DURUM
Anayasa’nın Başlangıcı’ nın son tümcesinde “..sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere TÜRK MİLLETİ tarafından, demokrasiye âşık Türk evlâtlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur” denilmektedir. Bu sevgiden kuşku duyuracak tutumlardan kaçınmak gerekir. Yine Anayasa’nın 8. maddesinde, cumhurbaşkanı da yürütme yetkisi ve göreviyle sayılanlar içindedir. Anayasa’nın 5. maddesinde belirtilen devletin temel amaç ve görevlerini yerine getireceklerden biri de cumhurbaşkanıdır. Anayasa’nın 11. maddesi, Anayasa kurallarının her organı, kurumu ve kişileri bağlayacağını öngörmektedir. Daha ötesi Anayasa’nın 138/2. maddesi hiçbir organ, makam, merci veya kişinin, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı açıklığını taşımaktadır. Maddenin son fıkrasında da yasama, yürütme ve yargı organlarının mahkeme kararlarına uymak zorunluluğu belirtilmiştir.
Anayasa’nın 153/1. maddesi de Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğunu, son fıkrası da kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarıyla yönetim makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağladığını bildirmektedir.
TUTUM
Cumhurbaşkanı belirtilen kişilerden ve yürütmede anılan görevlilerden, makam sahiplerinden biri değil midir? “Uymuyorum ve saymıyorum” sözü “Anayasa’ya da uymuyorum, Anayasa’yı da saymıyorum”a uzanır. Uymadığının ve saymadığının örnekleri az değil. Bu nedenle biz de kendisine güvenmediğimizi, saygı duymadığımızı yazmıştık. Uymama ve saymama alışkanlığını topladığı kaymakamlara “Mevzuatı bir yana bırakınız” sözüyle kışkırtmaya dönüştürmüştü. Mevzuatın başında Anayasa vardır. Anayasa’nın 103.maddesinde bağlılık andı içmiştir. Hem de namus ve şeref üzerine.
Türk Ceza Yasası’nın 217. maddesinde halkı yasalara uymamaya kışkırtma, 277. maddesinde de yargı görevi yapanı etkileme girişiminin yaptırımları yer almaktadır. Muhalefete önemli bir sorumluluk düşmektedir. Cumhurbaşkanları herkese iyi örnek olmak zorundadır. Büyüklenmeyle, efelenmeyle, yetki gücüne dayanan dayatmayla devlet temsil edilemez. Anayasa’nın 104. maddesinin başındaki “..Anayasa’nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli uyumlu çalışmasını gözetir” buyruğunu unutamaz, gözardı edemez. Yargılananlar için mahkemeye buyruk verircesine suç nitelemesi yapamaz. Öfke, kin ve intikam içinde olamaz. Eziyet etme, süründürüp yıkma ve yok etme görüntüsü vermekten kaçınır. Partisinin Meclis’teki adamlarının önce kararı övüp sonra cumhurbaşkanlarına ayak uydurma dönüşleri ilginçtir. Bilgisiz, partizan ve yaranma çabalı kimselerden kimseye yarar gelmez. Ortamı karıştırıyorlar. İktidara göre yargı olmaz. Kimilerini, hukuk bunaltıyor. Kişiliğin seçkin niteliklerinden biri de söylediğinin ayırdında olmak ve susmasını bilmektir.
ÖNERİ
Halkımız kendi kendine sormalıdır: Bunlar devleti temsil edenlere yakışıyor mu? Bunlar bize yaraşıyor mu? Bu tutum ve davranışlar demokrasiyle bağdaşıyor mu? Demokrasiyi biçimsel kılıp sözde bırakmak doğru mu? Cumhurbaşkanı Anayasa dışında mı, üstünde mi? Tutkuya dönüşen başkanlık hevesi başını mı döndürdü? Ayıp olmuyor mu? Anayasa’yı saymayanı sayarlar mı? Cumhurbaşkanı kendisini Anayasa yerine mi koyuyor?
ANMA
3 Mart 1924 günlü 429, 430, 431 nolu devrim yasalarının 92. yıldönümünde bu değerleri bize kazandıranları en iyi duygularla anıyoruz.