Geçen yılın son aylarında lüks tüketim malı ithalatının patladığına şahit olduk. TL’nin 2025 yılında da değerlenmeye devam edeceği varsayımıyla, lüks tüketim malı ithalatının daha da büyümesi, bu yılın cari açık rakamının da yeniden yükselişe geçmesi bekleniyor.
Ekonomi yönetimi “parasal politika ağırlıklı enflasyonla mücadele”ye devam etme kararında. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ne kadar bütçe açığını azaltmaya devam edeceğiz dese de, mali tedbirlerin enflasyonla mücadeleye katkısının bu yıl da sınırlı kalması bekleniyor.
Bu politikaların aynen sürdürülmesi, TL’nin değerlenmeye devam etmesi, bu da dışarıda daha ucuz hale geldiği için, özellikle pahalı ve lüks malların ithalatının artması demek. Her ne kadar faizler düşmeye başlasa da, bu yıl süresince yine yüksek kalması bekleniyor. Mevcut politikanın önemli bir ayağının yüksek faiz olduğu, bunun da yüksek tasarruf sahiplerine ek gelir sağladığı gözönüne alınırsa, lüks tüketimin daha da artması kaçınılmaz gözüküyor.
ULTRA LÜKS OTOMOBİL REKORU
Lüks ithalat içinde otomobiller ilk sırayı alıyor. Otomobiller başta olmak üzere yapılan tüketim malı ithalatının toplam içindeki payı 2024’te yüzde 16’ya çıktı; hem bedel hem oran olarak rekor kırdı. İthalatın bu yıl toplam olarak da artması beklenirken, tüketim malı ithalatının payının yüzde 20’leri geçmesi beklenebilir.
Lüks ithalattaki artışın en önemli nedeni kurların enflasyondan daha az artması yani TL’nin değerlenmeye devam etmesi. TL’nin ne kadar değerlendiği tartışmalı bir konu ve baz aldığınız yıla, enflasyon verisine göre, dışardaki enflasyonu hesaba katıp katmadığınıza göre, oran değişebiliyor. Ancak TL’nin değerlendiği ve bunun devam edeceği konusunda herkes mutabık. Çünkü enflasyonla mücadelede en etkin silah hâlâ kurlar.
İthalattaki patlamayı, kur yanında lüks tüketimle ilgili denetim ve vergilemenin değiştirilmemesi de etkiliyor. 2023 ve 2024 yıllarında, ultra lüks üç otomobil markasından yılda 83’er adet ithal edildi. Bu rakam, 3-4 yıl öncesinde 30-40 arasında seyrediyordu. Bu iki yıl en fazla faiz geliri elde edilen yıllar.
Kayıt dışıyla mücadele veriliyormuş gibi görünse de, hâlâ vergi ve kayıt dışı kişi ve şirketler büyüklüğünü koruyor. Bakan Mehmet Şimşek, “ultra lüks otomobillere sahip olanların bazılarının vergi mükellefi olmadığını” açıklamış, buna dayanarak “nereden buldun” benzeri bir yöntemle bunun yasal olarak sorgulanmasını istemişti ama bu niyetini hayata geçiremedi.
Kayıtdışı ekonomiyle mücadele yanında, Şimşek’in varlıklı kesimlerden ek vergi alma girişimi de başarısızlıkla sonuçlandı ve enflasyonla mücadele yükü bu nedenle, tümüyle dar ve sabit gelirli kesim üzerinde kaldı.
FAİZİN SERVET ETKİSİ BÜYÜK
Önemli bir etken de 2 yılı aşkın süredir uygulanan politikaların varlıklı kesimlerin gelirlerini iyice artırması, bu kesimlere yüklü servet transferi yapılması. Dövizini satıp 2022 yıl sonunda KKM’ye geçen, ardından da faizlerin yükselmesiyle, hesaplarını TL’ye çeviren, özellikle büyük tasarruf sahipleri ve şirketler, son iki yılda rekor faiz geliri elde ettiler. Bu da ister istemez servet etkisi yaratıyor ve özellikle lüks tüketim malı ithalatını artırıyor.
Özetle; aynı iktidarın bozduğu makro dengeler düzeltilmeye çalışırken, bu kez da başka sorunlar ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tercihleri nedeniyle orta direk çökerken, büyüyen yoksul kesimlerin talebi kısıldı. Buna karşılık varlıklı kesimlerin geliri daha da büyütülüyor ve lüks ithalat artıyor. Bu da cari açık başta olmak üzere, düzeltilmeye çalışılan dengeleri tekrar bozabilir.
Görüldüğü gibi; uygulanan politikanın yarattığı gelir dağılımındaki bozulma, artık sürdürülemez bir noktaya doğru gidiyor.