Sevgili okurlarım,
CHP İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray, yaptığımız bir söyleşide “AKP yöneticilerinin ve Erdoğan’ın kendi içlerinde bir kavgaya tutuştuklarını” iddia etmişti. Bu söyleşiden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan kimsenin kendi aralarında kavga çıkaramayacağını söylemesine karşın, Hakan Fidan, milletvekilliği adaylığından vazgeçerek MİT’teki görevine döndü. Ayrıca Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yolsuzluk imalarında bulunarak çok sert açıklamalar yaptı. Yani gelişmeler, CHP’nin çalışkan milletvekilinin iddialarını doğrulamış oldu.
Dr. Çıray, 30 Nisan günü bir basın toplantısı yaparak 1 Mayıs ve 1 Haziran’da provokasyonlara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Kendisine bu açıklamayı neye dayanarak yaptığını sordum.
AYTUN ÇIRAY (A.Ç.): İki nedenle açıklama yapma ihtiyacı duydum. Birincisi; Berkin Elvan cinayetini soruşturan savcımızın vahşice şehit edildiği terör olayında şeytani bir kurguya dikkat etmek gerekir. Olay Taksim Gezi Direnişi’ni, masum Berkin Elvan’ı ve CHP’yi bir terörist örgütle ilişkilendirilerek kirletilmek üzere kurgulanmıştı. Yani provokatif bir eylemdi. Nitekim Davutoğlu da meydan konuşmalarında bunu telaffuz etti ve polisin yetkilerini artırmak için çıkardıkları baskı kanununun haklılığı için örnek gösterdi. İkincisi ise Sayın Erdoğan’ın Kuveyt dönüşünde yaptığı açıklamalardı. Daha önce “Kürt sorunu vardır ve benim sorunumdur” diyen Erdoğan bu kez, “Kürt Sorunu demek bölücülüktür” diyordu. “1 Mayıs’ın Taksim’de yapılmasına izin vermeyeceklerini” söyleyerek tahrik edici bir tutum alıyordu. Adalete müdahale eden söylemlerde bulunuyordu. Neden?
“PROVOKASYONLARA AÇIK”
(U.D.): Evet neden?
(A.Ç.): Çünkü AKP ciddi bir oy kaybı, CHP ise ciddi bir oy artışı yaşıyor. Güneydoğu’da AKP’ye oy veren Nakşibendilerin önemli bir kısmı HDP’ye yönlendiler. HDP’ye barajı aşırtacak oylar bunlardır. İşte bu beklenmedik gelişmeler, AKP zirvelerinde tam bir panik ve korku havası yarattı. Seçim sürecini kendi hedefleri doğrultusunda manipüle etmeye yönelik bir planın son zamanlarda gördüğümüz en tehlikeli stratejik adımlarını atmaya başladılar. Ben 1 Mayıs ve Taksim Gezi Direnişi’nin yıldönümü olan 1 Haziran konusunda uyarıda bulunarak oyunu bozdum. Halkımızın ve işçilerimizin sağduyusu ile 1 Mayıs olabilecek en az hasarla atlatıldı. Aynı hassasiyete 1 Haziran’da daha çok ihtiyacımız var. Çünkü 6 gün sonra oy verilecek. Gelin o gün kendimize has
kıyafetlerin en temizi ile sadece bir saygı duruşunda bulunmakla
yetinelim.
(U.D.): Bu çağrınızla insanlarımızın demokratik gösteri hakkını çekinmeden kullanmaları konusunda kuşku yaratmış olmuyor musunuz?
(A.Ç.): Hayır. Bundan sakınırım. Amacım uçurumdan önceki son virajı sağduyu ile aşma çabasıdır. Bunlara mazeret yaratmamaktır. Sessizliğimiz, korkumuzdan değil, demokrasimizi koruma isteğimizden bir yöntem olarak denenmeli.
Olmuyorsa sonrasında demonstrasyon hakkımız bakidir.
(U.D.): Siz seçim süreci güvenliğinin ciddi şekilde tehdit altında olduğunu mu düşünüyorsunuz?
