İstanbul Anadolu Adliyesi’nde eli bir kelepçe ile yanındaki polis memurunun bileğine bağlanmış genç adam, savcıya ifade vermek için sırasını bekliyor.

Solcu değil.

Atatürkçü hiç değil.

Bilakis...

Üç yıl öncesine kadar AK Parti’nin sosyal medyadaki en ünlü fedailerindi, Taha Ün.

Ün, 1983 yılında İstanbul’da doğdu ve imam hatip lisesini bitirdi.

Kapatılan Refah Partisi’ne bağlı Milli Gençlik Vakfı’nın üyelerindendi.

28 Şubat günlerinde her İslamcı protestoda yer aldı.

Defalarca gözaltına alındı.

Necmettin Erbakan ölene kadar Saadet Partisi’ne oy verdi.

Erbakan’dan sonra AK Parti’ye üye oldu.

Gezi Parkı gösterileri ve 17-25 Aralık Operasyonu’nda AK Parti’nin muhalefete karşı sosyal medyada kurduğu barikatta ön safta çatıştı.

Çok hiddetliydi.

Muhalefet ondan nefret ederken...

AK Partililer nezdinde milletvekillerinden bile daha şöhretliydi.

Taha Ün


Sema Silkin ile evlendiklerinde nikah şahitleri Emine ve Recep Tayyip Erdoğan oldu. Eşi Sema, Emine Erdoğan’ın danışmanıydı.

Ekim 2016’da “100 Yıllık Terane” adlı ilk ve tek kitabını çıkardı.

Kitapta, Sultan Abdülhamit ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı medya operasyonlarına maruz kaldığını iddia etti. Küresel güçlerin iki lideri diktatör olmakla suçladığını ileri sürdü.

Ün, gençlik ve spor il müdürlüklerine bağlı kurumlarda ve üniversite yurtlarında imza günü ve söyleşilere davet edildi. AK Partili belediyeler tarafından şehir şehir dolaştırıldı. Tastamam 120 bin kitap basıp sattı.

Taha Ün, Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı sistemine geçişini oylayan 16 Nisan 2017’deki referandumda “Evet” oyu için canla başla çalıştı.

Çok değil, aylar sonra...

Türkiye’de basın özgürlüğünün olmadığı iddiasına karşı çıkarken, AK Parti iktidarını yumuşak bir dille de olsa eleştiren Ahmet Taşgetiren, Hakan Albayrak ve Yıldıray Oğur’ın gazetelerinden peş peş kovulduğunu gördü.

Gidenlere arka çıkınca hain ilan edildi.

Kitabı çıkalı bir yıl olmadan AK Parti’den koptu.

Ve 24 Haziran 2018’deki genel seçimlerde Saadet Partisi’ne oy verdiğini açıkladı.

2019’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi iptal edilince partiden ayrıldı.

Ahmet Davutoğlu’nun lideri olduğu Gelecek Partisi’nin kuruluşuna katıldı.

O, partinin iletişim ajansının başına geçerken, eşi genel başkan yardımcısı oldu.

Artık sıra Ün’e gelmişti.

Neden mi?

Davutoğlu, 2016’da “Pelikan Bildirisi” adı verilen bir metnin Twitter’da yayınlanması üzerine istifa etmek zorunda kalmıştı. Bu bildiriyi, Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan ve eşi Süheyb Öğüt'ün de aralarında olduğu grubun yazdığı savunuldu. Gruba bu yüzden “Pelikan” adı yakıştırıldı.

Ün, “Pelikan Çetesi” tabirini kullandığı için haziran ayında ifadeye çağrıldı.

"Pelikan’ın ruhani lideri" olmakla suçladığı gazeteci Salih Tuna’nın açtığı iftira davası üzerine 26 Temmuz’da Ankara’da kaldığı otelde gözaltına alındı.

18 Eylül günü Üsküdar’da, Erdoğanlara yarım kilometre uzaklıktaki evini saat 7’de polis bastı.

Hakaret iddiasıyla açılan soruşturma kapsamında evi aranıp gözaltına alındı.

Çengelköy Polis Karakolu’nda bir polis, Ün’e kapıda bekleyenleri işaret ederek, “Bu kişi annen mi?” diye sordu.

Ün, “Evet” dedi.

Polis, kelepçeyi Ün’ün bileğine geçirdi.

Karakoldan annesinin gözleri önünden kelepçeli halde çıkarılan Ün, İstanbul Anadolu Adliyesi’ne götürüldü. Sorgusunda, AK Parti yanlısı Memur-Sen’e Twitter’da küfrettiği ileri sürüldü.

Vaziyet sonradan anlaşıldı.

Ün, sendikanın paylaştığı bir tweet’i “rt” etmişti.

İletiyi beğenmeyen üçüncü bir kullanıcı hem Memur-Sen’e, hem de Ün’e küfretmişti. Ün mağdurken şüpheli hale gelmişti.

Ün’ün vaktiyle, ucu zehirli bir mızrak gibi kullandığı klavyesinden tescilli bir muhalif olarak nasibimi almıştım. Derken, aramızda diyalog kurulmuştu.

Birkaç ay sonra “100 Yıllık Terane” kitabını imzalayıp göndermişti.

Doğrusu, beğenmemiştim.

Gözaltına alındığını öğrendikten sonra Ün’ü aradım.

Üç yıl sonra şimdi, kitabı hakkındaki fikrini öğrenmek istedim.

Şöyle yanıt verdi:

“O günlerde Sultan Abdülhamit ve Erdoğan’ın üzerinden Türkiye’nin hedef alındığını düşünüyordum. Bu operasyonu boşa çıkarmanın yolu olarak Erdoğan’ın etrafında kenetlenmeyi gerekli görüyordum. Şimdi böyle düşünmüyorum.

Bu durumun iç politikada kullanılıp heba edildiğini fark ettim.

Erdoğan toplumla ve muhalefetle kucaklaşması gerekirken, siyasi kutuplaşmaya yöneldi. Bu da Türkiye’nin çıkarlarına zarar veriyor.”

Ün’e sordum:

“Siyasi yolculuğunun böyle sonuçlanacağını tahmin eder miydin?”

“Kimse için etmezdim! Bizimki böyle bir kavga değildi” diye yanıt verdi.

Peki ya, “100 Yıllık Terane” kitabı ne olacak?

“O kitabı çoktan toplattım” dedi.