Özlem GÜRSES / SÖZCÜ


Ahmet Şık, 3 Mart 2011’de Ergenekon kumpasında gözaltına alındı. Suçlama, yazdığı kitap “İmamın Ordusu”ydu. Kitap daha basılmadan yasaklandı. Nüshaları toplatıldı. Yazarı Silivri’ye kapatıldı. AKP - Cemaat ittifakı bozulunca Ergenekon çöktü. Ahmet Şık özgürlüğüne kavuştu ve kurulan kumpası yazdı: Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda kitabını konuşmak için buluştuğumuz Şık, “MİT krizi olmasa bugün hâlâ içerideydim” dedi ve ekledi: İki farklı cemaat var. Biri hayır işi yapıyor, diğeri ise kirli işler çeviriyor.


Ahmet Şık’la bir süredir yazı yazdığı Cumhuriyet Gazetesi’nde buluştum. Nedendir bilmem hep TOMA’larla, parmaklıklarla aynı fotoğrafta yer alıyor Ahmet Şık! Yine öyleydi... Charlie Hebdo karikatürü yayınladığı için Cumhuriyet’e yönelik saldırılar yüzünden polis ablukasındaki sokakta, panzerlerin önünde fotoğraf çektirdik. Son kitabını sordum en çok; “Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda.” Ve bir şey daha öğrendim; Ahmet’in annesi çok iyi bir SÖZCÜ okuyucusuymuş! Buradan kendisine hürmetlerimi gönderiyorum.

İşte Ahmet Şık’ın anlattıkları:

UNUTULUP İÇERİDE ÇÜRÜYORSUNUZ....


-Ahmet Şık, ne kadar oldu yatıp çıkalı?
2012 Mart tahliye tarihi... 4 yıl olmuş.
-Bekliyor muydun hapse atılmayı? Dönemin gazetelerinde isim isim okuyorduk önceden kimin alınacağını...
Önce internet sitesi ama, çok ilginç! Sonra o ittifakın köşe yazarları... Tek satır yazmıyorlar cevabınızı. Yalan yazıyorlar bir de. Sonra sistemin en büyük parçası polisler evinizi basıyor. Savcı, mahkeme, cezaevi... Yeni kurbanlar ortaya atılıncaya kadar adınız tartışılıyor, sonra unutulup içeride çürüyorsunuz... Ama benim avantajım çok iyi dostlarım ve çok iyi avukatlarım vardı. Beni hiç yalnız bırakmadılar.
-Tahliye edileceğinizi düşünüyor muydun?
MİT krizi diye anılan o soruşturma girişimi olmasa belki bizler hâlâ içerideydik.
-MİT krizi aynı zamanda AKP - Cemaat ittifakının da çöküş noktası değil mi?
Kamusal alana çıkmış en büyük tartışma, 7 Şubat 2012’de.
-O ittifak sürüyor olsaydı ne olurdu?
Sadece Ahmet Şık değil, belki sen de orada olacaktın. O kadar büyük projeydi ki, AKP’li veya Cemaatçi olmayan, onlar gibi düşünmeyen herkesin içeri girme ihtimali vardı.

BERABER YÜRÜYEN SUÇ ORTAKLARI

-Son kitap: Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda. Kiminle kim yürüdü?
Şu an kim savaşıyor ise iktidarı elde etmek için, geçmişte de beraber yürüyen suç ortakları... AKP ve Gülen Cemaati. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen.
-Kimdir Gülen, ajan mı din adamı mı?
İnançlı, eğitim hizmeti yapan sosyolojik tabana karşılık gelen tarafı var Gülen Cemaati’nin. Bir de bu yapının içerisinde benim kontrgerilla ya da çete faaliyeti diye adlandırdığım haksızlıklara, hukuksuzluklara imza atan bir grup var. İki farklı Gülen Cemaati ile karşı karşıyayız. İlk tanımın içinde yer alanlara kimsenin bir itirazı olamaz. Ama ikincisi ile benim bir sorunum var. Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde engel olduğuna inandığım, karanlık işler çeviren bir takım militer yapılar olduğunu düşünüyorum bunların.
-Cemaatin amacı ne?
Gülen Cemaati için tek hedef var, devletin kendisi olabilmek. Bu nedenle de devletin bürokrasisinde örgütlenmeyi seçmiş bir yapı.
-Ne istiyorlar?
Fethullah Gülen’in kendisi yanıt vermediği sürece hedefin ne olacağını bilemeyiz. Ama devleti ele geçirmek demek Türkiye’nin kendisi olmak anlamına geliyor. AKP için de aynı hedef söz konusu. Herkesin onlar gibi düşündüğü bir Türkiye istiyorlar. Bunun adı şeriat mıdır, bilemem... Referans aldıkları yerlere bakarsak muhafazakar ve dindar bir ülke...

