Hakemin gözünü morartıp, elmacık kemiğini kırdı. Başkent Ankara’da şehir çetesini andıran süfli bir saldırganlıkla hakemi yere düşmüş halde tekmelediler. Maçın oynandığı sahanın komiseri de raporunda onun; “Buradan çıkamayacaklar” diye bağırdığını yazdı.

Polis ne yaptı?

Sadece seyretti.

Yumrukçuya ters kelepçe takmadı, önden de kelepçe vurmadı, boynundan bastırarak polis otosuna sokmadı. Yanına bir polis bile yaklaşamadı.

Hatırlı.

Torpilli.

Tanıdık.

İmtiyazlı.

Parti kurucusu.

Milletvekili.

Müteahhit işadamı.

Centilmen” madalyalı.

Cumhurbaşkanı yoldaşı.

Önce karakola değil hastaneye götürüldü. Moral takviyesine ve sağlık bakımına alındı. Sonra göstermelik olsun diye savcı önüne çıkarıldı, teftişe gidiyormuş görüntüsü verildi, hapse konuldu.

Yargılanacak (!)

★★★

Avukat Mehmet Serhan Özdemir’in “Spor Hukuku Makaleleri” adıyla çıkmış bir kitabı var. Bu kitapta; ülkenin önde gelen hukuk adamlarının “ Şiddet ve Adalet- Yumruk ve Kanun” üzerine yazdıkları makaleler yer alıyor. Avukat Mehmet Serhan Özdemir’den rica ettim.

Yasalar işlese.

Savcı, savcı olsa.

Yargıç ise yargıç.

“Yumrukçu kaç yıl hapis cezası alır ve kaç yıl yatması gerekir?” diye sordum. Hukukçu Serhan Özdemir bana yasaları, ilgili maddeleri bulup gönderdi, “yumruk ve kanunlara” bakarak hesabı sen çıkar diye yol gösterdi.

★★★

Birlikte çıkaralım.

6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun:

Madde 20.

Madde 17.

Madde 17A.

Türk Ceza Kanunu:

Madde 265.

Madde 265/5.

★★★

Birlikte okuyalım.

6222 sayılı kanuna göre hakemler kamu görevlisi sayılıyorlar. TCK’ya göre “kamu görevlisini kasten yaralama” suçu 3 yıla kadar hapis cezası gerektiriyor. Yumrukçu, yumruğunu kamu görevlisi olan hakemin görevini yerine getirdiği sırada attığı için 3 yıllık ceza yarı oranında artıyor.

4.5 yıla çıkıyor.

Bu kadar değil.

Devamı da var.

Yumrukçunun balyoz gibi yumruğu kamu görevlisi hakemin “elmacık kemiğinin kırılmasına” sebep olduğu için “verilen ceza bir kez daha yarı oranında” artırılıyor. Böylece toplam hapis cezası 6 yıl 7 aya kadar çıkıyor.

★★★

Burada bitmiyor.

Kanun da yazılmış.

Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’da yer alan; “spor alanlarında taşkınlık yapılması ve tesislere zarar verilmesi” hükmü de “Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerine göre verilecek cezayı yarı oranda artırılmasını da içerdiği için” yumrukçunun toplamda 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılması gerekir.

Savcı, savcı olsa!

Yargıç ise yargıç.

9 yıl hapis giyer.

Bunun yatarı nedir?

Onu da Cumhurbaşkanı Hukuk Danışmanı hesaplayıp bana gönderirlerse bu köşede size yazarım.

★★★

Maçın sonucunu beğenmeyen yumrukçu başkan, hakeme yumruk savurma ve “buradan çıkamayacak” diye bağırma hakkını kendinde görüyor.

Kime güveniyor?

İmtiyazına mı?

Yumrukçu Başkan’ın Ankara’da lüks evler yapıp satan müteahhitlik şirketinin internet sitesinde “Faruk Koca’nın şirketleri tanıtım videosu” var, vakit ayırıp izleyin: Şirketi tanıtanlardan biri, sağ elinin baş parmağı ile işaret parmağını başının üstünde çıtlatarak; “konut projesine başladık, önünde yol yoktu... Faruk beye bildirdik, ertesi gün geldiğimizde yol yapımına başlandığını gördük...” diye özetleyeceğim cümlelerle imtiyazı anlatıyor.

Özetle:

İşte imtiyaz!

İşte yumruk!

İşte kanun!

Son sözleri Sezai Karakoç’un cümleleriydi!

Meclis kürsüsünde fenalaşan Saadet Partisi Milletvekili Hasan Bitmez hayata gözlerini yumdu. Allah rahmet eylesin. Son sözleri şair Sezai Karakoç’un cümleleriydi: “Sanıyorlar ki biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki biz sussak tarih susmayacak. Tarih sussa hakikat susmayacak. Sanıyorlar ki bizden kurtulsalar mesele kalmayacak. Halbuki bizden kurtulsanız vicdan azabından kurtulamayacaksınız. Vicdan azabından kurtulsanız tarihin azabından kurtulamayacaksınız. Tarihin azabından kurtulsanız Allah’ın gazabından kurtulamayacaksınız...” cümlelerini okudu, yere yığıldı. AKP’li milletvekilleri merhumu “Allah’ın gazabını buldun...” diye yuhaladılar. Sezai Karakoç hem AKP’lilerin ve hem Saadet Partililerin düşünce önderi, teorisyen kabul ettikleri bir şairdi. Sezai Karakoç, “medeniyet düşüncesi” tez- anti tez- sentez diyalektiğine dayandırmıştı. Doğum: Tez. Ölüm: Anti tez. Diriliş: Sentez. Sezai Karakoç “İslam ülkelerinde dirilişin” olacağına inanıyordu. AKP’li milletvekillerinin Meclis’te yaptığını görse; “diriliş düşüncesinden” vazgeçer miydi?