Mehmet Şimşek 4 Haziran 2023’te Hazine ve Maliye Bakanı olarak atandı. Bu tarih başlangıç olarak alınırsa, enflasyonu “rasyonel politikalarla” indirme programı başlayalı iki yıl oldu. Peki, enflasyon düştü mü? Bir bakıma düşmedi. Şöyle ki;  Haziran 2023’te enflasyon %38’di. 2025 Haziran’ında da %35 oldu. Yani az gittik uz gittik, bir de arkamıza baktık ki, bir arpa boyu yol gitmişiz. Bu çarpıcı ama yanıltıcı bir yorum olur. Çünkü iki yıl önce enflasyon yükselme eğilimindeydi. Nitekim 2023 sonunda %65 oldu. Şimdi ise inme eğilimine girmiş bulunuyor. 2025 yıl sonu beklentisi %30’un altında. Merkez Bankası %24 bekliyor, 2026 sonu tahmini (ümidi) ise %12. Enflasyonu indirmek için uygulanan “rasyonel” politikanın omurgasını “kur çıpası” teşkil ediyor. Yani döviz fiyatlarının yükselmesine izin verilmezse, yurt içi fiyatların da yükselmesi frenlenmiş olur deniyor. Bu amaçla yüksek faizle “sermaye hareketleri kanalından” yurt dışından ve içinden piyasaya ekstra döviz arzı yaratılıyor. Arzı çok artan dövizin fiyatı az artıyor. Enflasyon da dizginlenmiş oluyor. 2003’ten sonra Ali Babacan tarafından başarıyla uygulanan enflasyon indirme politikasının da temeli buydu. Ancak o dönemde dış ve iç şartlar farklıydı. Tek adam rejimi yoktu. Büyük miktarda “doğrudan yabancı yatırım” girişi vardı. Harcanabilir milli geliri artıran (hayatı ucuzlatan diye okuyun) yüksek cari açık kolaylıkla finanse edilebildi. Enflasyonun inmesine paralel olarak faizler de indirilebildi. (AKP’nin ilk 10 yılını irdelemek ilginç bir araştırma konusu olur.)

KUR ÇIPASININ LANETİ

Kur çıpasıyla yani döviz fiyatını baskılayarak enflasyonu indirmenin maliyeti üç başlıkta toplanabilir. Birincisi, ülkenin ihracatta rekabet gücünün azalması ve bunun sonucunda ihracatın duraklamasıdır. Nitekim cari açık azalıyor ama bir süredir ihracatımız pek artmıyor. Yakında cari açığın iyice genişlediğini göreceğiz. Dövizi baskılamanın bir sonucu da yurt içi fiyatların döviz cinsinden artmasıdır. Bugün bunu turistler yaşıyor. Market fiyatlarında Almanya’yı, lokanta fiyatlarında Yunanistan’ı geçtik. İkincisi, yurt içinde emek gelirlerinden sermaye gelirlerine aktarma olmasıdır. Üçüncüsü, yurt içinden yurt dışına gelir transfer edilmesidir. Reel ekonomide sebep-sonuç ilişkileri finansal ekonomide olduğu gibi “tak-şak” cereyan etmez. Sebebin sonuç yaratması bir gecikmeyle olur. Kur çıpasıyla enflasyon indirmenin maliyetinin ne olduğunu Merkez Bankası yönetimi ve uzmanları benden iyi biliyordur. Zaten “bilimsel bilginin” bu kadar kolay paylaşıldığı bir dünyada “ben biliyorum, sen bilmiyorsun” diye düşünmek ve konuşmak hamlıktır. Sorun bilip, bilmemekte değil.

TOPLUMSAL SÖZLEŞME

John Nash “Game Theory”yi (Oyun Kuramı) iktisada uygulayan matematikçidir. Hatta Adam Smith’in yanlışını bulmuştur denir. Bu gerekçeyle kendisine iktisatta Nobel ödülü verilmiştir. (Zaten matematikte Nobel ödülü yoktur.) John Nash, “işbirliği yapılması gereken hallerde bile” insanların niçin “işbirliği yapamadığının” matematik modelini kurmuştur. Ülkemizde enflasyonun inmesi herkesin hayrınadır. Ama başta siyasetçiler olmak üzere ekonominin tüm aktörleri (hane halkı, küçük esnaf, büyük iş insanları, sendikalar, bankacılar vs.) enflasyonu düşürecek işbirliklerine girmek yerine, siyasal veya parasal çıkarlarını maksimize etme dürtüsüyle enflasyonun sürüp gitmesine yarayacak davranışlarda bulunabilmektedir.

SON SÖZ: Merkez Bankası, enflasyon tamirhanesi değildir.