Yaklaşık kırk yıl önceydi. Türk Tiyatrosu’nun büyük üstadı Müjdat Gezen, 1981 yılından itibaren öğretmenlik yaptığı İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı koridorlarında dalgın ve stresli bir genci fark etti. “Neyin var delikanlı” diye sordu. “Harç parası çıkışmadığı için sınava giremiyorum hocam” cevabını aldı. Çıkardı cebinden sınav parasını, delikanlıya verdi. Yüreğini sızlatan bu olay hafızasına mıh gibi çakıldı Müjdat Gezen’in. “Bir gün” dedi, “Bir sanat okulu kuracağım ve yetenekli gençleri ücretsiz okutacağım.” Ve varını yoğunu ortaya koyarak, sanattan aldığını sanata vererek sözünü tuttu. 1991 yılında, Kadıköy Ziverbey’de satın aldığı tarihi köşkte, tarihe altın harflerle geçecek Müjdat Gezen Sanat Merkezi MSM’yi kurdu. Tiyatro oyunculuğu eğitiminin yanı sıra, yazarlık, müzik, televizyon bölümleri de oluşturdu. MSM TARİHE GEÇTİ Hayatı boyunca para biriktirmek yerine insan biriktiren Müjdat Gezen’in hümanist idealine dostları da ortak oldu. Hocalar arasında kimler yoktu ki… Savaş Dinçel, Mustafa Alabora, Aliye Uzunatağan, Kemal Sunal, Toron Karacaoğlu, Cevat Çapan, Ali Özgentürk, Kandemir Konduk, Cenk Koray, Macit Koper, Seçkin Selvi, Çetin Etili, Göksel Kortay, Engin Cezzar, Ali Nesin, Oğuz Aral, Haldun Dormen ve daha niceleri… Onlar da ücret almadan gönüllü olarak eğitim verdi. Çünkü bu bir sevgi okuluydu.
Usta sanatçı Müjdat Gezen, “Beni hayatımda en mutlu eden olayların birincisi MSM’yi açtığım gündür” dedi. Arkadaşımız Gökmen Ulu’ya vasiyetini açıkladı: Öldüğümde okulumun bahçesine gömülmek isterim.
Türlü çeşitli güçlüklerle karşılaştı. Kimi gün maddi kaynak sağlamakta zorlandı, kimi gün okulu kapatmak ve hatta yakmak isteyenler oldu. “Bana mısın” demedi, asla vazgeçmedi ve aydınlanma yuvası nice gence ışık saçtı. Dünyada emsali olmayan MSM bir yıldız fabrikasına dönüştü. Sevinç Erbulak’tan Ahmet Saraçoğlu’na, Gonca Vuslateri’den Kıvanç Tiner’e, Petek Güney’den Rıza Sönmez’e, Özlem Türkad’tan Cem Cücenoğlu’na, Serdar Orçin’den, Derya Karadaş’a, Barış Dinçel’den Ahu Türkpençe’ye, Mustafa Üstündağ’dan Şeyla Halis’e, Onur Ay’dan Ceren Erginsoy’a kadar nice sanatçının yıldız ışığı MSM’de parıldadı. Öğrencileri, mezun oldukları okulu ve başöğretmenleri Müjdat Gezen’i, yönetmenliğini Gökmen Ulu’nun yaptığı belgeselde anlattı. Günay Karacaoğlu: Ben önce Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı sınavına girmiştim. Fakat, Cihan Ünal, benim gözümde bir problem gördüğü için jüri kararı ile alınmadığımı söyledi. MSM sınavına girdim. Parçalarımı oynadıktan sonra, “Hocam, benim gözümde bir sorun var, öbür okula o yüzden alınmadım, baştan söyleyeyim de sıkıntı olmasın sonra” dedim. Müjdat Hoca, “Kızım” dedi, “Biz, oyuncunun gözüne, yüzüne, kaşına, boyuna posuna bakmıyoruz. Biz oyuncunun yüreğine bakıyoruz” dedi. MSM’de öğrendiklerim