AKP DE CEMAAT DE HESAP VERMELİ

-KPSS sorularının çalındığı çıktı ortaya.
Gülen Cemaati’nin devlet içindeki örgütlülüğünü tartışıyor herkes ama bunun nasıl sağlandığını hiç düşünmüyor. Böyle işte. Sonuçta kamuya personel olmak için bu barajı geçmen gerek. İktidar o zaman ittifak içindeydi Cemaat’le. Bütün bu süreçeki her türlü kirli işten AKP de Cemaat de eşit derece de sorumlu. İkisi de hesap vermeli. İkisinin de aynı biçimde adil olarak yargılanacağı bir soruşturma olmalı.
-Mümkün mü?
Değil. Bu iktidarla değil. Cemaate yönelik soruşturmalar da hukuk çizgisinde gitmiyor.
-Nereye varır bu dağılan ittifak?
Şu anda Cemaat’in gücünün gerisinde olduğunu düşünüyorum ve bu iyi bir şey. Devletteki örgütlenmesi geriledi. Ama insanlar şunu görmeli; Gülen Cemaati’nden budanan her güç AKP’yi ve Erdoğan’ı güçlendiriyor ki bu da çok riskli bir şey. Nereye varacak? Uzun vadede ben kalıcı olanın Cemaat olacağını düşünüyorum. İkisi de din merkezli ama biri siyasi biri sosyolojik tabanlı. Sosyolojik tabanı yok edemezsiniz. Ben 2019 seçimlerinde AKP’nin olmayacağını düşünüyorum.

Polisteki cemaati temizlemenin tek yolu, kapıya kilit vurmaktır


-Birkaç kurum adı versem ve bugün itibarıyla buralarda kim hakim diye sorsam?.. Polis teşkilatı?
Gülen Cemaati. 40 yıl öncesinden başlayan bir yapı bu. Polis teşkilatından Gülen Cemaati’ni temizlemenin tek yolu şu; kapıyı kilitler yeni bir teşkilat kurarsınız, ancak öyle.
-MİT?
MİT’te de bir takım Cemaat kadroları var ama bence istedikleri kadar örgütlü değiller. Zaten çatışmanın kaynağı da orası. Eğer orayı da alsalardı Tayyip Erdoğan’ı kulağından tutup istediği cezaevine atabilirlerdi.
-Yargı?
Yüzde 40’ında etkin.
-AKP’nin kendisi, parti?
Belki vardır ama oranın tek hakimi Erdoğan.

KANIT BALYOZ’DUR

-Ordu?
Cemaat küçümsenmeyecek oranda var. Son soruşturmalar, Ergenekon ve Balyoz bunu kanıtladı. O kadar sahte belgeyi kim üretecek? Nasıl? Çok ciddi bir İslamcı ve Cemaatçi yapılaşma var ordunun içinde, en az bir kuşak.
-Üniversiteler?
YÖK Başkanı’ndan, YÖK atamalarından tutun da, dekanlara rektörlere kadar iktidar belirliyor... Tabii ki iki tarafın da ağırlığı var, çok ciddi bir kadrolaşma var orada. İki tarafın ittifak döneminden kalma bir kadrolaşma, tüm eğitim alanlarında üstelik. Bu
iktidar devam ederse bir yıl sonra yine Milli Eğitim Şurası yapılacak ve tartışılan tek konu “karma eğitim devam etsin mi etmesin mi” olacak. Başka bir şey kalmadı zaten, 6 yaşındaki çocuklar kapanarak okula gidiyorlar.

Demokrasiyi boğmaya çalışan bir sistemle karşı karşıyayız


-Türkiye’yi kim yönetiyor?
Türkiye’yi AKP yönetiyor tabii, Erdoğan yani. Türkiye’de rejimin ne olduğunu söylemek gerekirse, Türkiye’yi bir hanedanlık mafyası yönetiyor. O mafyanın liderinin adı da Recep Tayyip Erdoğan.
-Yolsuzluklar ne zaman başladı?
Cumhuriyet tarihi bunun üzerine kurulu! İlk kez olan, hukuğun bu kadar alaşağı edilip bunun kabullenilmesi. İnsanlar diyor ki “çalıyor ama çalışıyor” ya da “dava için çalıyor”. Bunun manası şu; Türkiye’de çok ciddi bir toplumsal çürüme var. Ve bu daha çok uzun yıllar devam edecek. Nasıl nefes alacağız bilmiyorum?
-Türkiye’de hâlâ insanların telefonları dinleniyor mu sence?
Tabii ki. Hem Cemaat dinliyor hem MİT üzerinden hükümet dinliyor. Bunun iki delili var. Biri twitter’da herkesin konuştuğu Fuat Avni. Herkes Fuat Avni kim diye soruyor, oysa doğru soru şu: Fuat Avni ne? Fuat Avni bir sistem. Geçmişteki hukuksuz soruşturmalara da imza atan sistemin kendisi. Fuat Avni’ye bir bakın, neleri bilmiş? Telefon ve ortam dinlemelerinden elde edilen bilgileri. AKP’nin böyle hesapları var mı? Var. Kuşcubaşı mesela. O da telefon ve ortam dinleme üzerinden elde ettiği bilgilerle insanları tehdit ediyor, şantaj yapıyor. Bu şu anlama geliyor, herkes dinleniyor, herkes izleniyor. Türkiye bir muhaberat devleti. MİT Yasası’yla Türkiye’nin bir muhaberat rejimine dönüştürülmesi yasalaştı. MİT’e, herkesi dinleme, izleme ve işkence yapma yetkisi verdik. Soruşturmadan muaf tutulacak ayrıca. Bunun adı ne; demokrasi mi? Hukuk alaşağı edildi. Demokrasiyi boğmaya çalışan bir sistemle karşı karşıyayız ve bunu tartışamıyorsunuz bile.



İTTİFAK BOZULDUĞU İÇİN BU KİTABI YAZABİLDİM

Gazeteci Ahmet Şık, Özlem Gürses’e yeni kitabını anlattı, Türkiye analizi yaptı. Şık, “İttifak bozulduğu için bu kitabı yazabildim. Seçimden sonra ne olur çok emin değilim” dedi.