İngiltere oynadığı oyunla can sıkarak, uyku getirerek yarı finale gelmişti. İngiltere’nin formasının ağırlığı yarı finaldeydi. Oyun sıkar; öff, pöflerle seyredeceğimiz bir maç bizi bekliyor diye düşünüyordum birçok futbolsever gibi... Güzel oynayalım, elenirsek de ne yapalım anlayışı ile başladı İngiltere... Hollanda, zaten güzel oyun oynamaya çalışan bir takımdı. Xavi’nin füzesinin ağlarla buluşması, tam yarı final maçlarına yakışır bir goldü. VAR ile gelen Kane’nin penaltı golü ve direkten dönen 2 top... Futbol gurmelerinin endişe ile beklediği maç, leziz bir akşam yemeği gibiydi.

Shaw, baştan başlasa daha etkin olabilirdi. Southgate, bu tercihi ikinci yarı kullandı. Mainoo, takımın orta sahasına önemli dinamizm getirmişti. Güzel futbolu, ikinci devrenin ortalarından sonra biraz daha düşük izlemeye başladık. İster istemez oyuncuların bilinç altına elenme psikolojisi yerleşmişti. 

Bellingham, Real Madrid’in geçen sezon en iyi isimlerinden biriydi. Orada kanat oyuncuları uçak gibi gittiğinden, Bellingham’a çok yarayan bir sistem ortaya çıkmıştı. Milli takım forvetleri böyle değil. Bir de Harry Kane faktörü var. İngiltere iyice uyuturken, Hollanda’da uzatmayı düşünmeye başlamıştı. Watkins tarihi bir gol atarak, rakibi uyutarak kazanmanın mümkün olduğunu bir kez daha kanıtladı.