9 Eylül 2025 tarihinde vergilendirmeyle ilgili bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlandı. Bu kararnameye göre büyükşehir belediyesi olan illerde bulunan ve nüfusu 30 binin üzerindeki ilçelerde faaliyet gösteren esnaf 2026 yılbaşından itibaren “basit usulde” değil “gerçek usulde” vergilendirilecek. Bunun anlamı şudur: Bugüne kadar yılda belli bir miktar vergi veren ve kayıt-kuyutla uğraşmayan esnaf bundan böyle “defter tutacak ve gelir beyannamesi verecek”. Böylece, başta taksi, dolmuş, minibüs, otobüs gibi araçlarla şehir içi yolcu taşımacılığı yapanlar olmak üzere marangoz, lokantacı, terzi, berber, tesisatçı, oto tamircisi, elektrikçi ve benzeri esnafın (belli bir kısmının) “gelir ve giderleri” kayıt altına alınmış olacaktır. Gerçek usulde vergi ödeyen esnaf aynı zamanda KDV de ödeyecektir. Çoğu esnafın bu işleri yapmaya bilgi ve becerisi yetmez. Dolayısıyla her esnafın bir de muhasebecisi olacaktır. Türkiye’de 2.979 meslek odasına kayıtlı 2.287.000 esnaf var. Bunun 816 bini basit usulde vergi mükellefi. Bu 816.000’in de 558.000’i büyükşehirlerde faaliyet gösteriyor. Uzmanların tahminine göre bu kararnameyle birlikte 558.000 esnafın 390.000’i basit usulden çıkıp gerçek usulde vergi ödeyen mükellef haline gelecektir. Bir muhasebeci 10 mükellefe hizmet verse 39.000 yeni muhasebeciye iş çıkacaktır.

VERGİ DENETİM ZİNCİRİ

Satışlar müşteri türüne göre ikiye ayrılır: 1. Nihai müşteriye (kullanıcı veya tüketici) mal veya hizmet satışları, 2. Nihai müşteri (kullanıcı veya tüketici) olmayan gerçek veya tüzel kişilere yapılan mal veya hizmet satışları. Vergi denetimi, birbirini denetleyen bir zincir süreç olarak düşünülebilir. Kullanıcı veya tüketici olan müşteri, Gelir Vergisi matrahından düşmeyeceği için yaptığı alım için fatura veya fiş istemiyorsa, denetim zincirinin bitiş ucu havada demektir. Hakeza “müstahsil makbuzuyla” ürün satan çiftçiler ile faturasız mal satan merdiven altı imalatçılardan mal veya hizmet alınmışsa, denetim zincirinin çıkış ucu da (bir miktar) havada kalır. Mesela otomobil tamircileri hem nihai müşteriye hem de taşımacılıkla gelir sağlayan kişilere hizmet satar. Minibüs veya midibüs gibi şehir içi yolcu taşımacılığı yapan esnafın “gerçek usulde” vergisini hesaplamak için evleviyetle hasılatını kayıt altına almak gerekir. Evlerde hizmet veren tesisatçı ve sair bireysel ustaların müşterileri de fatura istemez. Ödeme çoğu zaman nakitle yapılır. Minibüs ve midibüslerin taksimetreleri yoktur. Müşteriye fiş veya fatura verilmez. Ücret nakden ödenir. Yani gerçek hasılat kayıt altına alınamaz. Bu durumda KDV ödemek istemeyen minibüsçü de tamirciden fatura istemez. Vergi denetiminin zorluğu iki uçtan başlar zincirleme olarak devam eder.

BİR ALIŞVERİŞ, BİR FİŞ

1980’li yılların sonunda KDV uygulamasını yaygınlaştırmak ve bu yolla hem KDV hem de Gelir Vergisi tahsilatını artırmak için, bordro üzerinden maaş alanlara “vergi iadesi” verilmeye başlandı. Televizyonlarda “bir alışveriş, bir fiş” sloganıyla komedi filmleri gösterildi. Çok fazla kağıt işi yarattığı için bu sistemden vazgeçildi. Son 30 yılda elektronik kayıt sistemleri çok gelişti. O gün işlemeyen bu sistem bugün sanal ortamda işleyebilir. Esnafı basit usulde vergi verme rahatlığından mahrum ederek “gerçek usule” zorlayan Maliye Bakanlığı’nı çok takdir ediyorum. İki hususa dikkat çekmek isterim: Birincisi halen gerçek usulde vergi veren (kuyumcu, doktor, avukat) mükelleflerin beyan ettikleri yıllık net kazançlarıyla geçinmeleri imkansızdır. Demek ki; gerçek usule geçmekle mesele hallolmuyor. Mutlaka “denetim zincirin iki ucu sağlam kazığa bağlanmalıdır”. Bundan çok daha önemlisi “nereden buldun” sorgulamasıdır. AKP bu konuda bırakın denetimi ileri götürmeyi, çıkardığı “servet afları” ile adeta vergi kaçırmayı teşvik etmiştir. Samimi olalım lütfen.

SON SÖZ: Senin kaçırdığın vergiyi başkaları öder, devlet vergisini yine alır.