Dünyanın en güçlü adamı ABD Başkanı milyarder Donald Trump ile dünyanın en zengin insanı dahi girişimci Elon Musk’ın arası açıldı. Hem de nasıl! Bu iki dev adam can ciğer kuzu sarması iken şimdi kanlı bıçaklı oldu. Kısaca geçmişe bir bakalım: Cumhuriyetçi Donald Trump bir dönem başkanlık yaptıktan sonra ikinci dönem için yapılan seçimlerde rakibi Demokrat Joe Biden’a yenildi. Yenilgiyi kabul etmek istemedi. “Kanun Hakimiyeti”nin (Rule of Law) titizlikle korunmaya çalışıldığı ABD’de, Trump başkan olarak kalsın diye, taraftarlarının meclisi basması gibi inanılmaz bir olay cereyan etti. Polisten ve isyancılardan ölenler oldu. Netice değişmedi. Ama Trump bir dönem sonra tekrar başkan olmak azmiyle muhalefete geçti. Gerçekten de bir dönem sonra, ikinci ve son defa ABD Başkanı seçilmeyi başardı. Bu ikinci seçimde, Elon Musk, Trump’a maddi ve manevi destek oldu. Vasat zekalı Trump ne kadar ben merkezli bir insansa, “yüksek zekalı” Musk da, 400 milyar dolarlık servetinin verdiği özgüvenle kendini protokol kurallarının üstünde görecek kadar şımarmıştır. Trump göreve başladıktan sonra Musk’a bakanlık vermedi. Ama bir tür “bakanlık” kurmasına razı oldu. Daha doğrusu Musk, hantallaşan devlet mekanizmasının yarattığı bütçe açıklarını azaltmayı amaçlayan bir “devlette verimliliği artırma dairesi” kurma fikrini Trump’a kabul ettirdi. Kendisi de DOGE (Department of Government Efficiency) adını verdikleri bu dairenin başına geçti. Ama bu makam Musk’a dar geldi.
BAZILARIMIZ DAHA EŞİTTİR
Kendini Trump’tan üstün görüyordu. Ondan, her konuyu kendisine danışmasını bekliyordu. Küçük oğlu X’i, kah tepesine çıkarıp, kah halıda koşturarak, Beyaz Saray’ın Oval Ofisi’ni kreşe çevirdi. Trump la havle çekti. Ama içinden, sana “patronla laubali olunamayacağını” göstereceğim dedi. Nitekim Trump, Musk’la aranız niye açıldı diye soranlara “o, başkanlık makamına (bana) saygısızlık etti” diye cevap verdi.
İspanyol iç savaşında sosyalistler (komünistler) safında Faşist Franco’ya karşı savaşmış İngiliz George Orwell’in 1945’te yayınlanan “Hayvan Çiftliği” adlı romanı, bir çiftlikteki hayvanların çiftlik sahibine isyanını anlatır. Bu aslında Stalin’in Rusya’yı yönetme tarzının eleştirisidir. Hayvanları isyana teşvik eden domuzlar “hepimiz eşitiz” sloganıyla hareket eder. Ama başarıya ulaşınca doğal olarak kendileri başa geçer ve en lüks hayatı yaşamaya başlar. “Hani hepimiz eşittik” diyen diğer hayvanlara “hepimiz eşitiz, ama bazılarımız daha eşit” diye cevap verirler. Gerek siyasette gerek iş hayatında her kurumda birden çok “önemli kişi” vardır. Firmaların kuruluş dönemlerinde birden çok sermayedar ve işi bilen profesyonel bir araya gelir. Aralarında teklif tekellüf yoktur. Herkes eşittir. Tencerede pişirilip kapağında yemek yenir. İşler oturmaya başlayınca sermayedarlar arasında “kim daha eşit” çekişmesi başlar. Bu çekişme “en eşit” belirleninceye kadar devam eder. Çoğu kez birinin, diğerlerini yemesi ile sonuçlanır. Bu sürecin aynini siyasi partilerde de görüyoruz.
ASİMETRİK İLİŞKİ
Akıllı patronlar, kendilerinden yüksek nitelikli yöneticilerle çalışmaktan çekinmez. Özellikle zor zamanlarda “dereyi geçinceye kadar” sureta onlara teslim olsalar da asla ipleri bırakmazlar. Profesyonel tepe yöneticilerin yapacakları en büyük hata, patrona “onun, kendilerine yaklaştığı kadar ona yaklaşmayı” kendilerine hak görmeleridir. Mesela patron elini, tepe yöneticinin omuzuna koyabilir. Ama yönetici asla elini patronun omuzuna koyamaz. Patron yöneticiye “sen” diye hitap edebilir. Hatta bu sen zamiri bir iltifat anlamına gelebilir. Ama yönetici patrona kendisinden yaşça küçük olsa da sen diyemez. Demeye başlarsa, ne kadar başarılı olursa olsun, bilmelidir ki; ilk fırsatta defteri dürülecektir. Akıllı profesyonel bilir ki; firmayı yönetmede başarılı olması için onun da bir patrona ihtiyacı vardır.
SON SÖZ: Üstünü idare edemeyen, astını yönetemez.