VI. Mehmet Vahdettin, Osmanlı Devleti’nin 36’ncı ve son padişahıdır.

115’inci İslam halifesidir.

★★★

Birinci Dünya Savaşı sonrası, Osmanlı Devleti ateşkes ister.

★★★

27 Ekim 1918 günü saat 9.00...

Denizcilik Bakanı Rauf Orbay’la, İngiliz Amiral Sir Calthorpe başkanlığındaki heyet resmî görüşmelere başlar.

Calthopre, ateşkes taslağında tartışılmayacak dört maddeyi heyete okur.

★★★

Osmanlı Heyeti, 27 Ekim 1918’de İstanbul’a şu telgrafı çeker:

“Bu metni bizim kabul etme imkânımız yok... İzin verin İstanbul’a dönelim.”

★★★

Bu telgrafa, iki gün sonra 29 Ekim 1918’de İstanbul’dan cevap gelir:

“Sultan VI. Mehmet Vahdettin’in talimatı: Koşullar ne kadar ağır olursa olsun, bir an önce ateşkes anlaşmasını imzalayın...”

★★★

Çünkü, makam ve koltuk, çok daha önemlidir.

★★★

Mondros Ateşkes Antlaşması, törenle imzalanır.

★★★

Heyet başkanı Rauf Orbay, Mondros’tan İstanbul’a döndüğünde bir basın toplantısı yapar.

Çok gururlu olduğunu, ülkenin ve saltanatın geleceğinin bu ateşkesle tümüyle güvenceye alındığını belirtir.

620 yıllık Osmanlı Devleti’nin sonunu getiren antlaşma, öve öve bitirilemez.

“Fetih” seferinden zaferle dönen Osmanlı ordusu havası estirilir.

★★★

Osmanlı Mebûsan Meclisi, Ateşkes Anlaşması’nı oy birliğiyle onaylar.

Osmanlı PTT’si, mutlu bir olayı kutlarcasına ateşkes için anma pulları çıkarır.

★★★

Bu “fetih” rüzgârı, birkaç gün daha sürseydi...

Muhtemelen, Vahdettin’e mareşallik rütbesi bile verilirdi.

★★★

13 Kasım 1918...

Antlaşmanın imzalanmasından 13 gün sonra...

İşgal donanması 61 savaş gemisiyle, antlaşmanın kendilerine verdiği yetkiye dayanarak, İstanbul’u fiilen işgale başlar.

Ertesi gün, işgalcilerin gemi sayısı 73’e çıkar.

★★★

Zafer diye anlatılan, anma pulu bastırılan “fetih” rüzgârı 13 gün sürdü.

Ve, Fatih Sultan Mehmet’in 465 yıl önce fethettiği Osmanlı’nın başkenti İstanbul işgal edildi.

★★★

16 Mart 1920...

Müttefik devletler, bu kez İstanbul’u resmen işgale başladılar.

★★★

16 Mart 1920’de, Rauf Orbay ve iki milletvekili saraya giderler.

Meclis Heyeti, işgale karşı direnmesi için Padişah’a adeta yalvarır.

★★★

Vahdettin hiddetlenir:

“Tekrar ediyorum, akıl için yol birdir. Vaziyet meydandadır, isterlerse yarın Ankara’ya da giderler.”

★★★

Heyet, yine ısrar eder.

Vahdettin, şöyle cevap verir:

Rauf Bey! Bir millet var, koyun sürüsü. Buna bir çoban lazım. O da benim.”

★★★

Vahdettin, çözümü bulmuştu:

Millet koyun, kendisi de çobandı...

Kendisini, devletin ve milletin sahibi gören zihniyeti, tüm çıplaklığıyla yansıtıyordu.

★★★

Ateşkesten sonra, sıra Barış Antlaşması’na gelir.

Sevr Antlaşması toplantılarına, Fransa Başbakanı Millerand başkanlık eder.

★★★

11 Mayıs 1920’de Millerand, Osmanlı Heyeti’nden Ahmet Tevfik Paşa’ya bir dosya verir ve şunu söyler:

“Müttefik devletlerin barış anlaşması koşulları bunlardır. Size bir aylık süre veriyorum...”

★★★

620 yıllık Osmanlı Devleti’ni tarihten silecek antlaşmanın görüşülmesine ilişkin bu toplantı, sadece üç dakika sürdü.

Üç dakika...

★★★

Ahmet Tevfik Paşa, dosyayı inceler.

Ve 12 Mayıs 1920’de Padişah’a ve başbakanlığa telgraf çeker:

“Verilen antlaşma koşullarının bir devlet kavramı ile ilgisi yoktur.”

Yani, bu antlaşmayla devletin ortadan kaldırılacağını söyler.

