Peki çeşitli bahanelerle hareketsiz ve spordan uzak bir yaşantının kalbin en büyük düşmanlarından biri olduğunu? İşte, Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Acıbadem Maslak Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İlke Sipahi’den 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında mynet.com’a çok önemli uyarılar, öneriler.

Günümüzün yoğun koşuşturmacasında ev ve işyerinde sorumluluklarının üstesinden gelmeye çalışan kadınlar, hele bir de ‘anne’ kimliği taşıyorsa mesaileri eve geldikten sonra da aynı tempoda devam ediyor. Hal böyle olunca pek çok kadından aynı serzenişi duymak mümkün: “Gün içerisinde çok yoruluyorum, bir de egzersiz yapacak, yürüyüşe çıkacak halim kalmıyor!..” Oysa araştırmalar haftada en az dört gün düzenli egzersiz veya en az 30 dakikalık düzenli tempolu yürüyüş yapanların daha uzun yaşadıklarını ortaya koyuyor. Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Acıbadem Maslak Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İlke Sipahi, haftada sadece 1-2 saat egzersizin bile bu etkiye sahip olduğunu belirterek “Egzersiz süresi ve sıklığı ile ilgili net eşik değerler söz konusu değil. Biliyoruz ki haftada sadece 1-2 saat egzersizin dahi olumlu etkileri var. Burada dikkat edilmesi gereken; sıklık veya süreden ziyade ‘‘istikrar’’. Yani hemen herkesin egzersizi yemek yemek, uyumak gibi yaşantısının rutin bir parçası haline getirmesi ve yaşam boyu egzersizi mümkün mertebe bırakmaması önemli” diyor.

Boş avuntuya kapılmayın

Hareketsizlik ve spordan uzak bir yaşam kalbin en büyük düşmanlarından. Egzersiz ise vücudu zinde tutmanın yanı sıra kalp hastalıklarından koruyor, hipertansiyon, obezite ve diyabet tedavisinde çok önemli rol oynuyor. Ancak ‘bütün gün bir dakika oturmadım, hep hareket halindeydim’ diyerek avunmanın ise bilimsel gerçekliği yok. Çünkü bu düzenli ve tempolu yürüyüş ya da egzersizle aynı anlama gelmiyor. Birçok tansiyon hastasının yüksek tansiyonunun sadece düşük tuzlu diyet ve egzersizle tümüyle düzelebildiğini belirten Prof. Dr. Sipahi “Son yıllarda böyle onlarca hastam oldu. İlk bana geldiklerinde 4-5 ilaçla tansiyonlarını istediğimiz seviyeye düşüremediğimiz ama diyet-egzersiz sonrası tansiyonları fevkalade normal olan ve ilaçlarının tümünü kestiğimiz hastalarımız var. Ama bununla beraber şunu da bilmeliyiz ki, bir kişi egzersiz yapıyor diye tüm hastalıklara karşı bağışıklık kazanmamıştır. Örneğin genetik nedenlerle kolesterolü veya tansiyonu yüksek olan bireyler ne kadar egzersiz ve diet yaparlarsa yapsınlar, kolesterol veya tansiyon seviyeleri tümüyle normale dönmeyecektir. İşte bu gibi durumlarda ilaçların kullanımı hayati önem taşımaktadır’’ diyor.

İster yürüyün, ister koşun, yüzün

Egzersizin kalp-damar sağlığı açısından pek çok faydası olduğu bilimsel araştırmalarla kesinlik kazanmış durumda. Prof. Dr. Sipahi, egzersizin iyi huylu kolesterol olan HDL-kolesterolü yükselttiğini ve bu sayede kişinin krizlerden korunabildiğini belirtirken, diğer bir etkisinin ise kan basıncı yani tansiyonda uzun vadede azalma sağlaması olduğunu söylüyor. Egzersiz esnasında nabız gibi tansiyon da artıyor (bilhassa büyük tansiyon) ama bu uzun vadede daha düşük bir tansiyon ve nabza ulaşılmasını sağlıyor. Bu etkiler de kişiyi hem kalp krizleri hem de beyin damar tıkanıklıklarından koruyabiliyor. Prof. Dr. Sipahi “Egzersiz olarak kalp damar sağlığı açısından daha çok tavsiye ettiğimiz türler izotonik egzersizler. Yani tüm aerobik egzersizler bu gruba giriyor (yürüme, koşma, yüzme, kardiyo vs). Kalp hastalığı veya tansiyonu olanlarda bilhassa bu tarz egzersizler tavsiye ediyoruz. Ama kalp hastalığı veya tansiyon söz konusu değilse o zaman kişiler sevdikleri, bedenlerine uygun buldukları her türlü egzersizi yapabilirler” diyor.