Son zamanlarda zihnimi en çok meşgul eden konu “Terörsüz Türkiye” projesinin eski tabiriyle “kuvveden fiile” (fikirden fiile) nasıl çıkacağıdır. Terörsüz Türkiye, gerek süreç, gerek sonuç bakımından ekonomimizin geleceğinde ciddi etkileri olacak bir girişimdir. Ciddi derken, bunun iyi mi yoksa veya kötü mü olacağını söyleyemiyorum. Zira gerek sürecin işleyişini gerek isyancı PKK’nın hangi şartların sağlanmaması halinde tekrar teröre başlar mı başlamaz mı bilmiyorum. Ama söylenenlerden, küresel rüzgarlardan, tarihi olaylardan ve eşyanın tabiatından kalkarak, günün sonunda ortaya çıkacak “son tablo” (final picture) hakkında bir tahminde bulunabilirim. Türkiye muhtemelen, cumhuriyeti kuranların idealize ettiği ve teorisi 1933’ten sonra kristalize olan “merkeziyetçi ulus devlet” yapısından uzaklaşıp, ademi merkeziyetçi bir devlet modeline evrilecektir. Bu dönüşümün tohumlarını Turgut Özal’ın attığını söylemek yanlış olmaz. Bu tahminden sonra aklıma şu soru takılıyor: Bu “son tablo” da bir “ara tablo” olamaz mı? Yani ademi merkeziyetçi model, çözdüğü sorunlardan daha derin iktisadi ve siyasi sorunlar yaratırsa, bu sorunlar bugünkü teröre rahmet okutacak çok daha kanlı “etnik temizlemeli bir iç savaşa” sebep olmaz mı? Bugünkü kanaatim “dış güçler karışmazsa” ülkemizin bu feci mecraya sürüklenmeyeceğidir.

PETROLÜN ÖNEMİ BİTMEDİ

Dünya petrol rezervlerinin %60’ı Ortadoğu’dadır. Bu rezervlerin büyük bir bölümünün üstünde de taş çatlasın dünya nüfusunun %2’si oturmaktadır. Başta dünyanın en güçlü silahlı kuvvetlerine sahip ABD olmak üzere, gelişmiş ülkelerin tümü bu bölgeyi yönetmek istemektedir. Üstelik Hristiyanların vicdan azabı olan Yahudiler 75 yıldır bu bölgede İsrail adlı bir devlet kurmuşlardır. ABD’nin Türkiye’yi de kapsayan “Böl ve Yönet” temelli “Büyük Ortadoğu Projesi” şaka falan değildir. Bu bölgede Amerika ve İsrail ile iyi geçinmeyenlerin başı beladan kurtulmuyor. Terörsüz Türkiye girişiminin “sebep, süreç ve sonucunu” değerlerken PKK’yı destekleyen dış güçleri hesaba katmamak olmaz. Zahiren Devlet Bahçeli’nin başlattığı bu projeyi aslında tüm bu hesapları yapan “derin devlet” tasarlamıştır diye düşünüyorum.

HER YOL PARAYA ÇIKAR

Hizb-ul-Allah (Hüda-Par) yani Allah’ın Partisi, yaşasın sosyalizm, kendi kimliğimizle siyaset yapmak istiyoruz, anadilde eğitim, demokratik yönetim falan filan güzel de bunların hiçbiri karın doyurmaz. Hocam Sadun Aren “İktisatta her tartışma döner dolaşır, gelir dağılımına çıkar” derdi. Bilinsin ki; “Terörsüz Türkiye” müzakereleri dönüp dolaşıp gelir dağılımı sorununa dayanacaktır. GAP, “ağzı doğuda memeleri batıda olan inektir” benzetmesi çok şey anlatır. Irak ve Suriye’deki Kürtlerin, Bağdat veya Şam’la kavgası petrol ve su yüzündendir. Benim kanaatim Türk-Kürtlerin ezici çoğunluğunun, PKK’nın sosyalist rejimi altında yaşamak istemeyeceğidir. PKK bunu bildiği için onlara “daha yüksek gelir” vadedecektir. Bunun da sonucu, kendine Türk diyenlerin gelirinin azalmasıdır. Halbuki, terörü bitirmenin ekonomik amacı, sıcak çatışmaya giden milyarlarca doları tasarruf edip ülkeyi daha hızlı kalkındırma olmalıdır.

Son söz: Saf değiliz hiçbirimiz.