Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifasıyla ilgili detayları araştırırken, olayın gazetecilik boyutuyla ilgili de çok ilginç bilgilere ulaştım.

O bilgiler sayesinde Sözcü, Cumhuriyet ve Birgün dışındaki gazetelerin, Fox Haber, HaberTürk, Halk TV, Tele 1 dışındaki televizyonların Albayrak’ın istifasını neden haber yap(a)madığını da anlamış oldum.

Biliyorsunuz, geçen Cumartesi gecesi Albayrak’ın Instagram hesabında bir istifa metni yayınlanmıştı.

Hesap sahibi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın en yakınıydı.

İstifa metninde çok basit imla hataları ve anlam bozuklukları vardı.

Hal böyle olunca biz gazeteciler ister istemez “Bilgisayar korsanları hesabı ele geçirmiş olabilir” diye tereddütte kaldık ve hızlı bir şekilde bilgiyi teyit etmeye çalıştık.

İlk baktığımız yer olan Albayrak’ın Twitter hesabı da kapalıydı (Sonradan öğrendik ki Bakan Albayrak istifaya karar verdikten sonra ilk iş olarak sosyal medya ekibine talimat vermiş ve Instagram dışındaki sosyal medya hesaplarını kapatmış).

Sonra Albayrak’ın çalışma arkadaşlarına, danışmanlarına yöneldik.

Oradan gelen bilgiler, metnin Albayrak’a ait olduğu yönündeydi.

Haliyle biz haberi paylaşmaya başladık.

Ancak hükümete yakın medya kuruluşlarının tavrı farklıydı.

Onlar her zamanki gibi Anadolu Ajansı’nı referans aldılar.

Anadolu Ajansı da bu konuda haber vermeyince topa girmediler.

Peki AA neden haber yapmadı.

O gece, Albayrak’ın danışmanları normal zamanlarda “muhalif” diye etiketleyip muhatap dahi olmadıkları gazetecilere bile “istifa doğru” bilgisini ulaştırırken AA’ya bu bilgiyi vermediler mi?

Tabii ki verdiler. Hatta Anadolu Ajansı’nın bir an önce istifa haberi geçmesi için görüşmeler yaptılar.

Ancak Anadolu Ajansı yöneticileri Cumhurbaşkanlığı’ndan teyit almadan haberi geçmediler.

Ajans yönetiminin iletişimde olduğu Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı AA yönetimine “bizden haber bekleyin” bilgisini verdiler.

Öğrendim ki bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Anadolu Ajansı’nın haber yapmasına karşı çıkmış.

Ben bu bilgileri ilk duyduğumda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konunun haber yapılmasına “istifayı reddetme ihtimali” nedeniyle karşı çıktığını düşünmüştüm.

Ancak biraz daha soruşturunca, Erdoğan’ın asıl kaygısının başka olduğunu anladım.

Anımsarsınız, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da benzer bir şekilde sosyal medya üzerinden istifa ettiğini duyurmuş, konu medyaya yansıyınca, önce sosyal medya üzerinden, sonra AK Parti ve MHP tabanlarından, hatta MHP lideri Devlet Bahçeli’den Cumhurbaşkanı’na çok güçlü bir “istifayı kabul etmeyin” çağrısı gelmişti. Erdoğan da Soylu’nun istifasını reddetmişti.

Albayrak’ın benzer adımı medyaya geniş bir şekilde yansısaydı, peşi sıra da AK Parti ve MHP tabanından “istifayı reddet” kampanyası gelebilirdi.

Cumhurbaşkanı bu durumu öngörmüş olsa gerek, “bu yöntem yol haline gelmesin” düşüncesiyle haber yapılmasını istemedi.

Hükümete yakın medya istifayı haberleştiremeyince, Albayrak AK Parti ve MHP tabanından beklenen “istifayı kabul etmeyin, geri alın” desteğini bulamadı.

Tersine, ortada sadece haberlerin çıktığı muhalif medyanın takipçilerinden ve piyasalardan gelen “mutluluk” tepkileri ile Albayrak’ın Instagram paylaşımının altındaki yüzbinlerce “like-beğenme” işareti kalmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bakanın ismini netleştirir netleştirmez istifanın kabul edildiğini ilan etti ve Albayrak açısından kabine defterini kapattı.

Medyanın yönlendirici gücü geçen Cumartesi gecesi Albayrak’a da lazım oldu ama Erdoğan’ın gücü buna geçit vermedi.

Lütfi Elvan “sürpriz” oldu


Hazine ve Maliye’nin yeni patronu Lütfi Elvan oldu. Kendisi bürokrasi kökenlidir. Tanıdığım kadarıyla “teknik yanı, siyasi yanının önünde” diyebilirim. Bürokraside olduğu dönemde eğriye “eğri”, doğruya “doğru” diyen bir isim.

Haliyle Türkiye’nin ekonomi gerçeklerini görmezden gelmez. Ekonomi büyük zorluklarla boğuşurken “Ekonomide dünyanın en başarılı ülkelerinden biriyiz”, “Tünelin ucunda ışık göründü”, “V çıkışı yapacağız” gibi cümleler kurmaz.

O nedenle Elvan’ın ataması benim açımdan tek kelimeyle “sürpriz” oldu.

Bakalım, gerçekleri söylemeye devam edecek mi?

Yoksa her siyasetçi gibi liderin istediği cümleleri mi kuracak?