Sıfır Bir'in son sezonundayız. 6 sezon nasıl geçti? Kadri Beran Taşkın: Bir hayal olarak başladı. Sektörün farklı alanlarında çalıştık. Savaş, ben, Cihangir... Çok yıprandık bu hayalin peşinden koşarken, yaklaşık 4 yıl kadar önce, "Tamam, yapıyoruz" dedik. Bize inanan insanlar da vardı. 15 kişilik bir ekiple, 7 günde birinci bölümü çektik. Biraz riskli bir iş yapıyoruz. Anlattığımız içerik dolayısıyla televizyonlarda yapılanlardan çok farklı. Orada yer alması imkansız. Nasıl karşılanacağını bilemiyorduk. İnsanlar sağ olsunlar benimsediler. Biz de bunu devam ettirebileceğimize karar verdik. İlk 2 sezonu YouTube'da yayınladık. İlk sezonu amatör kameralarla çektik. İkinci sezon İstanbul'dan teknik bir ekip geldi. Ekibimiz büyüdü. Ses, ışık gibi imkanlarımız arttı. Bizim için öncelik işi sürdürebilmekti. İlk bölüm 15 dakikalık bir bölümdü. Sıfır Bir'in kaderini belirleyen bölümdü. O bölümden sonra neler yaşadınız? K. B. T.: Çektik, 2 aya yakın montajı sürdü. Bizim de neye benzeyeceğine dair fikrimiz yoktu. Sadece güzel sahneler çektiğimizi biliyorduk. Onun dışında bir şey yoktu. Sonra bölüm geldi, izledik, izlettik. Sonra devam edeceğine, bu işe para yatırabileceğimize ikna olduk. Sonuçta her saati para yazan bir iş...
Kadri Beran Taşkın (solda) ve Savaş Satış, Kayıt Dışı'na konuk oldu.
Sonrasında? K. B. T.: Sonrasında bize bazı kanallardan, yapımcılardan teklifler geldi. Biraz bekleyelim dedik. Ondan sonra BluTV ile görüşmelerimiz başladı. Baktık ki, kafa olarak da yakınız. Bize özgür bir alan da sağladılar. Bizim için paradan ziyade özgür bir alan olması önemliydi. Oyunculuk açısından nasıl bir serüvendi sizin için? Savaş Satış: Oyunculuk en son yaptığımız işti. Beran'ın da dediği gibi, sektörün başka yerlerinde, başka şehirlerde bu işleri kovalıyorduk. Beran da Adana'da koşturuyordu. Sonrasında böyle bir iş yapalım ve hepimizi bir yerlere getirsin mottosundaydık. İzlensin diyorduk. Piyasada farklı karşılanıyorsun. Belli bir sistem var. Belli endüstriyel bir oyunculuk algısı var. Gidiyorsun oyunculuk kurslarına yazılıyorsun. Diyorlar ki, önce para harca... Zaten garibansın. Onu öğren, bunu öğren diyorlar. Piyasa işlerine oyuncu yetiştiriyorlar. Ben burada birkaç kursa da gittim. Buradaki mantık şöyle: Sette problem çıkarmayan oyuncu... Abi ne alaka? Tamam kişisel problem çıkarmasın ama oyuna dair, rejisel anlamda bir şey katabiliyorsa, bu işin çeşitliliğini arttırır. Buradan artık bıktıktan sonra döndük bunu yaptık. Oyunculuk, çok sonradan, bu bizim işimiz dediğimiz, 5'inci sezondan sonra oldu. Ondan önce her şeyi yapıyorduk. Bir gemi inşa ettik, o gemiyle ilk önce körfeze açıldık, sonra açık denizlere, sonra okyanusa doğru gitme hedefimiz var. Burada oyuncu, prodüksiyon ayrımı olmadı. Belki de bundan sonra size gelip, "Bize ders verir misiniz?" diye soracaklar... S. S.: Bir bilgimiz varsa biz zaten herkesle paylaşan insanlarız. Nasıl bir final bekliyor izleyicileri? S. S.: