Sevgili okurlarım, medyaya iki gün önce düşen bir haberi ilk gördüğümde inanmamıştım...
Doğru değildir diye düşünmüştüm.
Hayır, bu kadarı olamazdı.
Adamlar küçük bir tekneyle Bodrum’un içine girecek, yazlık konutların önünde birkaç tur atacak ve sonra hızla uzaklaşıp gidecek!
Küçük bir hız teknesi...
★★★
Yunan sahil güvenlik botu hızla geliyor ve koyda birkaç tur atıp yine hızla uzaklaşıyor...
Peki ama bu gibi tecavüzleri önleme görevini üstlenmiş olan bizim sahil güvenlik tekneleri nerede?
Adamlar karşıdaki Yunan adasından yola çıkıp geliyor.
Neyi amaçladıkları ise bilinmiyor.
Sahile bomba mı koyacak, birini mi kaçıracak hiç belli değil.
Yani amaçlarını bilmiyoruz. Neyin peşinde oldukları, Bodrum’a niçin geldikleri bilinmiyor.
Bizim ilgili makamlardan tık yok!
Eğer ne olduğunu bilselerdi mutlaka ortalığı ayağa kaldırmaları gerekirdi.
Hayır, yok öyle bir durum.
Bu haber gerçi görüntülü ama kesinlikle palavra diye düşünmüştüm.
Haberin içine küçük bir tekneyi monte etmek bu devirde kolay iş. İki ayar yapıp amaca ulaşırsınız.
★★★
Aradan sadece bir gün geçti...
Ve bir başka Yunan teknesi yine karşımızda!
Ama bu kez Datça’da...
Yunan adasından yine hızla gelip yaklaşıyor ama bu kez arada küçük bir fark var...
Sahile maskeli biri çıkıp kumsaldaki bir şişme botu teknesine koyuyor ve alıp götürüyor.
★★★
Amaç hırsızlık olabilir mi?
Elbette değil.
Bir şişme bot uğruna hiç kimse taa Yunan adalarından kalkıp Datça’ya gelmez.
Yakalandığı takdirde derhal tutuklanır, sınır ihlali ve casusluk iddiasıyla cezaevine gönderilir ve kolay kolay tahliye edilmez.
★★★
Üstelik Türk-Yunan ilişkileri bozulur ve siyasi gerilim giderek büyüyebilir.
Bizim koskoca bir dünya liderimiz var.
Herkes suskun kalsa bile o devreye girip Yunanistan’a posta koyar, tehdit eder ve yapmadığını bırakmaz.
Yunan da ister istemez korkup özür dilemek zorunda kalır!
★★★
Bu ikinci olayın (Datça’nın) görüntülerini görünce doğrusunu isterseniz şaşırdım...
Hem şaşırdım ve hem de medyada yer bulan olayın doğru olduğuna inandım.
Şimdi sıra gelmişti bizimkilerin vereceği tepkilere.
Başka bir deyişle Yunan’ı nasıl korkutup özür dileteceklerini beklemeye!
Belki bizimkiler de karşıdaki Yunan adalarına bir hücumbot gönderir, personeli sahile çıkarıp kısa sürede döndürür, Yunan’a panik yaşatır ve gereğini böylece yapmış olurdu!
Bu işin dünyaya duyurulmasını da bizim anlı şanlı dünya liderimiz üstlenirdi.
Ne de olsa onun sayesinde bütün dünya Türkiye yüzyılını yaşamıyor mu!
★★★
Bizim gibi saf Anadolu çocukları bunları beklerken yeni bir gelişme olmuş.
İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya geçmiş telefonun başına, ilgili Yunan bakanı aramış ve içimize kadar sokulan Yunan teknesi konusunda üzüntülerini bildirip uyarmış.
Muhatabı da kendisine “Bundan sonra dikkat ederiz, böyle durumlar tekrar etmez” demiş...
Ve dosya böylece kapanmış gitmiş!..
★★★
Şimdi, bu durumda akla yine bazı sorular geliyor...
-Yunan teknesinin iki gün arayla Bodrum ve Datça’da ne işi vardı? Oralara niçin, hangi amaçla gelmişti?
-Bizim Sahil Güvenlik o teknenin gelişinden haberdar olmamış mı?
-Olduysa niçin önünü kesip engel olmamış?
Öyle ya, adamlar iki gün üst üste bizim içimize kadar giriyor ve sonrasında ellerini kollarını sallaya sallaya dönüp gidiyor.
Burada her gün “Mavi vatan” diye nutuk atan bizimkiler bu sorulara nasıl yanıt verir, onu bilemiyorum.
Karasularımız yoksa kevgire mi dönmüş?
Yolgeçen hanı mı olmuş?
★★★
Neyse ki tam o gün bir teselli ikramiyemiz (!) oldu.
Başta Hulusi Akar isimli bir AKP milletvekili olmak üzere birileri Kayseri’de topluca mangalda sucuk partisi düzenlediler de keyfimiz yerine gelmiş oldu!
Hulusi Bey’e göre kendileri yememiş.
İçleri rahatmış.
Elbette rahat olması gerekir.
Yunan teknesi Bodrum ve Datça’dan sonra herhalde Kayseri’ye de gelecek değildi ya!..