Merkez Bankası’nın 1987-1993 yılları arasında başkanlığını yapmış iktisatçı Rüşdü Saracoğlu (Lisans ODTÜ 1971, Doktora Minnesota Üniversitesi 1980) aramızdan ayrıldı. Rüşdü Saracoğlu parlak ve havalı bir kişiydi. Ben dahil herkes tarafından ehil bir merkez bankacı addedilmesine rağmen, görevde olduğu dönemde enflasyon düşmedi. Hatırlamak için onun zamanındaki (göreve gelmeden önceki ve sonraki yıl dahil) enflasyon oranlarına bir bakalım.1986 (Saracoğlu başkanlığından önceki yıl) enflasyon %30.7’dir. Göreve geldiği 1987’de %55.1; 1988 %75.2; 1989 %68.8; 1990 %60.6; 1991 %71.1; 1992 %67.9; 1993 %71.4 olmuştur. Süleyman Demirel cumhurbaşkanı, iktisat profesörü Tansu Çiller (Boğaziçi Ü. Lisans, New Hampshire Üniversitesi doktora) başbakanken 1993 Ağustos ayında Saracoğlu görevinden ayrıldı. Ertesi yıl yani 1994’te Başbakan Tansu Çiller’in “yurt dışından bol döviz getirir, hem doları hem de faizi kontrol ederim” iddiasıyla hareket etti. Dolar 14.5 TL’den 3 ay içinde 40 TL’ye çıktı, enflasyon %125.5 oldu. Bugünü değerlerken, geçmişi hatırlamakta fayda vardır.
“FIAT” PARA SONRASI EKONOMİ
Para denilen nesnenin, arzı kıt, üretimi zor ve pahalı olan bir madenden (altın diye okuyun) imal edilmesi, parayı bizatihi değerli kılar. Böyle madenden imal edilmiş paralar, bir kuruma (banka veya merkez bankası diye okuyun) muhafaza edilmesi için bırakılabilir. Bu emaneti kabul eden banka, karşılığında makbuz olarak bir “banka senedi” (bank-note/banka-not) verir. Bu bir “kağıt” paradır. Ama altın karşılığı olduğu için değerlidir. Uzun süre dış ticarete dahil ekonominin çarkları “altın para” veya karşılığı altın olan “kağıt para” ile döndü. Görüldü ki; arzı kısıtlı parayla ekonomilerin büyümesi de kısıtlanmış oluyordu. Derken insanlık, “karşılığı olmayan parayı “Fiat Money”i keşfetti. ( Fiat, Latince “ol dedim oldu” anlamına gelir) Harika! Bu sayede milli gelir, daha hızlı büyüyecekti. Peki bu “yoktan var edilen para” kimin cebine gidecekti. Devlet, “Bu benim hakkımdır; çünkü halktan vergi toplama yetkim var, üstelik ülke topraklarının çoğunun ve yeraltı zenginliklerinin sahibiyim” dedi. FIAT paranın üretim tekelini de tek bir bankaya verdi. Buna da merkez bankası dendi.
BÜYÜME VE ENFLASYON
Karşılığı altın olmayan “fiat” paranın doğuşuyla ekonomiler yepyeni bir imkana kavuşmuştu. Bu, buhar makinesinin veya elektriğin ya da günümüzde yapay zekanın keşfi kadar ekonomide “oyun değiştirici” bir icattır. “Şifreli para” (cripto currency) da, fiat paradaki devlet tekelinin kırılmasıdır. Dolaşımda bulunan para çoğaldıkça milli gelir daha hızlı büyür. Bu olayın olumlu yanıdır. Ama aynı süreçte fiyatlar da daha hızlı artar yani enflasyon oluşur. Bu da işin kötü yanıdır. Enflasyon birim paranın satın alma gücünü düşürür. Neticede nominal olarak büyüyen “para miktarı” reel olarak küçülür. Milli hasıla artışı yavaşlar. Hızlansın diye tekrar para basılır. İşte tam da bu noktada “para miktarını optimize eden” merkez bankacılığı devreye girer. Rüşdü Saracoğlu, “büyümenin, fiyat istikrarından önemli olduğu” bir ortamda görev yaptı. Turgut Özal’ın sıcak para çekmek için aldığı “sermaye hareketlerini serbestleştirme” kararını engelleyemedi. Enflasyonu indiren başkan olamadı ama ülkemizde bağımsız merkez bankacılığının öncülüğünü yaptı. Bakalım Profesör Karahan ve arkadaşları AKP istedi diye, tulumbaya üstten su koyacak mı?
SON SÖZ: Kural soyut doğrudur, uygulama durumsaldır.