Ben söylersem bana kızıyorlar "Spoiler verdin" diye. K. B. T.: Ben de spoiler vermeden şöyle söyleyeyim, biz zaten bu işi her seferinde daha üstüne koyarak yapma iddiasıyla yola çıkan bir ekiptik. Finalimiz de buna yakışır bir final olacak. Senaristin kim olduğunu finalden sonra öğrenebilecek miyiz? K. B. T.: Bir senaryo ekibimiz var. Bunlar kendilerini diziden sonra değil de, daha ileride anlatmak isterlerse, anlatacaklar. Şu an öyle bir plan yok ortada. Hayatınızda neleri değiştirdi Sıfır Bir? Finalden sonra nerelerde göreceğiz sizi? S. S.: Büyük bir oluşum çıktı bu işin serüveninin sonunda. Ayrılanlar oldu, kalanlar oldu. Şu anda kendi içimizde büyük bir yapım haline geldik. Bir yapım şirketimiz var. Söylemesi ayıptır, Adana'nın Karahisarlı ilçesinde bir film platosu kurduk. Dizideki cezaevleri kendi inşa ettiğimiz cezaevleri... Bir cast ajansımız var. Adana menşeili mi? S. S.: Hepsi Adana menşeili. Adana firması. Yerelden çıktık, oradan da ayrılmıyoruz. Dolayısıyla başka işler yapacağız. Hâlâ bir kemik kadromuz var ve yola devam ediyoruz. Zaten bu sistemde de, çıkıp, "Buraya kadar geldim, gideyim de şurada da iş yapayım" demek çok mantıklı değil zaten. Duruş olarak, çıkış olarak protest bir yapı... Protest olmak için yaptığımız bir iş değil ama neticede bilinen, kabul görmüş, endüstriyel medya sektöründen farklı bir şekilde gittik karşı tarlaya gökdelen diktik. K. B. T.: Başladığımız şeyi götürebildiğimiz kadar götürmekten yanayız. Meksika Başkonsolosu, Narcos: Mexico'nun Meksika turizmine olumlu etkisinden bahsetmişti. Sıfır Bir'in Adana'ya turizm açısından nasıl bir etkisi oldu? Hürriyet Mahallesi'ni nasıl etkiledi mesela? K. B. T.: Oralar önceden girilmesi tehlikeli yerlerdi. Şimdi İstanbul'dan Adana'ya geliyorum. Taksiye biniyorum. Taksici bana diyor ki, "İstanbul'dan gelenler, Hürriyet Mahallesi'nden geçmek istiyorlar". Çekim yaptığımız yerlerde fotoğraf çektirmeye geliyorlar. S. S.: Mahallenin insanları anlatıyor: "Balkonda oturuyoruz, biri çiğdem çiğdem diyor. Çiğdem ne? Bir çıkıyoruz İzmir'den gelmişler. Dizinin çekildiği yerleri geziyorlar." Mahalledeki kültürel etkileşim arttı. Suç oranı da dizi süresi boyunca bir azaldı. Adana genelinde bir azalma gösterdi. Mahalle için güzel oldu. K. B. T.: Meksika ile ilgili kısmı da öyle. Biz Meksika'da uyuşturucu kartellerinin olduğunu, bunların çok acımasız olduğunu, her yıl bir sürü insanın bu yolda öldüğünü biliyorduk. Narcos, bunu hikaye haline dönüştürüp bilinmeyen taraflarını anlatmaya başlayınca, insanların da o algısı değişmeye başladı. Bizim için de aynısı geçerli. Adana her zaman Adana'ydı. Suç oranı en yüksek şehirdi. Böyle şeylerin olduğunu biliyorduk. Biz sadece dedik ki, "Gelin 3'üncü sayfa haberlerinde izlediğiniz şeyleri, bir de gelin buradan izleyin." S. S.: Adana'nın tarla ağalarını falan geçin de, gelin şehrin en büyük sorunsalını izletelim dedik. Bir de insanlar bize "Adana'yı yanlış tanıtıyorsun" diyorlar. Adana'yı