her zaman kulağımda rehber, ayaklarımda iz oldu. Hafızama kazınan ve mihenk taşı olan cümlesi şudur: İyi insandan, iyi oyuncu olur. MSM kardeşliği dediğimiz bir kültürümüz vardır. Sloganımız; aynı köşkün çocuklarıyız. ÜSLUP VE AHLAK ÖĞRETTİLER Alper Kul: Ailem tiyatrocu olmama hiç sıcak bakmıyordu. MSM sınavına gizli gizli girdim. Orada yeni bir hayata başladım. Müjdat Gezen ve Savaş Dinçel bana soluk verdiler. Normalde ulaşmamın imkansız olduğu çok değerli hocalardan eğitim aldım, hem de bilabedel. Bizi aldılar sokaktan, yol yordam öğrettiler, üslup ve ahlak öğrettiler, hepimizi bir yerlere getirdiler. Her ders duyduğum cümlelerdir: Ahlaklı olun, seyirciniz velinimetiniz, saygıda kusur etmeyin, mesleğinize karşı sorumluluklarınızı yerine getirin. Geleneksel Türk Tiyatrosu hocamız Müjdat Gezen’den öğrendiklerim sayesinde para kazanıyorum. Tasarımcısı olduğum Güldür Güldür projesini Müjdat Gezen’in ders notlarından kolaj yaparak oluşturdum. Benim kahramanımdır. YOKSUL AMA MUTLU ÇOCUKLARDIK Ezgi Mola: Aile çevremdeki herkes benden, ben de hayattan çok umutsuzdum. MSM’nin sımsıcak yuvası beni hayata döndürdü. Hocalarımızın birbirleri ile şakalaşmaları, dinlemeye doyamadığımız anıları, yüzlerinden eksik olmayan tebessüm ve şefkati şahaneydi. Bir aile ortamıydı. Bir gün meddahlık dersi oynadığımda sınıfta herkes bana gülünce bozuldum, “Oynamıyorum hocam. Herkes bana gülüyor” dedim. Müjdat Hoca “Daha ne istiyorsun” dedi. Öğrencilerin kendine has olma özelliğini önemser. Yoksul ama mutlu çocuklardık. Yemeğimiz önümüze gelirdi, İstanbul dışından gelenlere kalacak yer bulunurdu. Muhteşem ilkeleri olan bir okuldur. Bunu ancak laik, demokrat, Atatürkçü bir kişi yapabilir diye düşünürüm. Müjdat Hoca’nın hakkını hiçbir şekilde ödeyemem. ZIPLAMA TAHTASI OLDU Çağlar Çorumlu: Elimde Eskişehir Üniversitesi Turizm ve Otelcilik diplomam vardı. Ama isteğim oyuncu olmaktı. 23 yaşında bavulumu aldım, Türk filmlerindeki gibi, İstanbul’a, ablamın yanına geldim. Ne yapacağımı bilmez bir halde… MSM’ye gittim, Aktör Stüdyo kurslarına başladım. Özgüven kazandığım, hayatımı değiştiren bir zıplama tahtası oldu. Okul çok sağlam temeller üzerine kurulu. Konservatif eğitimin yanında, belki de dışında, alternatif bir müfredatı var. Daha gelenekselci, daha bize yakın. Türk Tiyatrosu için çok iyi oyuncular ve fikirler üretiyor. Müjdat Hoca bilgi saklamaz. Bilgiyi sadece öğrencileri ile değil, meslektaşları ve başka konservatuvarlar ile de paylaşır. Bu çok değerli bir nitelik. Müjdat Gezen Sanat Merkezi bu memlekete yapılan en büyük hizmetlerden biridir. ZEKİCİ TAKLİDİNİ YAPARSAN BAYILIR Şevket Çoruh: Okulumuz; doğal, özgür, özgün, soru soran, ömür boyu sürekli eğitim ilkelerinin üzerine kuruludur. En başta iyi insan olmamız önemsenir. Müjdat Hoca’nın “İlke” şiiri bize verdiği derslerin en