HALK, DEVALÜASYONUN ACISINI BİR SÜRE SONRA HİSSEDER
“Dış-borç-kolik” bir ülkede (Türkiye diye okuyun) iktisadi kriz, döviz girişleri durunca başlar. Aynen bünyesi alkole alışmış bağımlının alkol alamayınca krize girmesi gibi, her ay belli miktar taze dolar girişi sağlayamayan Türkiye, kasılmaya ve titremeye başlıyor. Bu arazlar önce işadamları ve bankacılarda ortaya çıkar. Çünkü onlar, döviz borçlusudur. Sıradan vatandaşın döviz krizinden etkilenmesi fiyatlar artmaya başlayınca başlayacaktır. Ülkemizde “Yüzde 10 devalüasyon enflasyonu yüzde 1.5 artırır” gibi bir söylem vardır. Bu oran, geçmişte belli zamanlarda belli şartlar altında yapılan gözlemlerden türetilmiştir. Kanaatim, bu geçiş oranının bugünkü şartlar altında daha yüksek olacağıdır.
FIRTINA DİNDİ Mİ?
Yurtiçinde alınan bazı teknik önlemler sayesinde, fahiş şekilde artan döviz fiyatları biraz geriledi. Esas olarak “dış siyasette bozuk olan ilişkiler rayına oturunca” döviz fiyatları istikrara kavuşacak, hatta düşecektir. Daha sonra “enflasyon ile devalüasyonun karşılıklı geçişliliği” kadar fiyatta yükselmeler başlayacaktır. Fiyatların nereye gidebileceği konusunda bir örnek vereyim. Akaryakıta son yapılan zamlardan sonra İstanbul’da benzinin litre fiyatı 6.80 TL ve mazotunki 6.20 TL oldu. Bunlar güncel Euro fiyatına bölünürse bizdeki fiyatların kabaca 1 Euro dolayında olduğu anlaşılır. Türkiye’de geçmişte olduğu gibi, benzin ve mazot Avrupa ortalama fiyatına yakın satılacaksa, litre fiyatlarının bugünlerde 10 TL dolayında olması gerekir. Bırakın 10 lirayı, güncel akaryakıt fiyatlarının bile önümüzdeki günlerde zincirleme bir fiyat artışına sebep olması kaçınılmazdır. Millet olarak döviz fiyat artışıyla mücadelede başarı şansımız reel gelirimizin düşmesi karşısında yapacağımız fedakarlıkla doğru orantılıdır. Aksi takdirde oluşacak “fiyat-ücret” sarmalı enflasyonu patlatır.
Son söz: Ben, bana dokunmayan mücadeleyi severim.