Pennsylvania Üniversitesi’nde 1965 yılında aldığım makro iktisat dersinde hoca “devletlerin iç borçları ile ülkelerin dış borçları geri ödenmez” diye söze başlayınca çok şaşırmıştım. ODTÜ mezunuydum, Sadun Aren’in iyi bir iktisat öğrencisiydim. Bana, kişi ve şirketler gibi “devletler ve ülkeler” de borçlarını er-geç öder gibi geliyordu. Hoca, iddialı konuştu: Göreceksiniz hem devletlerin iç borçları, hem de ülkelerin dış borçları azalmayacak aksine artacaktır. Dedikleri aynen oldu. Çünkü makro ekonomin “iç borç” ve “dış borç” dediği şeyle, bireylerin ve şirketlerin “borç” dediği nebatın fiziği aynı olsa da, kimyası tamamen farklıydı.

YUNANİSTAN DIŞ BORÇLARINI ÖDEYEMEZ

Kural olarak borçlu ülke, büyüme oranından daha yüksek dış borç faizi ödememelidir. Öderse, “kişi başına milli geliri” düşer. Günün şamar oğlanı Yunanistan’dır. Milli gelirinin yüzde 180’i kadar dış borcu var garibimin. Borcunun faizi yüzde 5 olsa, her sene milli gelirinin yüzde 9’u kadar dışarıya faiz ödemesi gerekir. Bunu bilen alacaklılar, Yunanistan faiz ödemelerini, 2020’li yıllara kadar milli gelirinin yüzde 3’ünü aşmayacak şekilde ayarlamışlardı. Milli geliri artmayan Yunanistan için bu bile çoktu. Ama “acze düşme” ihtimali ortadan kalkmış, ülke krizden çıkmaya başlamıştı. Herkes Yunanistan’ın borçlarını ödeyemeyeceğini biliyordu. Solcu Çipras, kendince uyanıklık yapıp, bunun üstüne gitti. Ama bomba elinde patladı.

TÜRKİYE DE DIŞ BORÇLARINI ÖDEYEMEZ

Türkiye’nin 420 milyar dolar brüt faizli dış borcu var. Ayrıca ülkemizde 180 milyar dolarlık kâr amaçlı yabancı yatırım mevcut. Toplam 600 milyar dolar yükümlülük eder. Faiz veya kâr transferi olarak yüzde 5 nema çıkışı olsa yılda 30 milyar dış ödeme gerekir. Türklerin dış yatırımlardan elde ettikleri kârı ve ülkemizin döviz varlıklarının faiz getirisi düşülürse geriye yine de en az 20-25 milyar dolar net dış ödeme kalır. Zaten bu miktar, öyle veya böyle ödenmektedir. Türkiye’nin dış borcunu “sıfırlaması” için, öncelikle hiç cari açık vermemesi gerekir. Üstüne de borcun anaparasını mesela 10 taksitte geri ödemek için yılda 40 milyar dolar cari fazla vermesi gerekir. Her yıl en az 45 milyar cari açık vermeden yaşayamayan Türkiye, bunu yapamaz. Yapmak da istemez.

BORÇ ÖDEMEK YOKTUR AMA BORCU YÖNETMEK VARDIR

Demirel, bu gibi uzun vadeli açmaz sorunlar karşısında “devlet ebed müddettir” yani devlet sonsuz ömürlüdür derdi. Devletler, şirketler gibi “iflas etmez-tasfiye edilemez”. Ama dış ödemede acze düşebilir. Akıllı bir hükümet buna meydan vermez. Bir ülke acze düşünce, alacaklıların da zarar görmesi kaçınılmaz olur. Bu kaçınılmaz acı gerçek bir anlaşma zemini doğurur. İlk bakışta iki tarafın da zarar ettiğini sandığı ama neticede iki tarafında kârlı çıktığı bir “Nash Dengesi” içeren bir anlaşma yapılır. Bu anlaşma, faizin düşürülmesini ve borcun (ödenmesini değil), döndürülmesini öngörür.
SON SÖZ: Acemi nalbant, atı topal eder