İnsanlar tek başına değil, başkalarıyla ilişki içinde olduğunda kendilerini daha iyi fark eder.

Birey, diğerleriyle ilişki ve temas halinde olduğunda daha iyi anlaşılır.

Temas ve paylaşımın artması kişide sorumluluk alma dürtüsünü harekete geçirir.

Sorumluluk alan kişi yaşadığı sorunlarla daha kolay yüzleşir.

Bir insan kendi sorunlarının başkalarınınkinden çok da farklı olmadığını görürse yalnızlık duygusu azalır.

Mesela...

Güvensizlik hissi yaşam kalitenizi etkiler hale geldiyse. Evinize, iş yerinize icra gelmesinden, kirayı, faturaları ödeyememekten, rezil olmaktan endişe duyuyorsanız. Hastalanıp aylarca ameliyat sırası beklemekten korkuyorsanız. Akıldan çıkmayan deprem görüntülerine takılıp, evinizin yıkılacağını hayal ediyorsanız. Rutin işler sırasında yüksek sesle hesap kitap yapıyorsanız. Kendinize ‘ocağı, kombiyi, ışıkları, musluğu kapattım mı’ diye sorar hale geldiyseniz, benzer şikayetleri olan bireyler arasında bulunup iletişim kurmanızın iyileştirici yanları vardır!

Bir nevi grup terapisi yani...

Grup terapisi, aynı ya da farklı yaştan, cinsiyetten ve kültürden kişilerle iletişim kurmanıza yardımcı olup, ‘bu sorun sadece bende var’ diyenler için bire birmiş.

Nehirdeki büyük suyun yönünü değiştirmek için büyük barajlar yapmak yerine, küçük barajlarla da  suyun yönü değiştirilebilirmiş!

Amerikan yapımı filmlerde sık sık görüyoruz... Halka şeklinde oturuyor insanlar, adım Tom ben de bir şiddet mağduruyum falan diye başlıyorlar dertleri paylaşmaya.

Grup terapisi haftada bir ve her seansı genellikle 90 dakika oluyormuş. Bir klinikteki seansa katılmaya kalk kim bilir kaç bin liradır şimdi.

Fakat şahane memleketin şanslı yurttaşlarıyız. Bize grup terapisi her Allah’ın günü bedava!

Nasıl mı?

İstanbul’un Anadolu yakasında oturuyorsanız saat en geç 05:00’te uyanıp hızlıca hazırlanıyorsunuz. Sonra biniyorsunuz Marmaray’a Söğütlüçeşme’de inip atlıyorsunuz Metrobüs’e... 1.5 saatte Beylikdüzü’ndesiniz. Hızlı bir yürüyüşle 10 dakika sonra görürsünüz alacakaranlıkta uzamış kuyruğu.

Kuyruğun sonuna geçtiniz mi tamamdır... Başladı 3-5 saat sürecek bedava grup terapiniz!

Bakın çevrenize... Kasaba gidip ‘yarım kilo kuşbaşı tart, ver şuradan 8 kalem pirzola, bir kilo kıyma fakat yağsız tarafından olsun haaa’ demeyeli yıllar oldu diye düşünen bir tek siz değilsiniz artık.

Hemen önünüzde duran torununuz yaştaki genç kızla, onunla sohbet eden ninesi yaşındaki teyze ve soluk soluğa arkanızdan ‘günaydınlar’ diyerek sabahın köründe kıravat ceketle kuyruğa giren beyefendiyle terapidesiniz işte!

***

Grup terapisinin psikolojideki önemini incelerken aydınlanma yaşadım adeta...

Hastanelerdeki, ucuz ekmek, ucuz gıda, memleketteki 17 Et Süt Kurumu mağazasının önünde uzayıp giden ucuz et kuyruklarını yanlış değerlendirmişiz!

Meğer insanlar o kuyruklarda grup terapisi alıyormuş(!)

Tek fark, Amerikan filmlerinde olduğu gibi halka yapmak yerine duvar diplerinde kuyruğa giriyor halk.

Grup terapisi yeni bir isim alıp kuyruk terapisi oluyor!

Kuyruğa girdin mi yalnızlığını unutuyorsun. Yokluğu, yoksulluğu paylaşıyor çare bulmak için temasa geçiyorsun. Misal 250 gram kıyma ile 15 gün nasıl yemek yapıldığını kuyruktaki marifetli Meliha Hanım’dan öğreniyorsun.

Kendinle, durumunla, memleketin gerçekleriyle yüzleşiyorsun. Böylece sistemle ilgili duygularının başkalarınınkinden çok da farklı olmadığını görüyorsun.

Sorumluluk duygun artıyor!

Nehirdeki büyük suyun yönünü değiştirmek için büyük barajlar yapmak yerine, küçük barajlarla da suyun yönünü değiştirebileceğinin farkına varıyorsun.

Sıra sana gelir ve kalırsa bir miktar ucuz et alıyorsun...

Alamasan da seni ve senin gibi milyonları kuyruklara savuranların yarattığı bu düzeni ancak senin değiştirebileceğini anlıyorsun!