güçlük çekiyor musunuz? Elbette. Bazı şehirlere hiç giremiyorum. Sahneleri valiliğe, kaymakamlığa, müftülüğe falan vermişler. “Levent Üzümcü buraya gelip sahnede sol yumruğunu kaldırır ise” diyen valiler, belediye başkanları gördüm.

Susmak, çocuklarımızın geleceğini karartmaktır

İktidarı ve sistemi eleştiren sanatçılar başka nasıl baskılara maruz kalıyor? Devletin kurumlarını kullanarak sanatçılar hakkında kara listeler hazırlıyorlar. Listeleri, “Bunlar ile çalışılmayacak” diye yapımcılara ve kanal patronlarına veriyorlar. Açlıktan ölmemizi ya da parasız kalarak susmamızı ve suskun kalırsak yeniden para kazanmamızı sağlamaya çalışıyorlar. Siz susmamayı tercih ettiniz... Çocuklarım benim yaşadığım gibi kötü günler yaşasın istemiyorum. Ama gün geçtikçe görüyorum ki, onlar da büyüdükçe kötü günler yaşar hale geliyorlar. Buna çok üzülüyorum. Meslektaşlarımın birçoğuna bir türlü anlatamadım; susmak, çocuklarımızın geleceğini karartmak demektir. Öyle bir hale gelindi ki, konuşmayana iş var, konuşana iş yok. Hoş geldin otosansür. Eleştirdiğiniz meslektaşlarınız bu tutumunuz nedeni ile rahatsızlık duyuyor mu? Bazı arkadaşlar çok yadırgadılar beni. Halbuki ben çiçeği, böceği, doğayı seviyorum, insan haklarının, onurun, vicdanın yanındayım diyorum, insan olmaya çalışıyorum. Yandaş televizyonlarda boy gösterenler, “Ben toplumsal meselelere karışmıyorum çünkü benim her siyasi kesimden seyircim var” bahanesine sığınmaya çalışıyor. Arkadaş, bu siyasi görüş meselesi değil ki, çocuğunun geleceği karartılıyor. Pandemi nedeni ile sanat alanlarının kapalı kalmasını nasıl yorumluyorsunuz? Sanat aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür insan ister. Bu iktidar da bundan hoşlanmıyor. Onlar için sanat bir hayati gereklilik değil.