(A.Ç.): Seçimin güvenliği ve seçimin siyasi meşruiyeti bizzat Sayın Erdoğan tarafından tehdit ediliyor. Seçim sürecinde yaşanabilecek muhtemel tatsız birtakım olayların sorumlusunun devletin bütün kuvvetlerini kendinde toplayan Sayın Erdoğan olacağını şimdiden deklare ediyorum.
“YARGIÇLAR NEREDE?”
(U.D.): Bu çok iddialı bir çıkış. Elinizde ne var?
(A.Ç.): Sayın Erdoğan’ın açık konuşmaları var. AKP’ye oy ve 400 milletvekili istiyor, Sayın Kılıçdaroğlu’nun tüm sakınmalarına rağmen ona çatıyor, Anayasal yeminini açıkça çiğneyerek üstünde oturduğu zemini yok ediyor. Bakın bu durum 298 sayılı Seçim Kanunumuzun ihlalidir. Anayasa’yı değiştirmeye ve yok etmeye çalışmaktır. Devletin varoluşsal düzenini imhaya yönelik isyandır. Erdoğan açıklamalarıyla Türkiye’de yargının sadece kendi iradesi olduğunu deklare etmiştir. Bu hukukun egemenliğine ve hâlâ adalet için direnecek olanlara yönelik ölümcül bir tehdit ve meydan okumadır. Bazılarının çiğneye çiğneye sakız ettikleri ‘darbe’ tam da budur işte. Ama devletin nizamını ve demokrasiyi korumakla görevli olan yargı kurumları ve yüksek yargıçlar sessizler. Soruyorum: Korumakla yükümlü olduğu Anayasa ilga edilirken Anayasa Mahkemesi ve yargıçlar nerede?
“KİTLESEL EFSUN BOZULDU”
(U.D.): Peki yıllarca başbakanlık yapmış, şimdi de devletin zirvesine gelmiş biri, sizce bunları niçin yapıyor?
(A.Ç.): Başta olağanüstü yolsuzluk iddiaları olmak üzere anayasa ihlallerine kadar olağanüstü cürümler silsilesi içinde bu paranoya temelsiz değildir. Haram sarayın iki bini aşkın odasının her duvarına çarpıp sahibine misliyle dönen korkuların ayrı ayrı kâbuslarla yüklü ürünüdür. Sözün özü ‘muktedir’ yarattığı kitlesel efsunun artık bozulmakta olduğunu yaptırdığı araştırmalarla görmüş bulunmaktadır.
“OLAYLAR OLABİLİR”
(U.D.): Bütün bunların 1 Mayıs ve 1 Haziran’da provokasyonlar olabileceğine dair dikkatleri çekmenizle ilişkisini de açar mısınız?
(A.Ç.): Türkiye’de CHP’ye, Güneydoğu’da HDP’ye yönelimlerin önünü kesmeye çalışıyorlar. Diyarbakır’da Kur’an’ı göstermeye varan suiistimalin nedeni kendi dindar Kürt tabanından HDP’ye kaymaların başladığını bilmesidir. Ancak bunlar bu dozuyla da yeterli olmayacaktır. O halde çok daha büyük kutuplaştırmalara zemin hazırlayacak her provokasyona karşı dikkatli olmamızda yarar var. Suriye’deki olaylara da dikkatinizi çekerim. El-Nusra bir Alevi köyünde katliam yaptı. El-Nusra, dolaylı yoldan El-Kaide ve Bayırbucak Türkmenleri’ne desteklerden söz ediliyor. Suriye rejimine karşı Yavuz Sultan Selim Tugayı, Fatih Sultan Mehmet Tugayı, Sultan Abdülhamit Tugayı, Ömer Muhtar Tugayı, Ricalullah gibi örgütler nedir? Bunları neden söylüyoruz? Bizim endişemiz Suriye’de de seçimleri etkileyecek olayların olmasıdır. Ama Uğur Bey bizim endişemiz kendimiz için değildir. Biz Türkiye aşığıyız ve endişemiz ülkemiz, evlatlarımız içindir. Neyse ki milletimiz bu seçimlerde ‘Yaşanacak Bir Türkiye’ için ülkemizi Atatürk’ün aydınlık yoluna oturtacaktır.