★★★

Padişahın direnmesi bir yana...

22 Temmuz 1920’de, Sevr koşullarını görüşmek üzere Vahdettin’in başkanlığında Saltanat Şûrası toplanır.

Emekli General Rıza Paşa dışında, Şûra’daki tüm üyeler; Osmanlı’nın idam fermanı Sevr’in imzalanması yönünde kabul oyu verirler.

★★★

Padişah Vahdettin ve Başbakan Damat Ferit, bu ağır koşullara rağmen Sevr’in imzalamasını isterler.

Sevr’i imzalamak üzere; Eğitim Bakanı Hadi Paşa, Danıştay Başkanı Rıza Tevfik ve Bern Elçisi Reşat Halis’ten oluşan bir heyet görevlendirilir.

★★★

10 Ağustos 1921...

Paris civarındaki Sevr Çini Müzesi’nin, Neptün salonu...

Sevr Antlaşması’nın imzalanacağı toplantı sürerken, Osmanlı heyeti dört saat dışarıda bekletilir.

Saat 16.00’da salona alınan heyet, antlaşmayı imzalar.

Ardından, diğer ülkeler imzalarlar.

★★★

620 yıllık koca Osmanlı Devleti’nin idam fermanının imzalanması, sadece 15 dakika sürdü.

15 dakika...

★★★

Sevr Antlaşması’na göre, Osmanlı Devleti, tarih sahnesinden siliniyor, Türk milletinin son yurdu da elden gidiyordu.

Anadolu işgal ediliyordu.

Ermenistan ve Kürdistan adında iki devlet kuruluyordu.

★★★

19 Ağustos 1920...

Atatürk’ün kurduğu TBMM, Sevr’i tanımadığını ilan eder.

Antlaşmayı onaylayan Şûra üyeleriyle, imzalayanları vatan haini sayarak vatandaşlıktan çıkarır.

Ve, Sultan Alparslan’ın emanetine sahip çıkar.

★★★

Çünkü, onlar, “Çılgın Türk”tü.

Vatandan, milletten başka sevgili bilmeyen...

Makammış, koltukmuş, bunları düşünmek bile onlar için hainlikti...

★★★

Ve, dünyanın en haklı, en meşru ve en kutsal savaşlarından Türk İstiklal Savaşı...

Yokluklara, engellere ve işgalcilerle işbirliği yapanların çıkardığı ayaklanmalarına rağmen...

İşgalcilerin hayalleri yerle bir edilir.

★★★

Üç Mustafa...

Mustafa Kemal, Mustafa İsmet ve Mustafa Fevzi...

Ve, kanlarıyla bu vatanı yeşerten kahramanlar...

★★★

Ve, sonra...

Cumhuriyet kurulur.

Ümmet millet; kul değerli birey olur.

★★★

“Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa” coşkusuyla, harabeye dönen Anadolu’yu kalkındırma seferberliği yıldırım hızıyla sürer.

★★★

16 Mayıs 1926...

Sevr Antlaşması’ndan, yaklaşık altı yıl sonra...

İtalya San Remo’da, Vahdettin kalp krizi geçirir.

23 yaşındaki genç eşine şu son sözleri söyler:

“Biraz safram kabarıyor, bana bir tas getir.”

Son altı sözcük...

★★★

Epey zaman geçer...

Sevr’den 105 yıl sonra...

★★★

2025 yılı Türkiye’si...

★★★

Atatürk’le ve Cumhuriyet’le problemi olanlar, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’te açılan bir parantez” olduğunu söylerler.

Yani, Vahdettin’i ve onun teslim ettiği, işgal edilmiş devleti tercih ederler.

★★★

Sevr’in çöpe atılmasını hazmedemeyenler de, “100 yıldır devlet hakkımız engellendi” derler.

★★★

Bunlara, PKK terör örgütü, Şeyh Said yandaşları ve çeyrek eğitimli “aydınlar” korosu da eklenir.

Ve tabii, işgalcilerle işbirliği yapan basının, bugünkü türevi sözde “medya” hep sahnededir...

Ali Kemal’in türevleri de ona rahmet okutacak yetenektedir...

★★★

“Parantez” diyenlerle, “devlet hakkımız engellendi” diyenler ve Cumhuriyetle problemi olanlar aynı hedefte birleşirler.

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin yok edilmesi.

Yani, son Türk yurdunun da elden gitmesi.

★★★

Fakat...

Tarih acımasızdır, kaydeder...

★★★

Estirilen, “fetih” fırtınasının depreme dönüşen sonuçları yazıldığında...

Kalemden dökülen son sözcükler:

“Miras olarak, arkalarında külden başka bir şey bırakmadılar...”

Sekiz sözcük...