Marmara Denizi'ni tehdit eden müsilaj sofraları da vurdu. Vatandaşlar, “Müsilajlı denizden balık yenir mi" diye merak ediyor. Bilimsel araştırmalar vücutta olumsuz bir etki yarattığını saptayamadı. TBMM’de kurulan "Müsilaj sorunu ve alınması gereken önlemler" adlı toplantıda ise bilim insanları vatandaşların soruları yanıtladı ve şöyle dediler:
Uzmanlar “Yüzeydeki tabaka hafifledi ama derinlerde durum vahim” dedi.
Zaten yıllardır bu sorunu yaşıyoruz pek çok balık türü maalesef öldü
Prof. Mustafa Sarı, Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı: Marmara Denizi’nde görülen müsilajla ilgili 3 tetikleyici unsur var. Bunları, yüksek sıcaklık, durağan deniz şartları ve kirlilik elementi olarak ifade ediyoruz. Bu 3 tetikleyici bir arada olduğu için şu anda Marmara’da müsilajla karşı karşıya geldik. Müsilajla bundan sonra daha çok yüzleşeceğiz. Çünkü sıcaklık artmaya devam ediyor. Yıllardır denizlerimizde dil balığından vatoza, hamsiden, zarganaya, lüferden uskumruya kadar her türden balık öldü. Ama şimdi balıklar da adapte oldular. 2007’den beri, her yıl az ya da çok müsilaj oluyor. Bu müsilaj ilk defa bu kadar yüzeye çıktı. Uzun yıllardır yediğimiz balıklar hep müsilajın içinden geliyordu. Kasım ayından beri şu anda yediğimiz balıklar da hep müsilajlı. Bu balık yenir mi, yenmez mi? Bilimsel araştırmalar müsilajın içerisindeki mikroorganizma yükünün çevresindeki deniz suyundan çok yüksek olduğunu gösteriyor. Balık yerken, müsilajın yoğun olduğu dönemlerde bu kaygılarımızı daha fazla taşıyalım.
Karides, yengeç, midye gibi kabuklu canlıları yemek için şu an uygun değil
Prof. Melek İşinibilir, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Öğretim Üyesi: Ben şu an için, yiyin ya da yemeyin demiyorum ama dip balıklarını ve karides, yengeç, midye gibi canlıları şu an için yemek çok doğru değil. Çünkü pelajik balık dediğimiz hareket eden, yüzen, aktif olarak yer değiştiren canlılar, sorunlu bölgeden kaçabilen canlılardır. Ama bentik balıklar yani o bölgeye bağlı yaşayan canlılar ve doğal olarak ağır metalleri ve diğer sorunlu gıdaları orada tüketebilirler. O yüzden, dikkatli olunmalı.
Beykoz’da arsenik oranı çok fazla Büyükada’da çinko ve kurşun oranı arttı
Prof. Neslihan Özdelice, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi: Kurşun ve bakır suda fazlaysa denize müsilaj salıyorlar. Bir çalışma yapılmış, bu yayında kontrol grubu olarak bir grup var. Bir de diğer grup var. Bir tanesine Marmara Denizi’nden çıkmış balıklar bolca yediriliyor, diğeri daha az balıkla besleniyor ve sonuçta bakıyorlar ki kanda bakıra rastlanıyor. Bu sonuçlar da Marmara Denizi’ndeki yediğimiz balıkların bile ağır metal birikimi açısından zengin olduğunu gösteriyor. Bizim de yine yaptığımız midyelerle ilgili yeni bir çalışmamız var, yayına hazırlıyoruz. Beykoz’da mesela arsenik seviyeleri çok çok yüksek , bununla birlikte bir Büyükada’da kurşun ve çinko oranlarımız midyelerde çok çok yüksek çıktı. Toplam arsenik miktarlarına da bakıldı. Midyedeki oranlarda yaş ağırlık ve kuru ağırlık Türk Gıda Kodeksi limitlerinin üzerinde çıktı. Yaş ağırlık kilogramda 1 miligramsa bizim sonuçlarımız 14.21 oldu. Kurşun ve çinko oranlarımız da Büyükada’daki midyelerde oldukça yüksek çıktı.
Balığı hangi miktarlarda yediğimizde elbette önemli
Prof. Hasan Mandal, TUBİTAK Başkanı: Bu dönemde halkın en merak ettiği konular ‘Denize girebilir miyim, balık yiyebilir miyim?’ oluyor. Bu sorularla sık sık karşılaşıyoruz. Bu işin otoritesi tabiiki Sağlık Bakanlığı’mızdır. Ama bize göre, bir sorun yokmuş gibi gözüküyor. Ancak yeni patojenlerin oluşma durumu söz konusu ve dolayısıyla dikkatli olunması gerekiyor. Belli metrelerde müsilajın var olduğunu ve yüzeye çıkma ihtimalinin olduğunu düşünüyoruz.
Deniz suyu sıcaklığının arttığını, biyolojik çeşitliliğinin ise azaldığını görüyoruz. Önümüzdeki 10 yılda, karbon salınımının düşürülmesi, tarım ve sanayideki azot-fosfor kirliliğinin azaltılması gerekiyor. Balık yenme durumuna geldiğimizde ise ne kadar yüklü miktarda yediğinize de bağlı.