ALTILI MASA’NIN EN YAKIN TANIĞI İYİ PARTİ ANKARA MİLLETVEKİLİ KÜRŞAD ZORLU...
14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yakın tanığı. O dönem İYİ Parti lideri Meral Akşener’in en yakınındaki isimlerden ve birçok konuya vakıf. Belki bu röportajda “tanıklıklarının” hepsini okumayacaksınız ancak bazı şifreler ve ipuçları olacak. 2023 seçimlerinde İYİ Parti Sözcüsü, bugünse Ankara Milletvekili olan Prof. Kürşad Zorlu’yla dün İstanbul’da buluştuk ve uzun bir sohbet etme fırsatımız oldu.
SİYASAL FAY HATTI KIRILDI
Türk siyaseti şuan nasıl bir durumda, genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son yapılan mahalli idareler seçiminde bir kez daha görüldü ki, geleneksel seçim kampanya yöntemleri ve içerikleri ilgi çekmiyor artık. Vatandaş eskisi kadar mitinglere katılmıyor, kitlesel hareketliliğe alan açmıyor. İnsanlar sanal ağlarda ya da sosyal ağ düzeneklerinde kendi siyasal kitlesini oluşturmayı daha etkili görüyor. Bu tür durumlarda ülkede kurumlar görünürde var olsa da halkın kurumsal algısının içi boşalmaktadır. Çünkü siyasetin merkezinde yer alması gereken üç kavram o kadar aşındı ki, depolitizasyon giderek yükseliyor. Bugün Türkiye’de güven sarsılmış, heyecan tükenmiş ve umut dalgası dinmiş durumda. Mahalli seçimlerde CHP kazanmış olsa da ya da aynı şekilde 2023 seçimlerini kazandığı halde siyasi iktidar da bundan payını almış durumda. Merkez üssü vatandaş olan siyasal bir fay hattı kırılmasından söz edebiliriz. Kırılmayı tetikleyen en güçlü etkenlerden biri de 14 ve 28 Mayıs seçimleridir. Gerek sonuçları gerekse bu sonuca sebep olma bakımından...
“KAZANACAK ADAY”I YETERİNCE ANLATAMADIK
Ne oldu 14 Mayıs-28 Mayıs sürecinde?
Yayılma hızı en fazla olan siyasal olguların başında güven geliyor. Vatandaş sadece yapılanlar değil yapılamayanlara, gördüklerine değil göremediklerine karşı da güvensizlik duyuyor. İşte bu hususta ciddi bir sarsılma yaşandı. Belki çok tekrarlanıyor ama ben de tekrarlayım millete rağmen siyaset olmuyor. Vatandaş o süreçte bizden iktidar değişimi için bir araya gelmemizi 50+1 çoğunluğu sağlamamızı istedi. Şahsi görüşüm 6’lı masa yerine millet ittifakının daha da uzlaşma sağlayarak devam etmesinden yanaydım. Hadi bu kuruldu ve fakat bir çok iletişim kazası ve hatası yaşandı. Bir örnek vermem gerekirse biz masada “kazanacak aday” üzerinde dururken haklıydık ve genel başkanımız da bu hususta samimi bir mücadele gösterdi ancak haklılığımızı daha doğru ve erken bir zamanda millete anlatabilseydik masanın selameti açısından da kendi açımızdan da daha faydalı olacaktı.
DAVUTOĞLU’NUN O AÇIKLAMASI
Altılı Masa’nın güven veremediğini söylediniz. Biraz daha açar mısınız?
Sorunlardan birisi de; altılı masanın kendi içinde eylem ve söylem olarak bir takım görüntüsü veremeyişi idi. Doğrusu biz İYİ Parti olarak bu masanın her kesime açılabilen tek partisi idik ancak yapılan çapraşık açıklamalara savunma getirmekten kendi politik kimliğimizi ve hedeflerimizi halkımıza yeterince anlatamadık. Bir keresinde Sayın Ahmet Davutoğlu’nun cumhurbaşkanı yardımcılıkları konusunda yaptığı açıklamanın hemen ardından TV yayınında partimizin politikalarını anlatacaktım. Ancak moderatör sürekli bunun üzerine gitti. “Davutoğlu’nun görüşü, sizin mi masanın mı görüşü?” diyerek. Söz konusu açıklama “seçilecek cumhurbaşkanının diğer liderlerin onayı ve ortak görüşü olmadan karar alamayacağı” şeklindeydi. Düşünün aynı ortak programa imza atmışsınız ancak programda böyle bir şey yazmıyor. Zaten bizim böyle bir şeye evet dememiz mümkün değil. O yayın bunun neden doğru olmadığını uslübu beyanınca anlatmakla geçti benim için. Daha böyle pek çok iletişim hatasının kıskacında kaldık. Tabi o süreçteki karşı propagandayı da unutmamak gerekiyor.
