“İsrail, İran’ın füze saldırısından sonra nasıl bir karşılık verecek?”
Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) ne için başlatıldığını ve nihai hedefinin hangi ülke veya ülkeler olduğunu bilenler için bu soruyu cevaplandırmak hiç de zor değil.
Zaten İsrail Başbakanı Netenyahu “İsrail’e saldırana biz de saldırırız!..” diyerek yakın gelecekte neler yaşanacağının ilan etmiş durumda!..
Netenyahu ayrıca “İran halkını özgürlüğüne kavuşturacağız” diyor.
★★★
Peki bunu nasıl yapacak?
Bağımsız uzmanlara göre; BOP’taki büyük ortağı ABD’nin de desteğini alarak İran’ın stratejik noktalarına; örneğin enerji santrallerine, petrol rafinerilerine, limanlarına, askeri üslerine ve altyapısına füzeler yağdıracak. Böylece ülkenin tüm gücünü çökertecek. Zaten ambargo nedeniyle ekonomisi zor durumda olan ve toplumsal huzursuzluk yaşayan İran’ı içinden çıkılmaz bir darboğaza sürükleyecek. Son darbe olarak İran halkının rejimi devirmesi için uğraşacak.
Burada sorulması gereken kritik soru; “Madem S-400’ler güçlü bir hava savunma sistemi, o halde İran, bugüne kadar İsrail’in mukadder füze saldırılarına karşı koymak için neden Rusya’dan yeterli sayıda S-400 almadı?”dır.
★★★
Türkiye’yi bekleyen tehlikeye gelince...
Görünen o ki; ABD, Fırat’ın doğusunda YPG/PYD/PKK’dan oluşan garnizon devleti giderek daha çok silahla donatacak ve eğitim vermeyi sürdürecek.
Yakın hedef; Mezopotamya’nın gerek petrol, gerekse su kaynakları bakımından en zengin topraklarında her geçen gün biraz daha büyüyen bu garnizon devleti Kuzey Irak’taki özerk Kürt bölgesiyle birleştirmek...
★★★
ABD ve İsrail’in Suriye’de başlattıkları iç savaşın ilk gününden beri söylediğimiz bir tespiti bir kez daha dile getirmekte yarar görüyorum: İsrail’in güvenliği ve gelecekte “Siyonist İttifak” adına vekalet savaşı yapması için kurulmakta olan bu garnizon devlet, Türkiye’miz için de bir beka tehdidi oluşturuyor.
Bu tehlikeyi bertaraf edebilmenin yolu öncelikle Beşar Esad rejimi ile işbirliğinden geçiyor.
Ayrıca iç cephenin her zamandan daha fazla güçlendirilmesi, bunu sağlamak için kutuplaştırma siyasetinden vazgeçilmesi, sığınmacıların süratle ülkelerine gönderilmeleri ve iktidarın, Türk Silahlı Kuvvetleri’yle uğraşmak yerine, ordunun moral ve motivasyonunu en üst düzeyde tutacak yaklaşımlar sergilemesi gerekiyor.
★★★
Bu satırları yazarken Suriye Krizi’nin patlak verdiği ilk günlerde Büyük Ortadoğu Projesi’ne eş başkanlık yapanların dillerinden düşürmediği şu sözleri anımsadım:
* Artık Orta Doğu’da oyun kurucu biz olacağız!..
* Ecdat yadigarı bu topraklarda Osmanlı’yı ihya ve inşa edeceğiz!..
* Dört saatte Şam’da olacağız!..
* Emeviye Camisi’nde namaz kılacağız!..
★★★
Oysa Büyük Atatürk ne güzel söylemiş:
“Emperyalist devletler aynı derecede şiddetle Türk’ün de Arap’ın da Irak’ın da Anadolu’nun da Suriye’nin de düşmanlarıdır. (...) Şu halde Anadolu’nun, Irak’ın, Suriye’nin hayatı ve menfaatleri pek sıkı bir tarzda birleşmiş bulunuyor. Demek oluyor ki Türklerle Iraklılar ve Suriyeliler arasında sıkı bir dostluk ve uyum siyaseti gerekir...” (Hakimiyet-i Milliye, 26 Temmuz 1920)