Dünya nefesini tutmuş ABD Başkanı Biden ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki video konferansı merakla bekliyordu. Görüşme bitti, Kremlin’den bir video servis edildi medyaya. Videoda, Putin bir salonda kocaman bir masada tek başına oturuyor karşısında büyük boy bir televizyon ekranında Biden görünüyordu.
Dramatik bir görüntüydü aslında! Görünürde, koca Rusya’ya Putin tek başına yetip ve artıyordu. Kimse sorgulamazdı bu durumu, sorgulayan çıkarsa zaten çıkamazdı!
Aynı dakikalarda Beyaz Saray’dan da bir fotoğraf servis edildi medyaya. Fotoğrafta solondaki masanın ucunda Biden, sağında solunda da Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Ulusal Güvenlik Konseyi ve Orta Asya Kıdemli Direktörü Eric Green oturmuşlar, önlerinde dosyalar, defterler, notlar olduğu halde görüşmeye katkı sunuyor, Biden’a bilgi veriyorlardı.
Moskova ve Washington’dan gelen bu iki ayrı karedeki ‘7 Farkı Bul’ bulmacasını çözmeye çalışır, Putin’den gelen görüntü mü, Biden’den gelen fotoğraf mı bize daha yakın derken ben, memleketimizden başka bir görüntü yansıdı televizyon ekranlarına!
Yer Türkiye Büyük Millet Meclisi’ydi bu defa. Meclis başkanı Mustafa Şentop, kıran kırana devam eden bütçe görüşmeleri oturumunu yönetiyor, ‘atanmış’ cumhurbaşkanı yardımcısının konuşmasına tepki gösteren CHP’lilerle arasında fırtınalar esiyordu! Meclis başkanı oturduğu yüksek yerden, “Siz cumhurbaşkanı yardımcısını değil, Meclis’i savunmalısınız” diyen CHP’lilere elini masaya vurarak şu net yanıtı verdi:
“Sen mi tayin edeceksin benim ne söyleyeceğimi? Sana mı soracağım ben ne konuşacağımı? Hadi oradan...”
Ben dahil hiçbir yurttaş, Şentop’un gayet demokratik ‘sana mı soracağımlı hadi oradanına’ fazla takılmadı. Dertlerimiz başımızdan aşarken, dış güçler kur atakları ile böğrümüzü bombalarken, akaryakıt zamları Çin işkencesi gibi tepemize damlarken, süt daha ocağa konmadan dilimizi yakarken, ekmek aslanın midesinden almış başını dışarı doğru giderken böyle ‘basit’ işlere ne kafa yoracağız diye düşündük...
Bunları düşündük ama, başımıza açılan türlü dertlerin, her gün daha da fakirleşmemizin, paramızın pul olmasının, 5 şanslı müteahhit ve küçük bir azınlığın geliri kuruş düşmezken milyonların borcu borçla çevirmesinin, ben benzini 50 liralık alıyorum diyen dangalağın artık sadece 5 litre alabilmesinin asıl nedeninin bu ‘sana mı soracağım’ büyüklenmesinin eseri olduğunu düşünmedik!
Çünkü bu demokratik yoğurt yeme biçimi sadece Şentop’a ait değil! Bizim köyde nefes almak, su içmek gibi bir şey. Büyük Türk büyüğümüz dünya liderimizden gelip, tarihe altın harflerle yazılan örneklere bakın mesela...
* Bize Afrin’in merkezine girmeyin dedi, sen kimsin? Nereye gireceğimizi, nerede bombaları patlatacağımızı sana mı soracağız?
* Sen kimsin... Adama ne derler, hadi oradan!
* Sen nasıl olur da bu ülkenin memurlarını tehdit edersin, sen kimsin ya!
* Sen kimsin ya, neyi bitireceksin?
* Sen dinden ne anlarsın?
* Sen ne anlarsın muhacirden?
* Sen ne anlarsın FETO’dan, sen kimsin?
* Dedim ki Diyanet İşleri Başkanımıza, kendi bindiğim zırhlı araçlardan birini sana tahsis edeceğim. Sayın Bahçeli çıkmış, ‘Diyanet İşleri Başkanı bunu iade etmeli’ diyor! Sana mı soracağım ya...
* Şimdi çıkmış ezandan Kur’an’dan bahsediyor. Sen ne anlarsın ezandan Kur’an’dan?
* Sen ne anlarsın Hatay künefesinden!
* Sen şehadetten ne anlarsın?
* Sen ne anlarsın bu işlerden!
* En komiği şuydu... Merkez bankası ile ilgili konuşan eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’a şu yanıtı verdi dünya lideri: İşine bak!
***
Biden’in karşısına koskoca Rusya adına ‘tek başına’ çıkan Putin şunu yaptı önceki gün, “Enflasyonun yüzde 4 seviyelerine düşürülmesi ve gıda ürünlerinin ucuzlatılması için talimat verdim” dedi!
Bu yalnızlık ve yanlışlık çok tanıdık gelmiyor mu size de?
İşte bu kadar basit bizim coğrafyalarda demokrasi denilen şey.... Enflasyonu düşürmek için talimat verdim, sen ne bilirsin, sen kimsin, sen ne anlarsın, sana mı soracağım, tek başıma yeterim, hadi oradan!
Sormadınız kimselere bak neler oldu, oluyor hala. Tamam, bizim Allah’ımız var ama onlar dolarlarıyla Katar Katar geliyorlar elde kalan malımızın, geleceğimizin üstüne üstüne...