tanıtıyor gibi bir misyonumuz yok. Bu dünyayı çekiyoruz ve bu dünyanın kurallarını anlatıyoruz. K. B. T.: İstanbul'da yaşasak, İstanbul'un sorunlarını anlatacaktık. Almanya'da yaşasak, oradaki göçmen mahallelerini anlatacaktık belki... Dizide sert karakterleri canlandırıyorsunuz. Gerçek hayatta da öyle misiniz? S. S.: Değiliz, birbirimize minnoş bile diyoruz (Gülüyor). Bu algıyla alakalı bir şey. YouTube'dan yayına girdiğimiz için, en büyük sorunumuz ilk sezonda, "Bu adamlar gerçek mafyalar, çeteler. Kameraman çocuklar bulmuşlar, haydi gelin bizi çekin demişler" gibi bir algı vardı. Bu kırıldı. BluTV'ye geçtik... Ne kadar olursa olsun, bizi ilk kez gördüklerinde, "Bunlar korkunç adamlar" diyorlar. Bir de rolünü benimseyen oyuncu klişesi vardır... K. B. T.: Bu bir öğrenme süreci aynı zamanda. Biz bu işi yaparken de bir şeyler öğreniyoruz. Kendimizin farklı taraflarını görüyoruz. Bunun bizi değiştirmesi çok normal. Ama Savaş, üniversite mezunu bir insan, üniversite eğitimi almış bir insan. Ben üniversite okudum, sinema eğitimi aldım. Biz sadece anlatıyoruz. Anlatırken de çok fazla içinde olduğumuz için birtakım değerleri, fikirleri, doğru olanları benimsiyoruz. S. S.: Seyircinin sende beklediği ile sokakta karşılaştığı arasında bir çatışma yaşanıyor. Bu algı da aslında başarınıza delalet gibi... S. S.: Bu da bir göstergedir. Güzel, seyirci gerçek zannediyor. İlk başta çete, mafya diyorlardı. Yeri geliyor kız arkadaşlarımız oluyor. Yakın çevresindeki arkadaşları uyarıyorlardı, "Bu adamlara dikkat et, bunlar tehlikeliler" diye. Halbuki sinemaya, bu işe üretim yapan insanlarız. K. B. T.: Bataklıkta çiçek açtırdık aslında. O mahallenin çocukları belki yarın, birgün suça bulaşma ihtimalleri çok yüksekken, bizim sayemizde farklı bir yol olduğunu görüyorlar. Bizim gibi insanlarla tanışıyorlar. İstanbul'dan gelen insanlarla tanışıyorlar. Bence o insanların hayatlarına dokunuyoruz. S. S.: Birçoğu bu işe girmeyi planlıyor. Benim çocukluğumu oynayan Savaş mesela... En son Ramazan vesilesiyle mahallede denk geldik, annesi bile, "Bu çocuğu nasıl oynattıracağız?" diyor. Çocuklar devamlı kameranın, İstanbul'dan gelen marjinal tiplerin arasında dolanıyor. Biz bir de hepsine bir görev veriyoruz. "Haydi suyu dağıt, haydi yemek yiyoruz" gibi... Kolektif, komün yapıyı vermeye çalışıyoruz. Cihangir Ceyhan ve Özgür Meriç'in ayrılığına dair çok spekülasyonlar oldu. Nedir işin doğrusu? K. B. T.: Bu bir yol. İlerledikçe bazı arkadaşlarımız farklı yola gitmek istedi. Biz bu yoldan gittik, onlar o yoldan gittiler. Beh şahsen gururla izliyorum şu an Cihangir'i (Şu anda Çukur'da rol alıyor). İyi ki o dünyaya bizden birisi gitti ve bence çok güzel temsil ediyor bizi orada. İleride o dünyadan sizin dünyanıza doğru transfer olacak gibi de bir durum var... S. S.: Biz onu kabul etmiyoruz. Oldu mu öyle teklifler? S. S.: 3'üncü bölümden itibaren... Az çok piyasadan arkadaşlarımız olduğu için... "Filan