büyüğüdür. Dünyanın en şeker, en şakacı insanıdır. Bizim okulda Müjdat Hoca’nın taklidi yapılır, acayip mutlu olur, zekice taklidini yapsan bayılır. Kendi ile barışıktır. Bize kazandırdığı duyguların başında vefa duygusu var. Onu bize çok yumuşak ve insani biçimde öğretti. Bir dağcı kılavuzu gibidir. Müjdat Hoca’nın arkadaşlarının da fedakarlığı çok büyüktür. Muhteşem hocalardan otuzdan fazla ders aldık. Eskrim, dans, dramaturji, mitoloji, sanat tarihi… Bir bombardıman içinde. MSM kocaman bir aile. MÜJDAT HOCA ÖZGÜR BIRAKIR Şebnem Bozoklu: MSM hocaları sınav yapmayı çok iyi bilir. Çok aşamalıdır sınav. Dram oynarsınız, komedi oynarsınız, şiir okursunuz, sonra şan sınavına girersiniz, dans sınavına girersiniz, doğaçlama sınavına girersiniz… Adildir. Müjdat Hoca’nın Geleneksel Türk Tiyatrosu’nu yaşatmasından, bu coğrafyanın hikaye anlatma biçimlerinden yola çıkarak, gelenekselden çağdaşa doğru ilerlemesinden çok etkilendim. Özgür bırakır. “Şuradan oyna evladım, böyle düşün çocuğum”dan çok size kaynakları verir, kendi yolunu bul ister. Sadece sanata dair değil, hayata dair de çok şey öğretti bize. Herkesin yolunun dışında da başka şeyler, başka güzellikler, başka incelikler bulunabileceğine dair bir model olmuştur. BU OKULDA OKUMAK BİR HAYALİN İÇİNDE OLMAK GİBİDİR İlker Ayrık: Çocukların süper kahramanları olur. Kimisi Batman’cidir, kimisi Süperman’cidir. Ben Müjdat’çıyım. Eğer ki bir tişört yaptıracak olsaydım burada böyle bir “M” harfi olan tişört yaptırırdım. Ben evlenmeye karar verdiğimde Müjdat Hoca’yı aradım, “Hocam; bedava okuttun, yedirdin, içirdin, felsefede ‘bana balık verme, balık tutmayı öğret’ var ya, onu da yaptın ama görevin bitmedi. Çünkü kız isteyeceğiz, babam rahmetli, gelip kızı istemen lazım” dedim. Kız isteme merasimine giderken, “Hocam, çok heyecanlıyım, sanki hayatımda yeni bir perde açılıyor” deyince, birden döndü, “Aaa? İlker, perde kapanıyor” dedi. Mezun olduktan sonra hocalığı, babalığı devam eder. Bu okulda okumak bir hayalin içinde olmak gibidir. MSM okul kılıklı bir dünyadır. ÖĞRETTİKLERİ HEP KULAĞIMA KÜPEDİR  Dolunay Soysert: Sanatçı olmak bütünlük içerir. O yolculuk sadece tiyatro üzerine değil, sizin donanımlı bir sanatçı olmanız için hedeflenmiş büyük programdı. Müjdat Hoca, “Sanatçının bir duruşu olmalı” demiştir ve bize de bunu kazandırmıştır. Bize özel çocuklar olduğumuz hissettirildi, özel yetiştirileceğimiz söylendi ve o yapıldı. Müjdat Hoca öğrencilerinin önüne doneleri koyar, siz seçimler yapmaya başlayıp oluşurken kaymalar olursa onları da düzeltir ama sizin kendi duruşunuzu ellemez. Özellikle Türk Tiyatrosu’nda çok başarılı oyuncuların çoğunun MSM mezunu olduğunu görürsünüz. Bazen bir şey ile karşılaşırsınız, “Aaa? Bunu Müjdat hoca bize yirmi yıl önce anlatmıştı” dersiniz. Bu çok yaşanır. Öğrettikleri hep kulağıma küpedir.