Siyaset yeni söylem ve aktörlere gebe
Kürşad Zorlu’ya, “Yeni bir seçimde bu tablo değişir mi?” diye sordum:
“Bugün siyaseti, sadece seçimler ve 50+1 üzerinden analiz ederek irdeleme zorunda bırakılmak bu sürecin şifresi... Zira seçmenin bir bölümü ne olursa olsun mevcut iktidara karşı konum alırken diğer taraf ise mevcudun devamı için kutuplaşmış tepkisellikle oy veriyor. Düşünün ki bir taraf bağırdığında diğer taraf bağırmıyorsa o başarılı siyasetçi kategorisinden çıkabiliyor. Ya da bir yorumcu kendisiyle ilişkilendirilen siyaset algısının dışına çıkarak karşı durması gerekenlere olumlu bir eleştiri yaptığında “çark etmiş” denilebiliyor. Bu karşılıklı kutuplaşma ve tepkisellik siyasetin içi boşaltan ve uzaklaşmayı sağlayan fay hatlarından biri. Siyaset topyekun yeni bir iklime ve yeni bir söylem üretimine doğru evrilmek zorundadır. Doğal olarak bu yenilenme süreci siyaseti kendi içerisinde yeni aktörlerle baş başa bırakabilir.
Türkiye seçime gitmeden sistemin tadilatını konuşacaktır
Peki bu süreçte ne yapmak gerekiyor? Zorlu’ya göre durum şu:
“Siyasetin bu kilitlenmişliği üretim, kalkınma ve bilimsellik ekseninde bir inşa sürecine engel oluyor. Devletin vatandaşına gerçekçi bir üretim politikası üretmek mecburiyeti varken yıllarca tüketim kaynaklı bir çıkmaz yaratıldı. Açıkçası vizyon açılımı böyle bir sistemde imkansız. Şunu da söyleyeyim, Türkiye seçime gitmeden bu sistemi mutlaka tadil (değiştirmek) etmeyi konuşacaktır. Bununla birlikte ekonomik kriz sebebiyle somut beklenti içine giren insanlar çoğunluğa ulaşmış durumda. Bu beklentiye cevap verilemediği için hem iktidar hem muhalefet bir bütün olarak sorunun devam etmesinin sebebi görülüyor. Demokrasiyi, hukuku ve anayasal devlet olgusunu olması gereken noktaya taşıyarak Türkiye’yi nasıl bacaları tüten bir üretim üssüne çevirebiliriz bunları konuşmalıyız. Bana kalırsa Türk milleti böyle bir seferberlik ruhu karşısına çıktığında çok güçlü şekilde sahiplenecektir. Yeter ki, güveni, umudu ve heyecanı ayağa kaldırabilelim.”
CHP’ye katılacağım doğru değil
Kürşad Zorlu’ya “İYİ Parti’de neler oluyor? Peş peşe istifalar yaşanıyor? Hatta sizin de CHP’ye geçeceğiniz konusunda bazı iddialar ortaya atıldı?” sorusunu yönelttim: “Bir defa bu iddia kesinlikle doğru değil. CHP de kurumsal olarak hemen yalanladı zaten. Milletimin bana verdiği temsil görevini İYİ Parti’de en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Hemen her kesimin sorununa dikkat çekip sesi olabilme çabasındayım. İstifa eden arkadaşlar hakkında ise bir şey demek istemem. Elbette olan biteni doğru bulmuyorum. Fakat şu kadarını söyleyeyim; ister bir üyemiz ister bir milletvekili olsun kayıplar önemlidir ve üzücüdür. Gidenler gitsin noktasından bakmamak ve bir daha yaşanmaması için çaba sarf etmek gerekir. Yakında bir olağan kurultay sürecimiz olacak. Bu geçiş sürecinde birlik ve bütünlüğü korumak gibi bir vazifemiz ve zorunluluğumuz var. Teşkilatlarımızdaki yeniden toparlanmayı sağlamak da bununla ilişkili olacaktır. Ben sizinle ilk röportajımda İYİ Parti’yi (Türkiye’nin milli merkezi) olarak ifade etmiştim. Neydi bu? Türkiye’nin her yanını her insanını kucaklayabilen, Cumhuriyet değerleriyle yoğrulan ve makulü temsil eden, dünyayı iyi okuyan, buna uygun bir yenileşmeyi ve aynı zamanda mukavemet kabiliyetini bir arada tutabilen bir merkezdi. Bunu yeniden inşa edebileceğimizi milletimize göstermek mecburiyetindeyiz. İktidarı eleştirmenin yanı sıra çözümlerimizi ve buna ilişkin güveni de vatandaşlarımızda tesis etmeliyiz.”