insan var, bilmem ne dizisinin başrolü, şuradan gelsin" dediler. Her defasında da "Hayır, almıyoruz" gibi bir küstahlık da yapmadık. Oturuyoruz, konuşuyoruz. Bu adam gelmek istiyor tamam da, ama olmaz. Çok bilinen bir Adanalı bir karakter bile gelsin dediklerinde ki, söylendi öyle bir şey, hikaye gereği tokat yer gider, bu da ona olmaz dedik. Onun da bir imajı var. Bizi biraz bozan şeyler. Beran'a bu konuda katılıyorum. Dayatılan jönlerdense, bizim içimizden çıkan bir kardeşimizin böyle temsil etmesi bizi mutlu eder. En essahlı o oynuyor. Sette bir sürü anı biriktirmişsinizdir. Okurlarımız için komik birkaç anı dinleyebilir miyiz sizden? K. B. T.: Birinci sezonun, ikinci bölümünde bir sahne çekiyorduk. Daha insanlar orada dizi çekildiğini de bilmiyorlar, orada çok işlek bir yol var. Dolmuşlar, arabalar oradan geçiyorlar. Biz de orada Cabbar'ın vurulma sahnesini çekeceğiz. Tekrar, tekrar çekiyoruz, dolayısıyla oradaki trafiği kesmemiz gerekiyor. Bir tane adam gelirken silah sıkıldığını gördü, gerçekten çatışma olduğunu zannedip geri dönüp kaçtı (Gülüyor). S. S.: Biri karısını motordan indirip kendisi kaçtı, karısı kaldı. Ama gerçekçi. Benim için en komiği gelin Hülya'nın öldüğü düğün çatışmasıydı. En uzun süreli çekimimizdi. İkinci sezon finaliydi. Sabah 6'ydı, -4 derece... Beş araba adam var. Plan plan çekiyor hocalar. Düşman tarafının sahneleri çekerken, biz arabaya geçtik, klimayı açtık, içeride uyuyoruz. Gün yeni ağırırken, bizi fluda görmek istediler. Milleti uyandırdık. Ben de uykum serseri kalktım. Gelinliği de sanat yönetmeni giymiş. Gelin gidelim 7-8 saat olmuştu. Biz de öylesine oynuyoruz. Bir anda ateş edin dediler. Ben silahımı almadan çıkmışım arabadan. Arabanın arkasına geçtim, eğiliyorum, kalkıyorum, elimde silah yokken ateş ediyorum. Nesih abinin gençlerinden bir çocuk, "Abi napıyorsun" dedi? "Ne yapıyorum?" dedim. "Abi elinde silah yok" dedi. Ha s...! (Gülüşmeler) Bu benim için komik bir andı.
Ünlü rapçi Gazapizm de diziye konuk olmuştu.
Bugüne kadar dizide kaç kişinin öldüğünü saydınız mı? K. B. T.: İlk sezonda sayıyorduk ama sonra sayamadık. S. S.: Ben bile kaç kişiyi öldürdüğümü sayamadım. Bundan sonraki planlar nedir? K. B. T.: Sıfır Bir benzeri projeler yapmaya devam edeceğiz. O dünyadaki dinamikleri anlatan başka hikayeler var. Sıfır Bir'i sinema filmine dönüştüreceğiz. Yazım aşamasındayız. Daha iyisini yapmak için her zaman çalışıyoruz. S. S.: Bizi çok içselleştirmişler, aileden biri olarak gördükleri için, gidiyoruz dediğimizde pislik yapıyorlar, saldırıyorlar, küfrediyorlar. Kendilerini bozabiliyorlar. Ekip olarak sıfırdan gelmiş insanlarız, anlatacağımız çok hikaye var. Sıfır Bir zamanla hikaye anlatmamızın önünü keser bir hal aldı. En büyük sorumluluğumuz şu an, Sıfır Bir'i sinema filmi yapmak. Vizyon tarihi olarak ne zamanı düşünüyorsunuz? K. B. T.: Yazın sonlarına doğru çekmeye başlamış olacağız. Kamera: Kubilay ALTUĞ Kurgu: Korhan TOPUOĞLU