Yazılarımda ne muhalefete ne de özellikle hükümete akıl vermeye çalışmıyorum. Bugün sadece bir endişemi dile getirmek istiyorum. O da son olaylar yüzünden “Terörsüz Türkiye” projesinin güme gitmesidir. Ortada oksimoron bir durum var. Bir yandan hükümet “terör örgütü” PKK ile bir şekilde uzlaşmaya çalışıyor; diğer yandan mahkemeler, PKK ile dolaylı da olsa uzlaştığı suçlamasıyla İstanbul’daki belediye başkanlarını tutuklayıp görevden alıyor. Güneydoğu’da yerlerine kayyım atanan belediye başkanlarının durumu farklı olabilir. Oradaki belediye başkanlarının PKK’nın emri altına girmiş olma ihtimali var. Devletin buna göz yumması kendini inkar olurdu. Kayyımlar oradaki belediye başkanlarını iki ateş arasında kalmaktan kurtarmış olabilir. Ama İstanbul için aynı şey söylenemez. Bilindiği gibi “terör” sözcüğünün Türkçesi “tedhiş”tir. Tedhiş, dehşete düşürmektir. Karşı tarafı korkutmak, yıldırmak ve sonunda “lanet olsun!” dedirterek de olsa ona isteğini kabul ettirmektir. Tedhişçiler, müziç sivil askerlerdir. Onlarla mücadele, İngiliz casusu Lawrens’in benzetmesiyle “çatalla çorba içmek” kadar zordur. T.C. devleti açısından PKK, bir bölücü terörist örgüttür. Taraftarları için ise bağımsızlık savaşçısıdır. Bu toprakların en büyük gerçeği “Türk Gerçeği”dir. Bunu böyle söylemek “Kürt Gerçeği”ni inkar değildir. Cumhuriyet, eğitim birliği, yerleşim serbestliği ve fırsat eşitliği sağlayarak bu iki gerçeği harmanlamıştır. Demokrasi de bunu kalıcı kılacaktır.

SICAK VE SOĞUK SAVAŞ

İnsanlık tarihi savaşlar tarihidir. Bu savaşlar, sıcak veya soğuk olabilir. Heykeli dikilen, resimleri duvara asılan veya paralara basılan kişilerin çoğu savaş kahramanıdır. Savaşan tarafların haklısı, haksızı yoktur. Sonunda “sureta” bir kazananı bir de kaybedeni vardır. Aslında verilen zayiat hesaba katılsa her savaşın iki kaybedeni vardır. En kötü savaş, “kardeşin kardeşi vurduğu” iç savaştır. İster iç, ister dış; ister sıcak, ister soğuk olsun, savaş olan yerde “barış zamanının hukuku” geçmez. Çünkü savaş oyununda, başta öldürme olmak üzere, yalan, dolan, kandırma, haksızlık, gaddarlık hukukidir. Toplumumuzun hafızasında, Meclis Başkanı Mustafa Kemal’in gıyaben yargılanarak idama mahkum, Başbakan Adnan Menderes’in vicahen yargılanıp idam edilişi de kazılıdır.  İstiklal, Yassıada ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri unutulmamıştır. Bağımsız yargı istemek kolay bağımsız yargıç olmak zordur. 

 EN BÜYÜK KARADELİK SAVAŞTIR

İktisat, kıt kaynakların sonsuz ihtiyaçlar arasında en yüksek milli hasılayı sağlayacak şekilde tahsis edilmesini araştıran bilimdir. Kıt kaynakları en kötü tahsis etmenin yolu da savaşa girmektir. Savaşlar kaynak yutan kocaman ‘karadelik’lerdir. Milli geliri hızla arttırmakla övünen AKP, siyasi yarışmayı iktisadi gelişmeyi yavaşlatabilecek bir mecraya soktu. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun giderek karizmatik bir lider haline gelmesi, iktidarın önceliklerini değiştirdi. Ülkede adeta bir “soğuk savaş” ortamı oluşturdu. Bu ortamdan en kısa zamanda çıkmaya mecburuz. Yoksa ülkede “terörle mücadele”den sonra bir de “muhalefetle mücadele” başlıklı ikinci bir karadelik yaratılmış olacak. T.C.’nin bekasını tehlikeye atan fay hattı tüm kazanımlara rağmen hâlâ Güneydoğu’dadır. Fay hattı “çatlak” demektir. İster laik-dindar, ister CHP-AKP arasında deyin, çıkacak her siyasi gerginlik “Kürt-Türk” çatlağını derinleştirir.

SON SÖZ: Kaya, çatlaktan bölünür.

DÜZELTME

Perşembe günkü yazımda Nobel’li iktisatçı Robert Mundell (1932-2021) ile 2009’da yaptığım söyleşiden aklımda kaldığı şekliyle “Wall-Street-Market Street” ilişkisinden bahsetmiştim. Program ortağım Profesör Asaf Savaş, Mundell “Market Street” değil “Main Street” demiş olmalıdır diye beni ikaz etti. Haklıdır. Düzeltiyorum. Kendisine teşekkür ediyor ve okurlarımdan özür diliyorum.